Mısır’ın Şarm el-Şeyh kentinde düzenlenen sözde “Tarihi Gazze Zirvesi”nde Türkiye, Katar, Mısır ve ABD’nin garantör olarak yer aldığı toplantıda liderler önlerine konan “yeşil dosyayı” imzalayarak anlaşmayı yürürlüğe soktu.
ABD başkanı Trump konuşmasında, “Bu barış imzasını atmak üç bin yıl sürdü, bu son imza olacak. Bu Ortadoğu’daki en büyük ve en karmaşık anlaşma. Üçüncü Dünya Savaşı’nı önleyecek bir anlaşma.” sözleriyle tarihe geçtiğini iddia etti.
Anlaşma uyarınca Gazze’de Hamas’ın elindeki esirler İsrail’e teslim edilirken, İsrail’in hukuksuz biçimde yıllardır hapsettiği yaklaşık iki bin Filistinli tutuklu serbest bırakıldı.
Mısırdan önce İsrail’i ziyaret eden Trump, İsrail’in her zaman ABD’nin önemli bir müttefiki olarak kalacağını vurgulayarak, İsrail ordusuna giden milyarlarca dolarlık harcamayı onayladığını aktardı. Netanyahu da konuşmasında, Trump’a hitaben “Sen İsrail’in edindiği en büyük dostsun. Hiçbir ABD başkanı, İsrail için Trump’ın yaptığını yapmadı” ifadelerini kullandı.
Soykırımın hesabı sorulmayacak mı?
Mısır zirvesinde sergilenen “Peace 2025” adlı barış tiyatrosu, Filistin halkının kanı üzerine kurulmuş bir şovdan ibaret. Çünkü “barışın mimarı” vurgusuyla alkışlanan şahıs, Gazze’deki yıkımın, açlığın ve çocuk katliamlarının bizzat finansörlüğünü yapmış kişi. Trump, bugün İsrail’de yaptığı konuşmada bile bu gerçeği gizlemedi; “Netenyahu ne istediyse karşıladık, İsrail’e sayısız silah verdik.” diyerek Gazze’deki soykırımın perde arkasındaki rolünü itiraf etti.
Buna rağmen liderlerin, Gazzeli bebeklerin kanı elinde olan Trump’a “barış elçisi” gibi teşekkürler sunması, tarihe geçecek bir utanç vesikasıdır.
Gazze’de İsrail eliyle, ABD finansörlüğünde işlenen bu soykırım sırasında on binlerce insan öldü; yüz binlercesi sakat kaldı, binlerce çocuk yetim, sayısız aile evsiz kaldı. İnsanların şehirleri, hayatları ve bütün dünyaları yerle bir edildi. Belki de on yıllar sürecek bir travma Gazzeli çocukların geleceğine karanlık bir kabus gibi çöktü. Gazze’nin sokaklarında büyüyen çocuklar artık oyun oynamayı değil, siren sesinden sonra nereye sığınacaklarını öğreniyor.
Peki şimdi bu katliamda doğrudan rolü bulunan Trump, Netanyahu ve İsrail ordusu; onları finanse eden ABD yönetimi, İsrail kabinesi, Yahudi lobileri ve silah şirketleri hesap vermeyecek mi?
Bu kadar kanın, bu kadar yıkımın, bu kadar çocuğun feryadının hesabı sorulmadan “barış”tan söz edebilir mi? Trump Gazze’deki çocukların artık ölmesini istemediği ya da Gazze halkının geleceğini düşündüğü için değil, İsrail’in çıkarlarını koruyacak yeni bir denklem kurmak için devreye girdi. Amerika’nın Ortadoğu coğrafyasında “barış” olarak adlandırdığı her masa, aslında İsrail’in menfaatleri üzerine kurulmuş kanlı bir tuzaktır.
Kaynak: Mira Haber
Mira Haber – Ortadoğu Bağımsız Muhabir Ajansı Tarafsız değiliz. Ancak Mirahaber'de sadece gerçekleri okursunuz.