Son günlerde yaşanan gelişmelerin ardından, Ürdünlü selefi alim Ebu Muhammed el-Makdisi, Suriye’deki Heyet Tahrir eş-Şam (HTŞ) lideri Ahmed eş-Şera’ya (bilinen adıyla Ebu Muhammed el-Cevlani) yönelik tekfirini yineledi. Makdisi, Cevlani’nin İslam şeriatı yerine “uydurma kanunlarla” hükmettiğini belirterek, onun bu sebeple açık bir irtidat durumunda olduğunu söyledi.
Makdisi, Cevlani’nin geçmişte Esed rejimine karşı savaşmış olmasının veya cihat geçmişinin bu hükmü değiştirmeyeceğini ifade etti. Ayrıca, hapishanelerden salınan savaşçılara yönelik olumlu yaklaşımlar veya zaman zaman tevhid hakkında söylenen sözlerin de tekfir kararını etkilemeyeceğini, aksine bu sözlerin bilinçli bir tercihi yansıttığını ve cehalete sığınılamayacağını vurguladı.
Makdisi’nin açıklamalarına göre, Cevlani “Allah’ın şeriatını geri plana atarak, Resulullah’ın (s.a.v.) getirdiklerinin yerine beşeri kanunları tercih etmiş” durumda. Bu çerçevede, HTŞ yönetimi ve Cevlani’yi destekleyen herkesin de aynı akıbeti paylaştığı görüşünü yineledi. “Hiç kimse bizim Cevlani’yi ve onun yasalarını destekleyenleri tekfir etmemize şaşırmamalı” diyen Makdisi, bu tutumun İslam inancı açısından zorunlu olduğunu ileri sürdü.
Makdisi bu görüşünü kendi resmi hesabından paylaştı:
“Şeriatı reddedip beşeri kanunları tercih eden kâfirdir!”
Şeriatı tahkim etmekten yüz çeviren ve onun yerine seküler, beşeri kanunları seçen bir kimse nasıl kâfir olmasın?! Bu konuda bütün yöneticileri tekfir ettiğimizin delilleri mevcuttur.
Cihad geçmişi, bir kişiyi tekfirden alıkoyan bir engel olabilir mi? Rasulullah ﷺ bile, vahiy kâtiplerinden olan biri hakkında şöyle buyurmuştur:
“Onu öldürün, isterse Kâbe örtüsüne yapışmış olsun.”
Geçmişteki salih amelleri ona bir şefaat mi etti? Hayır. Onun tekfirine engel oldu mu? Hayır!
Aksine, Rasulullah ﷺ, Kureyş’in en büyük müşrikleri için dahi, Mekke fethedildiğinde şöyle buyurdu:
“Gidin, serbestsiniz.”
Ama bu onların imanını göstermedi.
Cihad, davet, sabır, bela karşısında sebat, hapislerde vakit geçirmek, mücahitlerle omuz omuza savaşmak, zalimleri devirmek ve esirleri kurtarmaya çalışmak gibi eylemler; bütün bunlar bir insanın tekfir edilmesine engel teşkil etmez. Bilakis, bu gibi eylemler kişiye karşı delil teşkil eder; çünkü bu durumda kişi bilerek ve kasıtlı olarak irtidat etmiştir.
Nitekim insanlar, ilim sahibi bir sûfi ve şerîf bir şeyh olan Seyf es-Siyar’ı tekfir ettiğimizde buna şaşırmadılar. Çünkü tekfir, ilim, irade ve bilinçle gerçekleşen bir tercihle ortaya çıkar.
Amellerin boşa çıkmasına dair tehditler, sıradan insanlar için geçerli değildir. Onlardan daha fazlası, peygamberler için bile geçerlidir. Allah Teâlâ şöyle buyurur:
“Eğer onlar (peygamberler) şirk koşsalardı, yaptıkları bütün ameller boşa giderdi.” (En’âm 88)
Bu ayet, sahabelerin ve bütün müminlerin Resûlullah’a seslerini yükselttikleri ve bu nedenle amellerinin boşa gitmesinden korktukları olayla bağlantılıdır. Allah şöyle buyurur:
“Ey iman edenler! Seslerinizi Peygamber’in sesinin üstüne yükseltmeyin, onunla yüksek sesle konuşmayın. Yoksa siz farkında olmadan amelleriniz boşa gider.” (Hucurat 2)
Peki, Allah’ın hükmünü ve şeriatını bir kenara iten, onun yerine kendi yasasını ve sistemini koyan birinin durumu ne olacak? Bu, Allah’ın hükmünü alçaltmak ve Resûlullah’ın kararını küçük görmek değil midir?
Peki böyle birine cihadı, savaşı, fedakârlığı veya şehadeti fayda verir mi? Hayır! Çünkü o kişi, tevhidi bozmuştur!
Ey insanlar! Tevhidi yüceltin ve onu doğru anlayın. Zira tevhid, asıl hedeftir; onsuz yapılan hiçbir şey –cihad da dâhil– fayda sağlamaz.
Tüm bu ameller ancak tevhide hizmet ettiği ölçüde kıymetlidir. Tek başına ne övgü, ne mücadele, ne de fedakârlık tevhidi tahakkuk ettirmez. Bu nedenle bunlar, tekfirin önünde bir engel değildir. Tevhidi iptal eden bir davranış, kişiyi tekfirden korumaz.
Bu yüzden, bizim Cevlani’yi tekfir etmemize şaşırmayın. Onun şeriat karşıtı yasalarını destekleyen herkesi de tekfir ederiz. Çünkü bu kimseler, daha önce kendi yazılarında bu tür durumları tekfir ettiklerini ifade etmişlerdi. Şimdi ise eski fikirlerinden geri dönmüşlerdir.
Kim bu kişileri tekfir etmezse, bu onun dinde hile yaptığını ve küfre düşmekten korkulması gereken bir kişi olduğunu gösterir. Çünkü şeriat, birbirine benzeyen meselelerde ayrım gözetmez.
Cevlani ile diğer tüm tağuti yöneticiler arasında şeran geçerli bir ayrım yapamayan bu kişiler, aciz kalmışlardır.
– Şeyh / Makdisi
HTŞ cephesinden ise bu açıklamalara herhangi bir resmi cevap gelmedi. Ancak örgüte yakın çevrelerden alınan bilgilere göre, Cevlani yönetimi Makdisi’yi “tanımadığını, ciddiye almadığını ve onun sözlerinin hiçbir bağlayıcılığı olmadığını” dile getiriyor.
Makdisi daha önce de benzer bir tekfir açıklamasında bulunmuş, bu ifadeleri yalnızca HTŞ içindeki belirli güvenlik birimlerine ve onların yöneticilerine yöneltmişti. Ancak son açıklamaları, bu tekfirin artık HTŞ’nin lider kadrosu ve destekçilerini de kapsayacak şekilde genişletildiğine işaret ediyor.
Kaynak: Mira Haber