İşte İstanbul Sözleşmesi’nin kadın canavarları: Engelli çobana ‘taciz iftirasi’ şantajı ve sopalı işkence..

Kahramanmaraş’ta iki kadının güle oynaya engelli bir çobanı hem sopayla döverek hem de taciz suçlamasıyla tehdit ettiği skandal görüntüler sosyal medyada infiale sebep oldu

Kahramanmaraş’ın Andırın ilçesinde meydana gelen olayda kardeş olduğu belirtilen iki kadının, köyün engelli çobanını dakikalarca döverek hakaret ve tehditler savurduğu, dakikalarca işkence yaptığı ortaya çıktı.

İnsanlıktan çıkmış caninin, elindeki odun parçasıyla engelli ve kendini savunamayacak durumda olduğu anlaşılan Nail A. adlı çobana dakikalarca vurduğu anlar herkesi dehşete düşürdü. 

Kendisi gibi engelli kardeşleri ve annesiyle mütevazı bir hayat süren çobana sahip çıkan köylüler yaşananlara şu sözlerle isyan etti; “Nail bizim himayemizde yaşıyor. O gün kendisinden içki almasını istiyorlar, hayvanlar kaçar korkusuyla reddedince. Elinde sopayla hayvana vursan hayvan ölür. Karşılık da veremiyor. 1,5 saat boyunca dövmüşler.”

Bir dokun tacize girer!

Kardeş olduğu belirtilen cani kadınlardan biri yakasından tutup çekiştirirken kendini savunmaya kalkan çobanı taciz iftirasında bulunmakla tehdit etti: “Bir dokun tacize girer, 15 yaşındaki kızı taciz ediyor derler, direk hapse girersin..” 

Kadınlar bu cesareti nereden alıyor?

Bu yaşananlar 2021 yılında sözde feshedilen, aslanı kediye boğdurmaya kalkışan İstanbul Sözleşmesi’nin pratikte hâlâ yürürlükte olduğunu ortaya koyan felaket sonuçlarına yalnızca bir örnek. 

‘Kadının beyanı esastır’ sloganıyla toplumda kadın ve erkeği ayrıştıran, kadını haksız bir şekilde dokunulmaz ve üstün kılan bu anlayış, menfaatleri için ‘taciz iftirası’ silahına sarılan ve tek bir sözüyle yargı nezdinde haklı çıkan vicdansız kadınlar doğurdu. 

Hayatı var eden Allah’ın insan için belirlediği tek ve en uygun kanunlara taban tabana zıt, ahlaksız Batı’dan ihraç edilmiş bütün yasalar, sünnetullah gereği bu toplumun başına bela olmuş ve olmaya devam etmektedir.

Nitekim yalnızca birkaç yıl içinde hem maddi hem manevi anlamda ‘kadın’ mağduru erkeklerin katbekat artması, Türkiye’de Mizojinizmin (kadın düşmanlığı) ciddi oranda yükselmesine yol açtı. Sokak röportajlarında “asla evlenmem” diyen gençlerin oranındaki hatırı sayılır artış da ülkemizin bir diğer acı gerçeği.

Bu gidişata dur denilmediği takdirde bunun, toplumun en küçük yapı taşı olan aile birliğini kökünden sarsacak olumsuz sonuçlarının hepimiz için neye mal olacağını önümüzdeki süreçte yaşayarak göreceğiz.

Kaynak; Mira Haber

 

Bir Cevap Yazın