Bursa’da Barajlar Kurudu, Halk Susuz: Yahudi Şu Şirketleri Şehrin Kaynaklarına Çöktü
Bursa’da Nilüfer ve Doğancı barajlarının tamamen kurumasıyla birlikte şehir büyük bir su krizine sürüklendi. Yaklaşık iki milyon kişiye su sağlayan barajlarda doluluk oranı, 28 Eylül’de yüzde 2,33 iken 12 Ekim’de yüzde 0,49’a, 15 Ekim’de yüzde 0,15’e düştü. 17 Ekim itibarıyla barajlarda su kalmadı.
Yıldırım, Nilüfer, Osmangazi, Gürsu, Kestel ve Mudanya ilçelerinin bir kısmı haftalardır günde 12 saatlik kesintilerle yaşamaya çalışıyor. Halk musluktan bir damla su beklerken, Bursa’nın bereketli dağlarındaki kaynakların uluslararası içecek tekellerine peşkeş çekildiği gerçeği yeniden gündeme geldi.
Şirketler Kaynaklara Çöreklendi
Bu tartışmanın kökleri yeni değil. 19 Mayıs 2010 tarihinde Bursa’nın yerel gazetelerinden Kestel Yöre’de Ramazan Kestane imzasıyla yayımlanan bir haber, bugün yaşanan su kıtlığının habercisiydi.
Kestane, o dönem eline geçen bir haritayla, Nestlé Water Gıda ve Meşrubat A.Ş.’nin (Erikli markasının yüzde 51 hissesini satın aldıktan sonra) yalnızca İl Özel İdaresi’nden kiraladığı üç kaynaktan değil, 26 kaçak kaynaktan da su çektiğini belgelemişti.

Bursa’nın köylerinde halk tankerlerle su beklerken, çok uluslu markalar dağların içinden çıkan suları şişeleyip dünya pazarına satıyordu. “Su zengini şehir” olarak bilinen Bursa’da köylüler çeşme başında susuz kalmıştı, çünkü sular artık şirketlerin kontrolündeydi.
Rüşvet, Baskı ve Susturma Girişimleri
Ramazan Kestane’nin haberinin ardından, Nestlé-Erikli cephesinden önce rüşvet teklifleri, sonra tehditler geldi. Gazeteciye onlarca ihtarname gönderildi, mahkemeler aracılığıyla tekzip yayınlatılması için baskı yapıldı.
Ancak kaçak su kaynakları meselesi bununla da kapanmadı. Yıllar içinde yeni iddialar ortaya çıktı: Bu kez yalnızca 26 değil, 100’den fazla kaçak kaynaktan bahsediliyordu.

Üstelik mesele sadece şirketlerle sınırlı kalmadı. FETÖ operasyonları döneminde tutuklanan dönemin Bursa Valisi Şahabettin Harput’un da ismi bu dosyada anıldı. Harput’un, rüşvet karşılığı Erikli’nin kaçak su kullanımına göz yumduğu iddia edildi. Ancak bu iddialar hiçbir zaman derinlemesine soruşturulmadı.
Barajlar Boş, Kaynaklar Şirketlerin Elinde
Bugün Bursa halkı susuzlukla boğuşurken, Nestlé-Erikli gibi Yahudi sermayeli markalar hâlâ Uludağ’ın eteklerinden tonlarca su çekiyor. Halkın kullanımına ait olması gereken doğal kaynaklar, “özel mülkiyet” adı altında küresel sermayeye teslim edilmiş durumda.

BUSKİ, 1 Ekim’den bu yana günde 12 saatlik su kesintileri uygulayarak krizi yönetmeye çalışıyor; ancak barajlarda su yoksa muslukta da olmayacağı ortada. Sorunun kaynağı vatandaşın tüketimi değil, şirketlerin denetimsiz su sömürüsü.
Su kaynaklarının özel şirketler eliyle yağmalanması yalnızca Bursa’nın değil, tüm Türkiye’nin geleceğini tehdit ediyor. Zira bugünün su kıtlığı, yalnızca bir mevsimsel kuraklığın değil, Batı merkezli şirketlerin doğa üzerindeki emperyalist tahakkümünün sonucu olarak görülüyor.
Kaynak: Mira Haber, Kestel Yöre
Mira Haber – Ortadoğu Bağımsız Muhabir Ajansı Tarafsız değiliz. Ancak Mirahaber'de sadece gerçekleri okursunuz.