Batı’nın “Ilımlı Muhalif” tiyatrosu: Teröristten siyasi figüre giden yol
10 Mayıs 2025’te Washington’da yapılan kapalı bir seminer, uluslararası siyasette oynanan kirli oyunları bir kez daha gözler önüne serdi. Eski ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi Robert Stephen Ford, Batılı kuruluşlar ile İngiliz sivil toplum ağlarının, cihatçı liderleri parlatıp meşrulaştırmak üzere yıllardır yürüttükleri bir programı deşifre etti.
Ford’un ifadelerine göre, bu program kapsamında, geçmişte bir terör örgütünün lideri olarak bilinen bir isimle temasa geçildi. Kademeli olarak “sivil söylem” konusunda eğitildi ve sonrasında siyasi bir figür olarak sahaya sürüldü. Bu süreçlerin İngiltere’nin doğrudan gözetimi altında ve Washington’daki karar verici mekanizmaların bilgisi dâhilinde yürütüldüğü vurgulandı.
Terör geçmişinden siyasal meşruiyete
Ebu Muhammed el-Cevlani, ABD işgaline karşı Irak’ta silahlı direnişe katıldı, hapsedildi ve sonrasında Irak İslam Devleti (IŞİD’in öncülü) içinde komutanlık yaptı. Daha sonra Suriye’ye geçerek El Kaide’nin bir kolu olan El Nusra Cephesi’ni kurdu.
2013 yılında ABD tarafından terörist olarak tanındı. Ardından örgütün adını değiştirerek sırasıyla Jabhat Fateh al-Sham ve sonra da Hayat Tahrir el-Şam (HTŞ) olarak yeniden yapılandırdı. Görünüşte El Kaide ile bağını kopardı, ancak geçmişteki ağır insan hakları ihlalleri ve şiddet eylemleri kayıtlara geçmişti.
“Ilımlı Muhalif” maskesi
2021 yılında FRONTLINE muhabiri Martin Smith ile yaptığı röportajlarda, Cevlani artık farklı bir profil çizmeye çalışıyordu. Kendisini “bölgesel bir güvenlik unsuru” olarak sunuyor, HTŞ’nin Batı’ya tehdit oluşturmadığını, hatta Batı ile ortak çıkarlar paylaştığını iddia ediyordu. ABD’nin terör listesinde yer almasının “politik” bir karar olduğunu söyleyen Cevlani, rejim ve IŞİD karşıtlığı üzerinden kendine meşruiyet zemini arıyordu.
Cevlani’nin bu sözde dönüşümü, röportajların yapıldığı İdlib vilayetindeki baskıcı ve keyfi yönetim pratikleriyle çelişiyordu. BM raporları, HTŞ’nin siyasi muhalifleri keyfi olarak tutukladığını, işkence ve kötü muameleye maruz bıraktığını, medya çalışanlarına baskı uyguladığını ve kadın aktivistlerin çifte mağduriyete uğradığını ortaya koymuştu.
İnsan Hakları İzleme Örgütü, HTŞ’nin gözaltı merkezlerinde yaşanan sistematik işkenceyi belgelemiş; muhalif gazetecilerin hiçbir hukuki sürece erişemeden hapsedildiğini ve darp edildiğini raporlamıştı. Cevlani bu suçlamaları reddetmiş, ancak gözaltıların “rejim ajanlarına” ve “şantajcılara” yönelik olduğunu iddia etmişti.
Robert Ford, 2021 yılında da HTŞ’nin, İdlib’de ABD’nin çıkarlarına en uygun aktör olduğunu ifade etmişti. Robert Ford’a göre, “İdlib’deki seçenekler arasında en az kötü olanı HTŞ idi.” Bu açıklama, şimdi 2025’te verdiği seminerdeki itiraflarla birleşince, ABD’nin sahada nasıl bir çıkar ve meşruiyet mühendisliği yaptığına dair net bir tablo çiziyor.
Terör tanımının politize edilmiş hali
Ebu Muhammed el-Cevlani’nin silahlı bir cihatçıdan sözde bir “sivil lider”e dönüştürülmesi, yalnızca bireysel bir değişim hikayesi değil. Bu, uluslararası ilişkilerde terör tanımının nasıl araçsallaştırıldığını, hangi aktörlerin “tehdit” ya da “ortak” olarak tanımlanacağının siyasi çıkarlarla nasıl belirlendiğini gösteren açık bir örnektir.
Bugün Cevlani’nin, milyonlarca Suriyelinin yaşadığı Suriye’de tek hâkim güç haline gelmesi, Batı’nın doğrudan örtülü desteğiyle mümkün olmuştur. On yılı aşkın süredir süren Suriye savaşının yarattığı kaos ortamı, sadece insan hakları ihlalleri değil, aynı zamanda kirli ittifakların, şekillendirilmiş imajların ve parlatılmış figürlerin de en net görüldüğü alanlardan biri olmuştur.
Kaynak: Mira Haber
Mira Haber – Ortadoğu Bağımsız Muhabir Ajansı Tarafsız değiliz. Ancak Mirahaber'de sadece gerçekleri okursunuz.