Suriye’nin kuzeybatısında, İdlib’in Harem kenti yakınlarındaki “Fransız Kampı” bölgesinde süregelen gerilim, Türkistan İslam Partisi ve Özbek savaşçıların arabuluculuğunda Suriye Savunma Bakanlığı ile Fransız “el-Ghurabaa” taburu arasındaki bir anlaşmayla sona erdi.
Anlaşma, ağır silahların kışlalara çekilmesini, kuşatmanın kaldırılmasını ve kampın yetkili komisyonlarca denetlenmek üzere açılmasını öngörüyor. Fransız lider Ömer Diyâbi (Ömer Omsen) hakkındaki kaçırma suçlaması dosyası ise, İslâmi şer‘î esaslara göre yeniden incelenmek üzere Adalet Bakanlığı’na sevkedildi. Metne ayrıca “olaylara karışan hiç kimsenin takip edilmeyeceği” şeklinde özel bir madde eklendi.
Özbek ve Türkistanlı savaşçılar kilit rol oynadı
Anlaşma oturumuna, başta Özbek ve Türkistanlı komutanlar olmak üzere birçok muhacir lideri de taraf oldu, bu komutanlar, yargı sürecinin şer‘î esaslara göre adil biçimde yürütülmesini takip edeceklerini taahhüt ettiler.
Özbek muhacirler, olayın patlak verdiği gün birleşerek Fransız muhacirlere destek açıklaması yapmış, Fransız Kampı’na gidip dayanışma örneği sergilemişti.
Operasyon talimatını Macron mu verdi?
Bu gelişmeler, Suriye geçiş hükümeti lideri Ahmed Şara’nın Mayıs ayında Paris’te Macron ile gerçekleştirdiği görüşmeyle doğrudan ilişkilendiriliyor. O görüşmede Macron’un Fransız savaşçılar konusunu gündeme getirdiği ifade ediliyor.
Batılı aktörlerin öncelikleri arasında Suriye’deki yabancı savaşçıların dosyaları yer alıyor. Uzmanlara göre Omsen olayı, Şara ile Macron arasında yapılan Mayıs ayındaki temasların doğrudan yansıması niteliğinde.
Muhacirler Suriye demokrasisine tehdit olarak görülüyor
ABD ve Avrupa, bu grupları Suriye’de tesis ettikleri “demokratik geçiş süreci” için tehdit olarak görürken, Şaraa’nın tavrı bu beklentilerle büyük ölçüde örtüşüyor.
Şara, rejime karşı birlikte savaştığı muhacirleri, bugün gelinen noktada Batı’ya uyumlu bir siyasi çizgi uğruna gözden çıkarmış görünüyor. Şara’nın bu tutumu, sahada İslami direnişin en canlı damarını oluşturan muhacir yapıları marjinalleştirme ve Batı’nın güvenlik taleplerine uygun bir “yeni düzen” inşa etme çabası olarak okunuyor. Bu durum, devrim sürecinin özünü teşkil eden cihadî tabanın tasfiyesine zemin hazırlıyor.
Kaynak: Mira Haber
Mira Haber – Ortadoğu Bağımsız Muhabir Ajansı Tarafsız değiliz. Ancak Mirahaber'de sadece gerçekleri okursunuz.