Gazze Şeridi’nin kuzeyinde yerinden edilen Muhammed Ebu El Kumsan, merkezdeki Deyr El Balah’a, dört gün önce doğan ikiz oğlu ve kızı için doğum belgesi almaya gitmişti.
Soykırım savaşının kasvet perdesini aralayan iki minik can, yüreklerdeki yükü hafifleten iki yeni hayat demekti.
İkizler, aylar süren savaşın ortasında, endişe ve bilinmezliğin karanlığını güneş gibi aydınlatmış, Kumsan ailesine umut olmuştu.
Ancak işler, her şeyin yerle bir olduğu Gazze gibi genç Muhammed için de umduğu gibi gitmeyecekti.
Muhammed, Deyr el Balah’ta bombardımanların yol açtığı yıkıntıların arasında ayakta kalabilen bir binada, kalabalık ve kargaşanın ortasında güç bela alabildi doğum belgelerini.
Ancak çok geçmeden aldığı haber, 4 günlük babalık heyecanını, sevincini, umudunu alıp ondan çok uzaklara götürdü. 7 Ekim’den sonra her Gazzelinin karşı karşıya olduğu, bir anda göğüslere kor ateşi düşüren o ‘acı haber’ bu kez Muhammed’in ciğerini yakmıştı.
İsrail yine acımamış, ailesinin bulunduğu noktayı hedef seçmişti. Annesi, eşi ve yalnızca 4 günlük ikiz bebekleri İsrail terör saldırısı sonucu şehit olmuşlardı.
Gözünden istemsizce yaşlar süzülen Muhammed, elinde iki adet doğum kağıdı ile öylece kalakaldı. 10 aydır insanlığın görüp görebileceği en ağır acıların şahidi, toprağın kanla sulandığı, kaderine terk edilen öksüz Gazze gibi, tek başına, yapayalnız..
Kaynak: Mira Haber