ABD’nin en iyi kanasçılar listesinde 6.sırada olan Ebu Yusuf et Türki (Ebu Yusuf El Kannasi) , 9 yıl önce bugün, Amerikan bombardımanıyla Suriye’de şehid edildi.
Ümit Yaşar Toprak, nam-ı diğer Ebu Yusuf el Kannasi’nin fiili cihadı Afganistan’da başladı, birkaç yıl sonra savaşın başlamasıyla da Suriye’de devam etti. Yüzlerce kanascı yetiştiren Ebu Yusuf El Kannasi için, bizzat talebesi(şehid inşallah) Mikdat: “Suriye’de cihadın atılan her kanas mermisinde hakkı vardır” diyordu…
Ebu Yusuf 9. sene önce bugün (23 Eylül 2014) gece vakti Amerikan savaş gemisinden atılan bir füze ile şehid edildi…
Kendisinin hem sırdaşı hem öz kardeşi olan Alpaslan Hoca’ya hidayetine vesile olduğu ağabeyi Ebu Yusuf’u sorduk. O bize Ebu Yusuf’un bilinmeyen yönlerini şöyle anlattı.
Röportajın ses kaydı:
Ümit Yaşar Toprak…Nasıl anlatayım ki ben size onu…
Hidayete erdim peşi sıra Ümit Abime anlatmaya başladım.
Vallahi zor bir adamdı.
İnandığı değerlerden vaz geçmek onun için gerçekten çok zordu.
Ama inandı da mı vazgeçirmek de zordu.
Sonuna kadar giderdi…
Her kavgası öyleydi onun…
Yıl 2002.. O zamanlar Allah ona rahmet etsin güzel bir abimiz vardı yurt dışından.
Misafirim olmuştu evimde. Ümit abim gelmişti ziyarete misafiri duyunca. Ben misafirimize işaret ediyor hiçbir şeyi yanında konuşmamasını istiyordum.
Sonra ağabeyim çayını içip çıktı evine. Misafirimiz olan o abi dedi ki. Hiç anlattın mı ağabeyine tevhidi…
Dedim defalarca… Ama onun için zor… Sonra dedi ki bak Ebu Süfyan’ın ayağına 20 küsür sene Allah Rasulü gitti. Sen daha kaç senedir peşindesin ağabeyinin? Bu söz bende etki yapmıştı. Ailemden birinin tevhid ehli olması benim için hayaldi o sıralar. Tevhid alameti sayılan adımlar hızlıca geldi. Allah’a hamdolsun… Ve o gerçekten benim ağabeyim din kardeşim olmuştu.
Sonra Allah başımıza bir imtihan verdi. Şuan içeride olan FETÖ’nun kafa adamları bizleri hapse attı… Abim iyi yırttı. Aramızda yeniydi olaylardan pek haber yoktu. Neden gözaltına alındığını dahi bilmiyordu. İftira atan kansızlar, işbirlikçi alçaklar da vardı o dönem… Abim Allah ona rahmet etsin hiç bir gün o günkü kadar üzgün değildi. Bizim sülalede ırsidir sinirlenince ağlamak… Ağlıyor ama hiçbir şey yapamıyordu… Sarılıp birbirimize ayrıldığımız o gündü… Kendi girmedi diye üzüldüğünü söylüyordu…
Kaderullah… Hapis günleri birbirini kovaladı. Mahkemeler olumsuzdu. Belki o dışarıda olmasaydı bizi satan hainler bu kadar kolay kıskaca alınamazdı. Ve 2007 de mahkeme ceza verince gelip kararını görüşte söyledi. Afganistan’a gidecekti. Bir daha kim ziyaretime gelir diyordum… Hem seviniyor hem üzülüyordum… Birkaç hafta sonra Afganistan macerası başlamıştı…
Kaderullah… Hiç hidayete ermez dediğimiz Ümit Yaşar Toprak biz medrese-i Yusufiyye de o harp meydanlarında… İnna lillah ve inna ileyhi raciun.
Açıkçası onun öldürülmek anlamına şehid olacağı düşüncesi yoktu bende… Güzel kavga ederdi gençken… Egzotik bir savaşçı gibi hazırlanırdı kavgalara… “Ninja Ümit” idi lakabı cahiliyye’de… Sebebi ninja kılıcı ile kavga etmesi…
Ama asla mazluma kılıç çekmediğinin dünyada da ahirette de şahidiyim ben… Hidayete ereli beri de, Irak videoları o zaman onu çok etkilemişti. Savaşın iki ana silahı vardı Irak’ta. Havan topları ve Kanaslar… Mücahid olup faydalı olmanın yolu bu ikisinden biriydi. Ancak Ümit Yaşar Toprak askerliğini topçu birliğinde Sivas’ta yapmış, gönüllü olarak da doğuya gitmişti. Kanas herkese verilen bir silah değildi o sıralar. İnternet kısıtlıydı. SVD Dragunov yazınca pat diye karşınıza nişangah talimleri çıkmıyordu o yıllarda… Meseleyi iyi çözmüştü abim. Dürbün ayarlarını yapabildiği havalı tüfekle başlamıştı işe… Allah şahid ben bile onun kendini geliştirip bir gün Kanas’ın babası olarak anılacağının idrakında değildim… Vallahi nasıl oldu ise Allah’ın yardımı ile oldu. Ümit Yaşar Toprak’a Allah kolaylaştırdı./ Derler ya Kanascı olmak için matematik hesaplama bilgisi iyi olmalı. Ağabeyimin geçemediği sınıfta kaldığı tek ders matematikti desem inanır mısınız? İmam Hatip’ten bu yüzden ayrılmış Lise’yi bu yüzden tamamlayamamıştı. Ve vallahi Ümit Yaşar Toprak azmin adamıdır…
Yıllar yılları kovaladı… Her Türkiye’ye geldiğinde ziyaretime gelirdi. Afganistan’dan geldiğinde Malarya denilen hastalığa yakalanmış. Ateşli bir hastalıktı. Ateş gibiydi elleri. Ateş etmekten değil… Maceralarını anlatırdı her gelişinde. 1 saatlik görüşe bir dünya macera sığdırırdı. Allah’ın düşmanlarını nasıl kahrettiğini anlatırdı… Dedim ya kolay kolay şehid edilebilecek biri değildi. Erkek gibi vuruşularak öldürülemeyecek kimselerdendi. Adamları kahru perişan edişini, sızma operasyonlarını dinlerdim açık görüşlerde…
Abim kolay haksızlığa gelen biri değildi bildiği doğrudan da şaşmazdı. Türk grubuna katılmış Afganistan’da. Fakat geçinememiş. Sebebi bizimkinin bazı şeyleri bildiğini saklayamaması… Bir mesele olmuş. Bizimki öyle değil böyle deyince baya bir gerilmiş ortam. Hatta öyle kızdırmış ki komutanı sabah toplan git demişler. Sabah hazırlamış her şeyi. Gidecek. Taliban’dan birileri gelmiş pikapla. Bir tüfek indirip bahçeye masaya koymuşlar. Komutanı demiş ki abimi göstererek, bilse bu bilir bunu. Baretta 50 … Ayarını yapmış atışını yapmış. Demişler ki gel bizimle… Arapların ketibesinde Kanas öğreticiliğine o zaman başlamış…
Afganistan’a ilk gittiğinde buradan götürdüğü üç beş kuruşla bir kötü sniper alabilmişti. Sonra Allah orada ona hiç tanımadığı bilmediği neleri öğretti. Mücadelesinde tam techizatlı olduğunu arkadaşlarından biri bana şöyle anlattı. Celalabad’da abdest alıyoruz nehrin kenarında. Bir grup geldi. Hepsi ayağında terlikti üzerinde güneşten solmuş elbise. Aralarında biri vardı. Kafasında bandana. Üzerinde dolu cu’be(hucum yeleği) gözünde gözlük. Adamı takip ettim. Kalktı abdest alıyor. Bacağında beylik silahı ve bıçağını o zaman gördüm. Rambo gibi adam. Kim dedim bu ..Dediler Eğitmen Türk savaşçı… Künyesi: “Hamza”
Bir diğer arkadaşı da onu şöyle anlatıyor. Mola vermiştik bir yerde ihtiyaç için. Araplardan bir grup da mola verdi. şurada bir Türk var dediler tanır mısın? Baktım ki karşıda Ümit abi. Bakkal’ın duvarına yazı yazıyor hem de Türkçe… “Teklif etme veresiye dost kalalım ölesiye” diye… Altına “fiyatlarımıza KDV dahildir diye yazıyor. ” Kendi kendine de gülüyor. Gittim yanına. Beni Peştu zannetti. Benim bıyıklar uzundu Peştular gibi. Abinle orda tanıştık…
Afganistan macerası Suriye’de ihtiyaç olduğunda bitmişti onun için… Ve Suriye’de savaş başlar başlamaz oraya giden azınlık kimselerden abim. Suriye’ye geçmeden evvel ziyaretime geldi. Kurtarmaktan bahsediyordu. Çünkü o dönem haberlerde izliyorduk bizde. Cami çıkışında insanların üzerine ateş ediyorlar. Cami cemaatini katlediyorlar. Humus Hama hep bu haberler yankılıyordu. Abim diyordu ki oraya gidip o halkı eğitmek lazım. Suriye devrimi daha meydanlarda o sıralar. Cephe açılmamış. Tabi Esed’in bu yaptıkları unutuldu. O halka yardıma gidenler terörist oldu.
Orda ilk mecmua ilk muaskara derken Halep’te bir çok operasyonlara katıldı. Kanascı olarak savaşıyordu. Hem ufak tefek eğitimler veriyor hem de savaşın bizzat göbeğinde en ön saflarda savaşıyordu. İşi oldukça zordu Bir sürü insan ona bağlıydı. Komutan olarak mı hayır. Operasyonlarda kanascı en önemli adamlardan biri. Hatta komutan kadar önemlidir. Katıldığı operasyonlarda bizatihi operasyonun kaderini tayin edecek atışlar yapması isteniyordu. Ağır silah mevzilerini kanasıyla açıyordu. Diğer birliklerin ilerlemesini kolaylaştırıyordu. Attığında sen atmadın Allah attı… Bu ayeti sıkça tekrarlıyordu atarken. ve vallahi özel dua ettiğini çarpışırken söylüyordu. Kanascı dua ve virdi yapabilmesi en kolay adamdır.
Onu etkileyenlerden biri O zamanlar Ensarul İslam’da 21 yaşındaki bir gencin hikayesi idi. Ebu Usmame’nin oğlu. İsmi Usame.. İşkenceci bir polis müfettişini öldürmüştü. Peşmergenin ağır işkencecisi. Öyle ki ağzıyla esirlerin kulaklarını kopartan bir adam. İri yarı ayı gibi bir şeydi. Gözlerinin altı kapkara kocaman kafası vardı. Usame Allah ona rahmet etsin. O işkenceci müfettişe suikast düzenlemişti. Karakol yakınlarında boş bir evin üzerine çıkmış. Mavi bu zeytincilerin pazarda kullandıkları muşambadan evin üzerine kendine bir yer yapmış. O sıcakta muşambanın altında. Namaz ve ihtiyaç molası dışında günlerce beklemiş. Doğru zaman ve doğru yerde tek atış yapma şansı var. Muşambanın altında merceği açıyor buhardan siliyor. Sırılsıklam oluyor. Ama Allah için bekliyor. virdini zikrini iyi yapıyor… Ve bu işkenceci tam kapıya çıktığında bir tek atış. Tam kalbinden vuruyor. Allah kabul etsin. Onun bu hikâyesi Ümit Yaşar Toprağı Ebu Kannas olma yolunda oldukça etkiledi. Yani birçok kişinin alamayacağı ecri bir anda aldığını öğrenince hele… Allah ona cennet versin… İnşallah o da çok güzel canlar aldı. YPG’nin kafa adamlarının cehenneme yollanmasından Ümit Yaşar Toprağın çok katkısı olmuştur.
Çok arkadaşlarını kaybetti. Valla ağlardı abim. Kalbi çok inceydi kardeşlik noktasında… Kardeşlerini asla yardımsız bırakmadı.
Abim hakkında Halep’te ünü yayıldıkça spekilasyonlar da yayılıyordu. Abim her gruptan insanı eğitiyordu. Türkmenlerden tutun da, muhacirlerine kadr. Kim olsa eğitim verirdi. Yeter ki Allah’ın dinin hizmet olsun. Okulu bu amaçla açtı. Ancak bazı baskılar gördü. Örneğin dünyada ilk ve tek bir Kanascı tarafından imal edilen tüfeği vardı. Adına Zip (Arapcada kurt demek) kurt koymuştu. Timinin adı da Kurt Timiydi. Amblemi de kurtu çağrıştırıyordu. Abimin bu tüfeği oldukça kullanışlıydı. Şıtayer marka bir tüfeği vardı abimin eskiden. Bunu daha geliştirmiş. Daha ergonomik bir atış rahatlığı sağlıyordu… Tabi bu tüfek o zamanlar geliştirme aşamasını geçip seri üretime geçecekti. Niyeti de buydu… Ama ne oldu bilmiyoruz. Planı projesi kimde kaldı kim aldı… Bilemiyoruz…
Bazı engeller çıkıyordu abimin karşısına .. Mesela bu ölçüm cihazları noktasında kendi geliştirdiği “stralok” benzeri programların hiçbiri şu an herhâlde durmuyor. Açık söyleyim abimin maddi desteği halktı. Kimseden belirli bir yardım almıyor bizzat kendi topluyordu eşten dosttan etraftan. El emeği ile ARGE yapmaya değirmeni döndürmeye çalışıyordu. Fakat brileri onun ARGE geliştirmesini istemiyordu. Defalarca makarı basıldı. Silahlarına el konuldu. Ve abim açıkça şunu demişti. Sanki birileri, bu halkın hayrına çalışan birileri bu halkı arkadan bıçaklamak için elinden geleni yapıyor…
DAEŞ fitnesi çıktığında da abimle çok uğraştılar. Bizzat Bağdadi ile karşılaştığını teklif getirildiğini ve teklifi kabul etmeyince ölümle tehdit edildiğini anlattı. Defalarca öldürmeye kalktılar onu. Birinde öğrenci diye gelen bazı kişilere merhametinden Allah onu özellikle muhafaza ediyor. Riful Mühendisin’de yan yana iki villa şeklinde makarı vardı abimin. Yemenli birileri geliyor. Abim geldikleri gün yorgun olan bu kimselere daha rahat etsinler diye kaldığı yeri veriyor. Kendisi eski binaya geçiyor. İşte o gece uyanıp bu kişiler uykudaki arkadaşlarını tarıyorlar. Bir seferinde de arabayla canlı bomba saldırısı yapmışlar. Kapıda arabayı patlatmışlar. Arabanın dingili halen makardaki mescid ile ağacın arasında duruyordu… Bombalandığı güne kadar da o orda kaldı zaten…
https://videopress.com/v/ZJ6KMGvi
Ebu Yusuf’un defin görüntüleri
Şehadetine gelirsek…
Allah kabul etsin… Gerçekten yıkıldığım günün sabahıydı. Yeğenim dedi. Babam şehid olmuş diye… O gün “inna lillah ve inna ileyhi raciun. Allah’ın şakası yok” demiştim. Gerçekten o gün en acı gündü. İlk defa en yakınımdan birini kaybediyordum… İlk defa ailemizden biri ölmüştü… Şehid olduğuna sevinelim mi… Vallahi daha önce benim birçok arkadaşım kardeşim bunu tattılar. Ama bu bambaşkaydı…
Olay nasıl oldu… Ümit Yaşar Toprak’ın okulu neden hedef seçildi? Ve eş zamanlı olarak neden hem İdlib’te yeni yaptırdığı bina ile aynı anda vuruldu…
Amerika’yı harekete geçiren şey CIA’e çalışan bazı kimseler Suriye’de tek tek öldürülüyordu. Bunun altından Ebu Yusuf / Ümit Yaşar Toprak ismi çıkınca plan devreye sokuldu. Olaydan 10 gün önce 14 Eylül günü Ümit Yaşar Toprak’ın eğitim verdiği üsse birileri geldi. Kendilerini Tekstilci olarak tanıtan ve ticari amaçla -tekstil makineleri satın almak için- geldiğini söyleyen bu kişiler İstanbul’dan Ümit Yaşar Toprak’ı yakından tanıyan birileri tarafından referansla gönderilmişti. Bu adamlardan biri gece üst katta namaza kalkan “Zaza” künyeli bir Türk kardeş tarafından fark edildi. “Burada ne arıyorsun gecenin bu saati burası idari kısım” denilince adam gezdiğini söyledi. O da misafir olduğundan pek birşey demedi. Sabah olayı bir başka arkadaşına anlattı. Olaydan önce karşılaşılan tek tuhaf vakıa buydu. Ardından İHA’lar makarın tepesinde açıkça görülmeye başlandı. Hatta Ebu Yusuf’a bunlar buraların resmini çekiyor olmasın dediklerinde Ebu Yusuf “şehid olacak kadar önemli kimseler değiliz biz” diyordu. “Allah ona rahmet etsin…”
Ebu Yusuf’un arkadaşlarından biri tekstilci diye gelen kimselerin odayı GPS ile işaretlediklerinden açıkça şüphelendiğini anlattı. Çünkü İHA’lar ondan sonra görülmeye başlandı. Ve kesin emin oluktan sonra orası vuruldu. Atılan mermi beş milyon dolar değerinde bir Toma Hawk füzesi idi. İşi şansa bırakmamak için 5 adet atılıyor ve İdlib’te yine aynı şekilde Ümit Yaşar Toprak’ın kalması muhtemel odası direk hedef alınıyordu. Ümit Yaşar Toprak yıkıntıların arasında basınç etkisiyle ve kolonların altında Rabbil Alemin’e kavuştu…
Allah şehadetini kabul etsin… Rabbim hainlerin hainliklerini yanlarına bırakmasın…
Kaynak: Mira Haber
Ebu Yusuf el Kannasi’nin kurduğu KURT TİMİ…
- Amerikalılara göre dünyanın 6. Kannası : Ebu Yusuf E Türki El Kannasi
https://arabic.cnn.com/middleeast/2014/09/24/nusra-abu-yousef-alturki