İsrail’in Gazze Şehri’ne yönelik aralıksız saldırıları bir kez daha bir sivilin hayatına mal oldu. Filistin medyasında yayın mühendisi olarak görev yapan Yousef Al-Nakhalah, işgal güçlerinin düzenlediği saldırıda ailesiyle birlikte kaldığı evin enkazı altında kalarak yaşamını yitirdi.
Bu, sadece bir can kaybı değil. Bu, aynı zamanda özgür sesi, iletişimi ve gerçeği hedef alma politikasının bir devamıdır. İsrail’in “terörle mücadele” adı altında sivillere, gazetecilere ve medya emekçilerine yönelik yürüttüğü sistematik saldırıların son halkası olan bu olay, Gazze’de gerçeği duyurmak isteyen her sesi susturma çabasının acı bir örneğidir.
Mikrofon susturuldu, suç susturulamaz
Gazze’deki medya camiası, Al-Nakhalah’ın ölümünü bir basın şehidi olarak anarken, uluslararası basın örgütleri hâlâ sessiz. Gazze’de yalnızca gazeteciler değil, kameralar, yayın merkezleri, radyo istasyonları ve şimdi de bir yayın mühendisi hedef alınarak yok ediliyor. Soru şu: Gerçeği aktarmaya çalışan bu insanlardan neden korkuluyor?
İsrail’in savaş uçaklarının hedef aldığı bu ev, bir savaş merkezi değil, bir aile yuvasıydı. O evde yaşamak, Filistinli olmak ve gerçekleri kayda geçirmek Al-Nakhalah’a pahalıya mal oldu.
Uluslararası sessizlik: Suça ortaklık mı?
Birleşmiş Milletler ve uluslararası medya özgürlüğü savunucuları, Gazze’de onlarca basın çalışanının öldürülmesine dair hâlâ etkili bir açıklama yapmış değil. Oysa İsrail’in sistemli saldırıları yalnızca askeri değil, aynı zamanda bir bilgi savaşıdır. Bu savaşta hedef alınan, yalnızca bedenler değil; hafıza, arşiv ve gerçekliktir.
İsrail bombalıyor, dünya sessiz kalıyor
Yousef Al-Nakhalah’ın ölüm haberiyle birlikte, Gazze’de sesini duyurmak isteyen herkes bir kez daha mesajı aldı: Gerçekler, hedef tahtasında.
Ancak tüm bombalara, yıkımlara ve suikastlara rağmen gerçeğin peşinden gidenlerin sesi mutlaka yankılanmaya devam edecek.
Kaynak: Mira Haber
Mira Haber – Ortadoğu Bağımsız Muhabir Ajansı Tarafsız değiliz. Ancak Mirahaber'de sadece gerçekleri okursunuz.