19 yaşındaki Filistinli Bilal Achmed’in, 13 Mayıs 1992’de işgalciler tarafından bacaklarından vurularak kaçırıldıktan birkaç gün sonra cesedi ailesine teslim edilmişti.
Ancak genç adamın cesedi, karnından çenesine kadar dikili haldeydi. Yapılan incelemede anlaşıldı ki, Filistinli Bilal’in böbrekleri, karaciğeri ve hayati organları bedeninde yoktu.
1992’de hastanelerde nakil bekleyen Yahudi hastalar için dönemin sağlık bakanı Ehud Olmert organ nakli kampanyaları düzenliyor, gazetelere ilanlar veriyordu, ama İsrail’de organ bağışı yok denecek kadar azdı.
İşte o günlerde, Batı Şeria ve Gazze’nin köylerinde Filistinli gençler ortadan kaybolmaya başlamıştı. Günler sonra İsrail askerleri, cesetleri parçalanmış halde geri getiriyordu. Filistinli Bilal o yıl katledilen 133 Filistinliden sadece biriydi. Cesetlerin ortak özelliği, hepsinin organlarının çalınmış olmasıydı.
İsrail’in Gazze’de cenazelerden organ çaldığı Euromed raporunda
Euro-Med İnsan Hakları İzleme Örgütü, İsrail ordusunu Gazze’deki ölülerden organ çalmakla suçladı ve bağımsız bir uluslararası soruşturma açılması çağrısında bulundu. Euronews, iddiayla ilgili İsrail ordusunun görüşüne başvurdu ancak henüz bir dönüş alamadı.
Euromed, İsrail askerlerinin, Gazze’nin kuzeyindeki El Şifa ve Endonezya hastaneleri ile güneydeki diğer hastanelerden onlarca cesede el koyduğunu, Şifa Hastanesi’nin bahçesinde kazılan bir toplu mezardan cenazeleri alıp götürdüğünü kaydetti.
Adli tıp inceledi; organlar kayıp!
Adli Tıp uzmanlarının cenazeler üzerindeki incelemesinde karaciğer, böbrek ve kalp gibi hayati organların yanı sıra koklea ve korneaların da kayıp olduğu tespit edildi ve bu durum potansiyel organ hırsızlığının “kanıtı” olarak nitelendirildi.
İsrail’e yönelik suçlamalar
İsrail’in Filistinlilerin cesetlerini hukuka aykırı bir şekilde kullandığına dair iddialar yeni değil.
İsrailli doktor Meira Weiss, Over Their Dead Bodies adlı kitabında 1996-2002 yılları arasında ölü Filistinlilerden alınan organların İsrail üniversitelerindeki tıbbi araştırmalarda kullanıldığını ve İsrailli hastaların bedenlerine nakledildiğini iddia etmişti.
Yahudi öğretilerinde organ nakline izin veriliyor. Ancak İsrail’de Yahudiler, organ bağışı konusunda çok isteksizler.
2014’te İsrail medyasında yayınlanan tartışmalı bir araştırmada üst düzey yetkililerin, yanık yarası olan askerleri tedavi etmek için Filistinli ve Afrikalı işçilerin cesetlerinden deri alındığına dair iddialar içeriyordu.
Soruşturmada, üst düzey bir İsrail Deri Bankası yetkilisi ülkedeki deri rezervinin önemli bir seviyeye ulaştığını açıklamış, deri rezervine ilişkin verilen rakamlar İsrail’in nüfusuna oranla oldukça yüksek seviyede çıkmıştı.
CNN’in 2008 yılında yaptığı bir araştırmaya göre, İsrail, yasa dışı küresel organ ticaretinin önemli merkezlerinden biri olduğu düşünülüyor.
İsrail’in onaylamadığı 1949 tarihli Dördüncü Cenevre Sözleşmesi, savaşan tarafların ölülerin onuruna saygı göstermesini ve cesetlerin yağmalanmasını, sakatlanmasını ya da saygısızca muamele görmesinin önüne geçmeyi gerektiriyor.
Filistinli cenazelerin İsrail güçleri tarafından alıkonulduğu iddiası
Euro-Med ayrıca İsrail’i, 7 Ekim’den bu yana Gazze’deki askeri operasyonları sırasında öldürülen onlarca Filistinli’nin naaşını elinde tutmakla suçladı.
İsrail’in halihazırda en az 145 Filistinlinin cesedini morglarda, yaklaşık 255 Filistinlinin cesedini de Ürdün sınırı yakınlarında bulunan ve halka açık olmayan bir bölgede tuttuğu iddia ediliyor.
Euro-Med gözlemcisi, ölülerin cenazelerini defnedilmek üzere acılı ailelere teslim etmeyi reddetmenin toplu cezalandırma anlamına gelebileceğini ve bunun da Dördüncü Cenevre Sözleşmesi uyarınca yasak olduğunu belirtti.
İsrail – ABD arası organ ticareti
Temmuz 2009’da FBI, ABD’nin New Jersey Eyaletinde 5 Yahudi Haham ile beraber çoğunluğu Yahudilerden oluşan 44 kişiyi organ ticareti yapmak ve kara para aklamak suçlarından tutuklamıştı.
Tutuklular arasında Brooklyn ve Deal’daki Sinagogların bağlı olduğu Hahambaşı Saul Kassin ve yasadışı organ ticareti suçları nedeniyle ismi ‘böbrek adam’a çıkan Brooklyn’li Levy-Izhak Rosenbaum isimli Yahudi haham da vardı. Haham Rosenbaum, 10 yıl boyunca İsrail’den 10 bin dolara temin ettiği böbrekleri, ABD’de 160 bin dolara sattığını mahkemede kabul etmişti.
“İsrail’den temin edilen” organlar, Netenyahu’nun tarlasında yetişmediğine göre, kimin organlarını “çalıp” pazarladıkları çok açık değil mi?