Zengin kaynakları ve stratejik konumuyla bilinen büyük Türk ülkesi Doğu Türkistan Türk, Moğol ve Çin tarihinde de önemli gelişmelere sahne olmuş bir coğrafya.
Zengin kaynakları ve stratejik konumuyla bilinen büyük Türk ülkesi Doğu Türkistan Türk, Moğol ve Çin tarihinde de önemli gelişmelere sahne olmuş bir coğrafya.
Doğu Türkistan’ın tarihine dair dosyamızın ilk bölümünde, bölgenin coğrafyasını ve ilk çağlardan 14’üncü yüzyıla kadar olan tarihini ilginize sunuyoruz.
Bugünkü resmi 1.664.897 km² arazisiyle Türkiye’nin iki katından fazla yüzölçüme sahip olan Doğu Türkistan Çin Halk Cumhuriyeti’nin dahilinde bağımsızlığını kaybetmiş bir Türk ülkesi.
Doğal kaynaklar açısından oldukça zengin olan Doğu Türkistan stratejik konumu ve tarihi önemiyle de dikkat çekiyor. Doğu Türkistan 20. yüzyılın ortalarından beri, özellikle de son yıllarda Çin yönetiminin burada işlediği insan hakları ihlalleriyle dünya gündeminde ilk sıralarda yer alıyor.
Batı Türkistan ve Doğu Türkistan
Sovyetler Birliği’nden ayrılan Türki cumhuriyetlerin bulunduğu bölgeye uzunca zamandır Batı Türkistan denirken, Batı Türkistan’a oranla daha küçük olan, tarihi olarak Kaşgar merkezli, Tarım Havzası’nı içeren bölgeye Doğu Türkistan ismi veriliyor.
Bu Doğu ve Batı Türkistan ayrımının tarihçiler ve coğrafyacılar arasında 19. yüzyılda Rusya’nın işgal ettiği bölgeye Batı Türkistan, Çin’in 18. yüzyılda işgal ettiği bölgeye Doğu Türkistan denilmesiyle kavram ve sınırlar olarak keskinleştiği gözlemleniyor.
Doğu Türkistan’ın konumu ve kaynakları
Oldukça geniş bir araziyi kaplayan Doğu Türkistan, Çin’in yanı sıra Moğolistan, Rusya, Kazakistan, Kırgızistan, Pakistan, Hindistan, Afganistan ile de komşudur. Doğu Türkistan’ın Afganistan ile komşuluğu sadece Vahan Koridoru’na dayanırken, bölge örneğin Moğolistan ile oldukça geniş sınırlara sahiptir. Çin’in ana kısmı haricinde, tarihte bağımsız ve ayrı bir kültüre sahip olup, Çin tarafından işgal edilen Tibet de Doğu Türkistan’ın komşusudur.
Doğu Türkistan’ın yer altı kaynaklarının çok zengin olduğu biliniyor. Bölgede altın, uranyum, petrol, doğalgaz, kömür, demir, platin, bakır ve nadir toprak elementleri başta olmak üzere işlenebilir ve ticareti yapılabilir 122 çeşit maden kaynağı tespit edilmiş durumda.
Doğu Türkistan denizden uzak ve kurak bir bölge olsa da, deniz seviyesinden de aşağıda bölgelere sahip olması, dağlardan beslenen tatlı su kaynaklarıyla, tarihten bu yana su kanalları ve tarım kültürüyle aynı zamanda zengin bir tarım bölgesi niteliğinde.
Doğu Türkistan’ın halihazırda 631 bin km² tarım arazisine sahip olduğu belirtiliyor ki bu miktar, Türkiye’nin toplam yüzölçümüne yakın. Hindistan ve ABD’nin ardından dünyanın 3. büyük pamuk üreticisi olan Çin’in pamuğunun %85’i Doğu Türkistan’da yetişiyor. Doğu Türkistan aynı zamanda Çin tarafından tahıl ve özellikle de her çeşit meyve ambarı olarak kullanılıyor.
Doğu Türkistan’da ilk çağlar
İnsanların beslenme ve ısınma ihtiyacının en ön plana çıktığı ilk çağlarda Doğu Türkistan’daki Tarim Havzası çevre bölgelere göre daha ılık ve tarıma uygun yapısıyla insanları cezbetmiş, bu bölgede yerleşimler kurulmuş, devrine göre geniş çaplı olarak tarım başlamıştı.
Han Hanedanlığı döneminde milattan önce 3. yüzyılda Çin, Doğu Türkistan’ı istila etti. Çinlilerin ilerleyen dönemlerde çıkarılmasıyla bölge Hun ve Göktürkler gibi Türk devletlerinin bir parçası oldu, ara dönemlerde zaman zaman Çin istilalarına uğradıysa da Çinliler isteklerinin aksine kalıcı olamadılar, her seferinde Doğu Türkistan’dan çıkarıldılar.
Talas Savaşı (751)
Göktürk Devleti’nin dağılmasının ardından 7. yüzyılda Çin yeniden Doğu Türkistan’ı istila etmişti. Yüz yılı aşan Çin işgalinin giderilebilmesi için ortada yerel bir umut bulunmuyordu. Ancak bu süreç, beklenmedik şekilde Batı’dan Müslüman Arapların ilerlemesiyle başladı. Doğu Türkistan’a ulaşan Müslüman Arap orduları 751’de Talas Savaşı’nda Çin ordularını yendi.
Talas Savaşı öncesinde tarafların ilerleyişi. Koyu Mavi: Arap-İslam orduları, Açık mavi: Arap-İslam ordularına destek olan Tibet güçleri, Kırmızı: Çinliler, Mor: Çinlilerin müttefiki güçler
Bu savaş Doğu Türkistan’ın Müslümanların eline geçmesiyle değil Müslüman ordularından büyük darbe alıp zayıflayan Çin’in elinden çıkmasıyla sonuçlandı. Doğan güç boşluğunu Uygur Devleti doldurdu.
Antik çağdan günümüze yıl yıl Asya Kıtası’ndaki siyasi değişim
Uygur Hanlığı
Talas Savaşı’ndan kısa bir süre önce Moğolistan merkezli olarak kurulan Uygur Hanlığı 751’deki Talas Savaşı’yla bugünkü Doğu Türkistan’a hakim olma, 7. yüzyılda Doğu Türkistan’ı istila eden Çinlileri buradan çıkarma imkanı bulmuştu. Başkentleri bugünkü Moğolistan’da kalmakla beraber Uygur Hanlığı Doğu Türkistan’ın tarımsal yapısı içerisinde daha yerleşik, daha sistemli bir devlete dönüştü, Doğu Türkistan’da mamur yerleşimler ortaya çıktı.
Başta Türklerin antik dini olan Tengricilik inancını benimseyen Uygur Devleti 9. yüzyıldan itibaren önce Budist ve Ortodoks, Katoliklerce din dışı ilan edilen Süryanilerin Nasturi Mezhebi üzere Hristiyan oldular. Halkın genelinde eski inancın devam ettiği bu dönemde Budizm de halkta karşılık bulmuş fakat yönetici sınıf dışında Hristiyan olanlar oldukça az kalmıştı. Fakat sonraki dönemlerde halkta da hakim din Budizm oldu. Hanlıkta farklı dinler bir arada yaşamaktaydı. İslam bu dönemde Doğu Türkistan’a ve Uygurlara sistematik olarak ulaşmamış ama Müslümanların elindeki Batı Türkistan ile etkileşimle ferdi olarak Müslüman olanlar olmuştu.
İpek Yolları’nın en önemli hatlarından olan kuzey hattı Doğu Türkistan’dan geçtiği için Uygurların döneminde daha oturmuş yapısıyla Doğu Türkistan hem uzak bölgelerle kültürel etkileşime girebilmiş, hem de ticaret yoluyla zenginleşmişti.
En geniş sınırlarıyla Uygur Hanlığı
Karahanlılar ve İslamlaşma (10. yüzyıl)
9. yüzyılda Uygur Devleti’ne batı yönünden saldıran bir diğer Türk devleti Karahanlılar bugünkü Kaşgar dahil Doğu Türkistan’ın batısını ele geçirdiler. Uygur Devleti bu gelişme üzerine Doğu Türkistan’ın daha doğusuna geçti, bu kısmi coğrafya değişikliğiyle yeniden yapılanan Uygur Devleti’ne Karahoca Uygur Devleti denildi. Karahoca Uygur Devleti, Karahanlılarla rekabete girişti.
Tarihçilerce Doğu Türkistan’ın tarihi ve kültürel başkenti sayılan Kaşgar’ı başkent edinen Karahanlılar 940’te devletçe Müslüman oldular. Böylece Doğu Türkistan’da toplu İslamlaşma da başlamış oldu. Karahanlılarla Karahoca Uygurları’nın rekabeti Müslüman-Budist rekabetine de dönüştü. 11. yüzyıl başında Karahanlılar savaşlarla daha doğuya ilerlediler.
İlerleyen dönemde Karahoca Uygurlarında da İslamlaşma başladı ama devlet başkanları Budist kaldılar. Bu dönemde Karahanlı ve Karahoca savaşı sürmekte, Karahanlılar doğuya ilerleyişini sürdürmekteydi. Böylece bugünkü Doğu Türkistan git gide daha çok Müslümanlaşmaktaydı.
Moğollar, Moğol İstilası ve Doğu Türkistan
1209’da Karahoca Uygurları Devleti’nin Budist lideri Barçuk Art Tekin devletinin zayıfladığını, halkının Budizm’i bırakıp Müslüman olmaya başlamasını tehdit görerek Moğolların o sırada git gide güçlenmekte olan lideri Cengiz Han’dan yardım istedi. Cengiz Han’ın tabiyetine girdiği gibi Cengiz Han’ın kızıyla da evlendi.
Böylece Karahoca Uygurları Cengiz’le beraber Cengiz’in Çin’e karşı savaşına dahil oldular. 1218’de Çin’e karşı savaşını bitiren Moğollar 1261’de Suriye’de Ayn Calut Savaşı’nda durdurulabilecek olan “Moğol İstilası”nın ana kısmına başladılar. Bu istilada milyonlarca kişi katledilecek, Doğu Türkistan’dan Suriye’ye İslam dünyası harap olacaktı.
10. yüzyıldan beri Doğu Türkistan’da İslam ve medeniyetin merkezi sayılan Kaşgar Karahanlıların ardından Selçukluların eline geçmiş, Müslüman Türk devletlerin elinde el değiştirdikten sonra 1211’de yeniden Budistlere geçmişti. Budist idarenin Kaşgarlı Müslümanları Budizme zorladığı bir dönemde 1219’da Karahoca Budist Uygurlarının da yer aldığı Cengiz Han’ın ordusu istila kapsamında Kaşgar’ı kuşattı ve aldı. Kaşgar’ın güzelliğinden etkilenen Cengiz Han ileride Orta Asya’daki Müslüman-Türk şehirlerine yapacağının aksine burayı fazla tahrip etmedi. Fakat Moğol İstilası’yla 13. yüzyıl başında Doğu Türkistan’daki İslami siyasi otorite ortadan kalkarak Doğu Türkistanlı Müslümanlar Moğol baskısı altına girdiler.
Çağatay Hanlığı ve İslamlaşmanın tamamlanması (13. ve 14. yüzyıl)
1227’de Cengiz Han öldüğünde imparatorluğu dört oğlu arasında miras olarak paylaşıldı. Doğu Türkistan’ın Kaşgar da dahil batı kısmı Cengiz’in oğlu Çağatay’a kalırken doğusundaki Budist Karahoca Uygurları Devleti diğer oğlu Kubilay’ın himayesine girdi. Orta Asya’ya hükmeden Çağatay Hanlığı, özellikle Batı Türkistan’da Moğollardan çok daha ileri bir medeniyet seviyesinde büyük bir Müslüman Türk nüfusa sahipti. Bu da Moğol yöneticilerin İslamiyetle olan etkileşimlerini artırıyordu. Halkta Müslüman olma eğilimi Çağatay Hanlığı altında da devam ediyordu. 1326’da Çağatay tahtına çıkan Tarmaşirin Müslüman olduğunu ilan etti ve Aleaddin ismini aldı.
Bu gelişme Doğu Türkistan’ın Çağatay Hanlığı kontrolündeki batı kesimindeki Müslümanları rahatlattı. 14. yüzyıl ortalarında Çağatay Hanlığı Budist Karahoca Uygurları devletini fethetti. Böylece Çağatay Hanlığı eliyle tüm Doğu Türkistan’a Müslümanlar hakim olmuş oldular. Karahoca Uygurları elindeki bölgelerde zaten halkta İslamlaşma uzun bir geçmişe sahipti. Siyasi otoritenin de Müslümanlara geçmesiyle bu bölgelerde de halkın tamamı Müslüman oldu. Böylece Doğu Türkistan coğrafyasındaki Türkler tamamen İslam ile özdeşleşmiş oldular.
Doğu Türkistan ve Çinli Müslümanlar (Huiler)
Doğu Türkistan’ın doğusunun da tamamen İslamlaşmasıyla bu bölgeye komşu olan Çin topraklarında da etkileşimle İslamlaşma arttı.
‘Hui’ denilen Çinli Müslümanlar daha önce de mevcut olmakla beraber Doğu Türkistan’a İslami siyasi otoritenin artması ve bu bölgenin İslamlaşmasıyla daha da arttılar. Çinlilerin tamamen Müslüman olmasından korkan Çin İmparatorluğu, Moğol İstilası’nın kendisini zayıflatmasının ardından tekrar güçlenmeye başladığı 14. yüzyılın ikinci yarısında Çinli Müslümanları büyük bir tehdit görerek onlara yönelik baskı ve katliamlara girişti.
Dünyada bu yıllarda “İlk Çağ” olarak anılan yıllar biterken “Yeni Çağ” olarak anılacak dönem başlıyordu. Doğu Türkistan bu sürece büyük ölçüde İslamlaşmış olarak girecekti.
Kaynak: Mepa News Akademi
*Yayınlanan haberlerde yer alan düşünceler ve ortaya konulan fikirler veya kişiler Mira Haber’in editöryel politikasını yansıtmayabilir.