see

30 yıl önce ‘batı medeniyeti’ Srebrenitsa’da defnedildi!

Tarih, zulmü unutanlar için acı bir öğretmendir.
Tam otuz yıl önce, 1995 Temmuz’unda Bosna’nın doğusunda, mübarek Ramazan günlerinde yaşanan bir facia, modern dünyanın en büyük utanç tablolarından biri olarak kayıtlara geçti.

Birleşmiş Milletler tarafından “güvenli bölge” ilan edilen Srebrenitsa kenti, uluslararası hukukun güya en yüksek teminatı altındaydı. Bu küçük şehir, Hollanda’ya bağlı BM Barış Gücü askerlerinin denetimindeydi. Ancak ne hazindir ki, ellerinde modern silahlar, sırtlarında mavi bereleriyle orada bulunan güçler, katillerin önünde adeta başlarını öne eğdiler.

Toplu mezarlara gömülen bir nesil

8372…

Bu rakam, istatistiklerde soğuk bir sayı gibi görünse de, gerçekte her biri bir baba, bir oğul, bir kardeş olan 8372 masum Müslüman Boşnak’ın kanla yazılmış hikâyesidir. Srebrenitsa’da Rabbimizin mübarek aylarında, “güvenli bölge” denilen yerde, silahsız, savunmasız binlerce can, Batı’nın gözleri önünde katledildi. O yüzden 8372, sadece bir sayı değil; ümmetin hafızasında hiç silinmeyecek bir utanç levhası, Allah’ın adalet gününde hesap soracağı şahidlerdir.

General Ratko Mladiç komutasındaki Sırp güçleri şehre girdiğinde, halk BM karargâhına sığınmaya çalıştı. Ancak kapılar kapandı. Kadınlar ve çocuklar ağlıyor, erkekler korku içinde bekliyordu. O gün orada, dünya kör, sağır ve dilsiz kesildi. Yaklaşık 8 bin Müslüman Boşnak erkek ve erkek çocuğu, sistematik biçimde kamyonlara doldurulup infaz edildi. Cesetleri kepçelerle açılan toplu mezarlara gömüldü. Ardından delilleri yok etmek için mezarlar tekrar açılıp kemikler başka yerlere taşındı.

Bu, sadece bir soykırım değil, aynı zamanda bir emanete ihanet idi. Batılı güçlerin dillerinden düşürmedikleri “insan hakları”, “uluslararası hukuk” ve “medeniyet değerleri”, Srebrenitsa’nın kanlı topraklarında gömüldü.

Bosna Soykırımı, Lahey’deki Eski Yugoslavya Uluslararası Ceza Mahkemesi tarafından açıkça “soykırım” olarak tanındı. Lakin o gün toprağa düşen Boşnak gençlerin, babaların, dedelerin hayalleri geri gelmeyecek. Geride kalanlar hâlâ kayıp yakınlarının kemiklerini bulmak için ormanlarda, dere yataklarında kemik tarıyor.

Srebrenitsa bize şu gerçeği tekrar hatırlatıyor: Kafirlerin adaletinden medet ummak, kurtuluş değil yeni felaketlerin kapısını aralamaktır. Bu yüzden Müslümanların birlik olmaktan, birbirlerinin hamisi ve kalkanı olmaktan başka çıkar yolu yoktur.

Bugün o topraklarda açan beyaz zambaklar, kanla sulanan toprağın utancını örtmeye yetmiyor. Ama unutmamak, unutturmamak bizim boynumuzun borcu. Zira unutan toplumlar, tarihin aynı acılarını tekrar tekrar yaşamaya mahkûmdur.

Rabbimizden niyaz ederiz ki, Srebrenitsa’da şehit edilen kardeşlerimizin kanı, İslam ümmetinin uyanışına vesile olsun. Zalimlerin dünyada da ahirette de perişan olacağı o büyük mahkemeye kadar bu dava kapanmayacak.

Kaynak: Mira Haber 

Bir Cevap Yazın