image 2025 11 24 23 09 49

Suikastının 36. yılında Abdullah Azzam kimdir?

“Küresel Cihadın Babası” olarak bilinen, 36 yıl önce suikasta uğrayan Abdullah Yusuf Azzam kimdir?

image 2025 11 24 23 07 06

1941’de bugün Filistin sınırları içinde kalan Sile el-Harisiyye’de dünyaya gelen Abdullah Yusuf Azzam, daha küçük yaşlardan itibaren dini düşünceye merakıyla çevresinde tanınan bir isimdi. Eğitim hayatı devam ederken Ürdün’deki Müslüman Kardeşler yapılanmasına dahil oldu ve bu hareketle kurduğu bağ, sonraki yıllarda Filistin’deki örgütlenmenin şekillenmesinde etkisini gösterdi.

İsrail’in kuruluşuna da şahit olan Azzam’ın 1967 Savaşı’nın ardından ailesiyle birlikte Ürdün’e göç etmek zorunda kalması, onu hem kişisel hem de siyasi olarak yeni bir döneme taşıdı.

Şam’da eğitim ve Filistin sahası

Azzam 1963’te Şam Üniversitesi Şeriat Fakültesi’ne girdi. Burada geçirdiği yıllar, yalnızca bir öğrenim süreci değil; dönemin etkili İslami isimleriyle tanıştığı, fikir dünyasını genişleten bir dönem oldu. Eğitimi bittikten sonra Filistin’e dönerek İsrail’e karşı silahlı mücadele yürütülen ortama dahil oldu.

Ancak o dönem sahayı kontrol eden Filistin Kurtuluş Örgütü’nün ideolojik çizgisinden uzak durdu ve Müslüman Kardeşler’in Filistin yapılanması içinde kalmayı tercih etti. Bu tercih, ileride Hamas’ın ortaya çıkış sürecinde etkili aktörlerden biri olmasını sağlayacaktı.

Ezher yılları ve Usame bin Ladin ile tanışması

Azzam, bir süre sonra ilmi çalışmalarını ilerletmek için Mısır’a giderek Ezher Üniversitesi’nde yüksek lisans ve ardından doktora eğitimi aldı. Fıkıh Usulü dalında doktorasını tamamladıktan sonra Ürdün’e döndüyse de fikirlerinin “aşırı” bulunması nedeniyle burada tutunamadı.

Bölgedeki birçok akademisyenin sığınağı haline gelen Suudi Arabistan’a geçti ve 1979’a kadar Cidde’deki Kral Abdulaziz Üniversitesi’nde görev yaptı. Bu dönemde öğrencilerden biri olan Usame bin Ladin’le tanışması, ileride Afganistan sahasında kurulacak ilişkilerin temelini oluşturdu.

Afganistan’ın Azzam için açtığı kapı

1979 yılı hem dünya hem de Azzam için kırılma noktasıydı. İran’daki devrim, Kâbe Baskını ve özellikle Sovyetler Birliği’nin Afganistan’ı işgali, tüm bölgesel dengeleri sarsarken Azzam da bu gelişmelerin merkezine yöneldi. Suudi Arabistan’dan uzaklaştırılmasının ardından Pakistan’a geçerek Afgan savaşını yakından takip etmeye başladı.

Bu dönemde kaleme aldığı “Müslümanların Topraklarının Müdafaası” başlıklı fetva, işgal altındaki bölgelerde savaşmanın bireysel bir yükümlülük olduğunu savunuyordu.

Pakistan’daki İslamabad Üniversitesi’nde kısa süre akademisyenlik yaptıktan sonra Peşaver’e taşındı. Peşaver, Afganistan’daki çatışmanın dışarıya açılan kapısı gibiydi ve Azzam burada tüm enerjisini sahadaki savaşın desteklenmesine yöneltti.

Böylece Arap gönüllülerin bölgeye akışını düzenleyen, onları lojistik olarak destekleyen ve savaşın finansal arka planını organize eden bir yapı kurdu: Mekteb el-Hidamat. Bin Ladin’in bu yapıya dahil olmasıyla birlikte faaliyetler daha geniş çaplı bir hale geldi.

Bu süreç, bugün “küresel cihat” olarak anılan ağların oluşumunda belirleyici rol oynadı. Azzam aynı zamanda Filistin’le bağını koparmadı ve Hamas’ın kuruluş döneminde önemli katkılar sundu.

Savaşın sonu ve yaklaşan çatlak

1989’da Sovyet güçlerinin Afganistan’dan çekilmesi, sahadaki dengelerin değişeceğini gösteriyordu. Fakat bu aynı zamanda Afganistan’daki yabancı savaşçılar ve yerel gruplar arasında yeni gerilimlerin ortaya çıkması anlamına geliyordu.

Azzam, bu ayrışmayı engellemek için yoğun çaba harcadı; fakat tam da bu süreçte hedef haline geldi.

Suikastı ve ölümü

24 Kasım 1989’da Peşaver’de bir camiye gitmek üzere oğullarıyla birlikte yola çıkan Abdullah Azzam’ın aracı yerleştirilen patlayıcıyla infilak ettirildi. Saldırıda Azzam da iki oğlu da hayatını kaybetti. Fail ise hiçbir zaman resmi olarak tespit edilemedi.

Olayın ardından Afganistan’daki gruplar arasındaki kopuş daha da derinleşti ve ülkede kısa süre içerisinde savaş başladı.

Azzam’ın vefatına dair yıllardır çeşitli çevreler farklı istihbarat servislerini işaret ederken, bin Ladin ve Zevahiri gibi isimlere atfedilen iddialar da kanıta kavuşmadan söylenti düzeyinde kaldı. Suikastın gerçekte kim tarafından düzenlendiği ise hâlâ bilinmiyor.

Kaynak: Mira Haber

Bir Cevap Yazın