1948’de Filistin’in El Halil kentinin batısında yer alan Al-Dawayima köyünde yaşanan insanlık dışı katliam hâlâ kanayan bir yara. O gün, İsrail askerleri savaşın sona ermiş olmasına rağmen hiçbir direnişle karşılaşmadan sivil bir köyü hedef aldı. Yaklaşık 6.000 kişinin yaşadığı bu köy, 29 Ekim 1948’de vahşice yok edildi. Hayatta kalanlardan biri, o zaman henüz 10 yaşında olan Ebu Bassam Muhammed İsmail El Kaisi’nin anlattıkları, İsrail’in kuruluşunun arkasındaki kanlı gerçeği bir kez daha gözler önüne seriyor.
Kurşunlar, sessizlikten daha yıkıcıydı
Dawayima’da yaşananlar, bir askeri operasyon değil; adeta bir katliamdı. Cuma günü sabah saatlerinde yedi zırhlı araçla köye giren İsrail askerleri, sokaklarda yürüyen sivillere, evlere ve hatta ibadet eden yaşlılara bile ateş açtı. Köy camisinde 75’ten fazla yaşlı adam kurşuna dizildi ya da içeride patlayıcılarla katledildi. Kadınlara tecavüz edildikten sonra infaz edildikleri, çocukların dövülerek öldürüldüğü tanıkların ifadeleriyle ortaya kondu.
Mağarada son bulan bir hayat
Katliamdan kaçmaya çalışan yaklaşık 100 kişi, çoğu kadın ve çocuk, yakındaki bir mağaraya sığındı. Ancak İsrail askerleri onları buldu. İçlerinden biri genç bir kıza cinsel saldırıda bulunmak istedi. Annesi engel olmaya çalışınca, ikisi de öldürüldü. Ardından içeridekilerin üzerine makineli tüfeklerle ateş açıldı. Abu Bassam dört kurşunla yaralandı. Annesi, babası, büyükannesi ve küçük kardeşleri gözlerinin önünde katledildi.
Hayatta kaldı, unutmadı
Kanlar içinde mağaradan sürünerek çıkan Abu Bassam, mucizevi bir şekilde hayatta kaldı. Üç kardeşi daha büyükannelerinin cansız bedeni sayesinde hayatta kalmıştı. Ancak artık evsiz, yetim ve yerinden edilmişlerdi. Bir süre mağaralarda yaşamak zorunda kaldılar. Dönmek istediklerinde ise köylerinin İsrail tarafından kara mayınlarıyla döşendiğini gördüler. İçeri girmeye çalışan siviller öldürüldü ya da kurşunlandı.
Suskunluk bir suçtur!
İsrailli tarihçi Benny Morris’in bile kabul ettiği üzere, Al-Dawayima katliamı Nakba’nın en büyük kıyımlarından biridir. O kadar vahşiceydi ki, İsrail’in yeni kurulan yönetimi dahi bunu örtbas etmeye çalıştı. Ancak yaşananları unutmayanlar, suskun kalmayan tanıklar hâlâ hayatta.
Bugün 87 yaşında olan Ebu Bassam, hâlâ mağaradaki çığlıkları, annesinin sıcak kanını ve kardeşinin parçalanmış bedenini hatırlıyor. Ve tek bir cümleyle bütün insanlığa sesleniyor:
“Biz sadece çocuktuk… Ve bizi bir hiçmişiz gibi öldürdüler.”
Kaynak: Mira Haber