Refah vahşeti: İsrail, uluslararası hukuku nasıl tekmeledi?

Refah vahşeti: İsrail, uluslararası hukuku nasıl tekmeledi?

Hukuk uzmanlarına göre, İsrail’in Pazar günü Gazze’nin güneyindeki bir Filistinli mülteci kampına düzenlediği ölümcül saldırı, bir savaş suçu ve Uluslararası Adalet Divanı’nın (UAD) bağlayıcı kararlarının ihlali anlamına geliyor

İsrail Refah’ın kuzeybatısındaki Tel el Sultan semtinde yerlerinden edilmiş insanlara yönelik bir merkezi hedef aldığında en az 45 kişi öldü ve yaklaşık 250 kişi de yaralandı.

Filistin Sağlık Bakanlığı’na göre, sekiz füzenin derme çatma barınaklara ateşlenmesi sonucu hayatını kaybedenler arasında 23 kadın, çocuk ve yaşlı da yer alıyor. 

Sosyal medyada yayınlanan videolarda, yangınların derme çatma çadırlarda devam ettiği, hayatta kalanların ise alevlere yakalananları kurtarmaya çalıştığı görülüyor.

Binlerce insan, İsrail güçlerinin bu ayın başlarında kara saldırısına başladığı doğu Refah da dahil olmak üzere Gazze’nin diğer bölgelerinden kaçtıktan sonra hedeflenen bölgeye sığındı. 

Hava saldırıları, Uluslararası Adalet Divanı’nın,  İsrail’e, Soykırım Sözleşmesi kapsamındaki yükümlülüklerini ihlal edebilecek, Refah’taki askeri saldırısını durdurması yönünde hukuki açıdan bağlayıcı bir karar vermesi yönünde talimat vermesinden yalnızca iki gün sonra gerçekleşti.

El Cezire’nin analizine göre Pazar günü gerçekleşen saldırı, İsrail’in sivillere barınmasını tavsiye ettiği “insani bölge” kapsamındaki bir bölgede gerçekleşti. 

Aynı zamanda BM’nin Filistinlilere yönelik mülteci örgütü Unrwa’ya ait depoların da yakınındaydı.

Ayrım ve orantılılık

İsrail ile Filistinli gruplar arasındaki çatışmanın tarafları, uluslararası hukuk uyarınca , her ikisi de Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC) tarafından uluslararası teamül hukukunun bir parçası olarak tanınan ayrım ve orantılılık ilkelerine saygı göstermekle yükümlüdür.

Ayrım ilkesine göre, çatışmanın taraflarının yalnızca savaşçıları hedef almasına izin veriliyor ve sivilleri hedef almamaları gerekiyor. 

Buna ek olarak, orantılılık, silahlı çatışmanın her iki tarafının da, “tesadüfi olarak sivil can kaybına, sivillerin yaralanmasına, sivil nesnelere zarar vermesine veya bunların birleşimine neden olması beklenebilecek ve somut olaya göre aşırı olabilecek bir saldırı başlatmasını yasaklar.”

İsrail ordusu, saldırının Hamas’ın askeri kanadının iki üyesi Yasin Rabia ve Halid Najjar’ın ölümüyle sonuçlanan “kesin istihbarata” dayandığını söyledi. Filistinli grup ise, üyelerinin ölümlerini henüz doğrulamadı.

Uluslararası hukukçu ve akademisyen Alonso Gurmendi, İsrail’in saldırının belirli bir anında sivil kayıpların boyutunun öngörülemez olduğunu iddia edebileceğini, ancak durumun böyle olma ihtimalinin düşük olduğunu söyledi.

“İsrail’in en yakın müttefikleri, sahadaki çoğu insani aktör ve UAD’nin Refah’a yapılacak bir saldırının feci sonuçlara ve kitlesel ölümlere yol açacağını belirttiği uyarıları göz önüne alındığında, durumun böyle olması son derece şüphelidir.” dedi. 

Gurmendi, Tel el-Sultan hava saldırılarının UAD’nin İsrail’in Refah askeri saldırısını durdurma yönündeki son emrine aykırı olduğunu da sözlerine ekledi.

“Alimlerden ve yargıçlardan oluşan bir azınlık, mahkemenin İsrail’e yalnızca Filistinlileri grup olarak yok edilmelerine yol açacak yaşam koşullarına maruz bırakacak operasyonları durdurma emrini verdiğini iddia etse de, benim görüşüm bu saldırının her iki yorumda da emre aykırı olacağı yönünde.” şeklinde konuştu.

“Filistin’deki duruma ilişkin soruşturmaların bir parçası olarak, bu saldırının Uluslararası Ceza Mahkemesi (ICC) savcısı tarafından kapsamlı ve bağımsız bir şekilde soruşturulmasının önemli olduğunu düşünüyorum” diye ekledi.

Uluslararası avukat ve insani hukuk uzmanı Itay Epshtain, saldırının “trajik bir şekilde İsrail’in silahlı çatışma yasalarını (saldırıda ayrım, orantılılık ve tedbir dahil) reddettiğini gösterdiğini” dile getirdi.

Uluslararası hukukçu ve Birleşmiş Milletler’in işgal altındaki Filistin toprakları özel raportörü Francesca Albanese, saldırının “uluslararası hukuka ve sisteme açık bir meydan okuma” olduğunu söyleyerek X’te şöyle yazdı: 

 “Gazze Soykırımı dış baskı olmadan kolayca sona ermeyecek, İsrail yaptırımlarla, adaletle, anlaşmaların, ticaretin, ortaklığın ve yatırımların askıya alınmasının yanı sıra uluslararası forumlara katılımla yüzleşmelidir.

Filistin sağlık bakanlığına göre, İsrail’in Ekim ayında Gazze’ye düzenlediği saldırıda Pazartesi itibarıyla 36.000’den fazla Filistinli öldü ve en az 81.000 kişi de yaralandı.

Daha fazla ICC tutuklama emri çağrısı

Filistin başkanlığı İsrail’i yerinden edilmiş insanlara yönelik merkezi kasten hedef almakla suçladı.

Cumhurbaşkanlığı yaptığı açıklamada, İsrail güçlerini yerinden edilmiş insanların çadırlarını “kasıtlı olarak hedef almakla” suçlayarak, “İsrail işgal güçlerinin bu iğrenç katliamı gerçekleştirmesi, tüm uluslararası meşruiyet kararlarına meydan okumadır.” dedi.

İsrail, sivillerin burada barınmasına ilişkin endişeler konusundaki yaygın muhalefete rağmen, Mayıs ayı başlarında Refah’a tanklar ve birlikler göndererek Gazze Şeridi’ndeki işgalini genişletti. 

Pazar günkü hava saldırıları, İsrail’in Hamas’ın Refah’tan Tel Aviv’e fırlattığı sekiz roketi yakaladığını açıklamasından saatler sonra gerçekleştirildi. 

Hamas’ın silahlı kanadı, Telegram’da yaptığı bir paylaşımda “Siyonistlerin sivillere yönelik katliamlarına yanıt olarak büyük bir roket bombardımanıyla” Tel Aviv’i hedef aldığını söyledi.

Geçen hafta, ICC savcısı Karim Khan, İsrail başbakanı ve savunma bakanının yanı sıra Hamas liderleri için 7 Ekim’den bu yana işlendiği iddia edilen savaş suçları ve insanlığa karşı suçlar nedeniyle tutuklama emri başvurusunda bulundu.

Uluslararası avukat Daniel Machover, Tel el Sultan saldırısının ardından UCM’nin daha fazla tutuklama emri çıkarması gerektiğini söyledi ve X’te şöyle yazdı:

“Savcı Karim Khan’ın, iyi belgelenmiş bu uluslararası suçlarla ilgili olarak İsrail emir komuta zincirine yönelik tutuklama emirleri için UCM’ye acilen ek başvurularda bulunması gerekiyor.”

Kaynak: Mira Haber 

Bir Cevap Yazın