Terör olayları karşısında medyanın sorumluluğu nedir? Medya, terörün amacına hizmet etmeden, nasıl bir yayıncılık anlayışı benimsemelidir? Terör ne demektir? Terörist kimdir? Medya hangi noktada yanlış yapmakta, hangi noktada doğruyu bulmaktadır? Terörün amaçları ile medyanın sorumlulukları hangi noktada birleşmekte, hangi noktada ayrılmaktadır?
Aslında bu soruların yanıtları belki bir lisansüstü tez ya da kitap konusu olabilir. Tablet yayınevi tarafından yayınlanan “Terörün Gürüntüleri, Görüntülerin Terörü” adlı çok yazarlı kitapta terör haberciliği konusunda bir çok sorunun yanıtına ulaşmak mümkün. Kitapta yazdığım bir bölümden de alıntılarla bu yazımda, yukarıdaki soruların yanıtlarına yer vermeye çalışacağım.
TERÖR NEDİR, TERÖRİST KİMDİR?
Türk Dil Kurumu Sözlüğü’ne göre Fransızca kökenli “terör” sözcüğü “Yıldırma, cana kıyma ve malı yakıp yıkma, korkutma, tedhiş” karşılıklarına gelmektedir. “Terörist” ise “bir siyasi davayı kabul ettirmek için karşı tarafa korku salacak, cana ve mala kıyacak davranışlarda bulunan kimse, yıldırmacı, tedhişçi” diye tanımlanmaktadır. Terör ve terörizm ise iki farklı kavramdır. Terör kavramı, uzun süreli korku ve dehşet durumunu ifade etmede kullanılır.
Terörizm kavramı ise bu durumun ortaya çıkarılmasını amaçlayan stratejiyi ifade eder. Literatürde terörizm, siyasal nitelikli amaçlara ulaşmak için kullanılan ve psikolojik yanı ağır basan bir savaş biçimi, siyasal süreci etkilemeyi amaçlayan şiddet eylemleri olarak tanımlanır. Terörizmi çok genel olarak, saldırılan ve/veya korkutulan sivil ve masum insanlar/kurumlar aracılığıyla, hedeflenen daha büyük ve güçlü kitleyi yıldırıp korkutarak, yasadışı siyasal ve stratejik amaçlarını gerçekleştirmek için bir grubun veya bir devletin, bilinçli ve planlı bir şekilde, şiddet kullanması ve/veya şiddet kullanma tehdidinde bulunması şeklinde tanımlamak mümkündür. Terör bir eylem biçimi iken, terörizm bir savaşım doktrinidir.
Terör, devlete karşı olabildiği gibi devlet terörü şeklinde de tanımlanabilmektedir. Literatürde terörün amaçları daha geniş biçimde şöyle sıralanır: Hedef aldığı rejimi ve siyasi iktidarı yıpratmak, mevcut otoriteyi sarsmak, kamuoyunu yıldırmak, iç ve dış kamuoyunda sesini duyurmak, toplumun direniş gücünü kırmak, kendi davasına karşı olumsuz duyarlılıkları ortadan kaldırmak, kitleleri itaate zorlamak, kısmi güç ve otorite sağladıkları toplumda kendilerine taraftar katılımı ve kitle desteği sağlamak. Bu amaçlara ulaşmada terörün ilk yapmaya çalıştığı şey hedef gruplar arasında korku, ümitsizlik ve yıkım atmosferi oluşturmaktır.
Dolayısıyla teröristler için ortaya konulan eylem ya da öldürülen insanlar değil, bu eylemin oluşturacağı etki daha önemlidir. Eş deyişle girişilen operasyonun büyüklüğü değil, yarattığı ya da yaratacağı yankının büyüklüğü daha ön plandadır. Bu nedenle hedeflerini ona göre seçer ve bu nedenle terör olaylarının çoğunda teröristin kurbanları ile arasındaki ilişki soyut bir haldedir. Pek çok olayda kurbanın kişiliği önem taşımaz. Önemli olan kurbanın temsili bir özellik taşımasıdır.
TERÖRDE MEDYANIN ROLÜ
Terör eylemlerinin etkinliğinin artmasında şüphesiz medyanın önemli bir rolü vardır. Çünkü toplumsal bir yıldırma ve korkutmanın yaratılabileceği en uygun ortam, kitlesel iletişime olanak veren medyadır. Her türlü propagandanın en etkin aracı medyadır. Sesini kitlelere duyurmak isteyen herkes medya içeriklerinde kendisine yer bulmak zorundadır. Terörist eylemin de amacı sesini duyurabilmek, varlığını ortaya koyabilmektir.
Terör örgütleri daha çok kamuoyuna seslerini duyurabilmek için propaganda peşindedir. Örgütsel faaliyetlerini gündeme getirebilecek, kendilerinin ve düşüncelerinin canlı kalmasını sağlayacak her türlü hareket onların ilgi alanı içerisindedir. Teröristler için yaptıkları eylemin haberi medyada yayınlandığında ve arka arkaya kınama demeçleri verilmeye başlandığında, eylem amacına ulaşmış demektir. Bu nedenle terörizm, meydana gelen hasar ve insan kaybından çok, yarattığı psikolojik etki ve politik sonuçları ile ölçülmektedir. Sonuçta teröristler dikkatleri kendileri ve davaları üzerine çekmeyi başarmış ve kesinlikle bir korku ve dehşet ortamı yaratmışlarsa, başarılı olmuşlardır. O halde medyada yankı bulmayan terörist eylem, asıl amacına ulaşabilmiş sayılmamaktadır. Kısacası, terörist eylemin başarısının en önemli göstergesi medyada bulduğu yankının büyüklüğüdür.
Uzaktan bakıldığında medyanın sorumlulukları ile terörün amaçları birbiri ile kesişir gibi görünmektedir. Çünkü toplumsal sorumluluk yaklaşımına göre medyanın temel amacı, gerçeklere olduğu gibi ayna tutmak, olup bitenleri kamuoyuna duyurmak ve bilgilendirmektir. Ancak terörün temel amacı da ortaya koyduğu eylemlerle medyada yer alabilmek, sesini duyurabilmektir. Terörist kitlelere korku salmak, tehditle amacına ulaşmak peşinde iken, gazeteci olup biteni aktarmakla yükümlü olduğunu düşünür. Bu noktada da çatışma ve de tartışma başlar.
Medya teröre hizmet mi edecek ya da çanak mı tutacak, yoksa gerçeklere gözlerini kapatıp olup bitenleri görmezden mi gelecektir? Medya nasıl bir uslup ve nasıl bir anlatım biçimi benimsemeli, hatta hangi sözcükleri kullanmalı ya da kullanmamalıdır? Çünkü medyanın terör eylemlerini gerçekleştirilenleri nasıl tanımladığı bile medyanın duruşu ve olaylara yaklaşımı hakkında önemli ipuçları vermektedir. Eylemi gerçekleştirenler birer “gerilla” mı, “özgürlük savaşçısı” mı, “militan” mı, “ayrılıkçı milis” mi, yoksa “terörist” midir? Onlara ne isim ya da sıfat verileceği bile teröre karşı duruşun ve terörün nasıl anlamlandırılacağının bir işareti haline gelebilmektedir.
TERÖR HABERLERİ NASIL VERİLMELİ?
Terör olayları karşısında yazılacak haberin ilk akla gelebilecek soruları bunlar olabilir. Ancak ondan önce bu haberin yayınlanıp yayınlanmayacağı ve yayınlanacaksa ne şekilde yayınlanacağı da ayrı bir önem taşır.
Örneğin televizyonda yayını kesip “şok haber”, “flash, flash, flash” ya da “son dakika” gibi uyarılarla yaşanan olaylar “sıcağı sıcağına” kamuoyuna duyurulmalı mıdır? Duyurulacaksa bu sunum ve haber görüntüleri nasıl olmalıdır? Ortaya çıkan “dehşet tablosu” görüntülere nasıl yansımalıdır? Haberi sunanlar nasıl davranmalıdır? “Dehşet” ve “panik” ortamından nasıl etkilenmemeli ve bunu nasıl izleyicilere yansıtmamalıdır? Haber sunucusunun duruşu, bakışı, ses tonu, el ve kol hareketleri, jest ve mimikleri hangi mesajları içermelidir? Gazete için hangi başlık kullanılmalı, habere ne kadar yer ayrılmalı ve hangi fotoğraflara yer verilmelidir? Habercinin ve haber sunucusunun sorumluluk ve yeteneği işte bu sorunların yanıtlarında, habercilik mesleği, kamu çıkarı ve terörün amaçlarının kesiştiği noktada devreye girmektedir.
Aslında terör haberciliği tartışmalarının genelinde medyanın bu haberleri nasıl yayınlaması gerektiğinden çok, nasıl yayınlamaması gerektiği konusu üzerinde durulmaktadır.
Genellikle medyanın yaptığı yanlışlara yapılan vurgu, medyanın teröre hizmet ettiği noktasında düğümlenerek sansürü meşru görme ve gösterme eğilim ve çabaları ile birleşmektedir. Ardından medyanın sorumlulukları ve meslek etiğini konu alan tartışmalar ve daha sonra da yasal düzenlemeler birbirini izlemektedir. Oysa ki burada atlanan çok önemli bir nokta vardır.
Medyanın en önemli işlev ve sorumluluğu kamu çıkarlarına hizmet etmektir. Terör olayları karşısında kamu çıkarı, elbette özgürlükçü demokrasi ve insan hakları karşıtı terörün amacına hizmet etmemeyi gerektirir. Medya sorumlusunun terörün amaçlarının ne olduğunu bilmesi ve neyin bu amaçlara hizmet edeceğini görmesi de işin kilit noktasını oluşturur. Yani haberi vermek kadar, haberin hangi amaca hizmet edeceğini bilmek de önemlidir. Dolayısıyla haberci, teröristin topluma vermek istediği mesajın önüne geçebilmeli ve verdiği haberin doğuracağı sonuçları gözden uzak tutmamalıdır. Dolayısıyla yayın sorumlusunun terör haberlerinin doğuracağı sonuçlar konusunda yayından önce bir kez daha düşünmesinde yarar vardır.
Öte yandan bilgi yoğun haberciliğin de gerektirdiği gibi medya elbette terörü masaya yatırabilmeli, terörün nedenlerini, iç ve dış bağlantılarını, çözüm önerilerini gündeme getirmelidir. Ancak bunu yaparken belirli bir kesimin sözcüsü ya da ideolojik aygıtı haline gelmeden, birilerine çanak tutmadan, seçtiği sözcük, kurduğu cümle, üslup, anlatım ve sunum biçimlerinde önyargı ve genellemelerden uzak durarak, basmakalıp yargılardan kaçınarak, tarafsız, bağımsız, doğru ve nesnel bir yaklaşımla, yalnızca gerçeğe odaklanan habercilik anlayışını korumalıdır.
Medya, kamuya hizmet ettiğini unutmamalı, kamuya karşı sorumluluklarının bilincinde olmalıdır.
Sonuç olarak medyanın olaylar ve sorunlar karşısında duyarsız ve tavırsız kalmasını beklemek mümkün olmadığı gibi teröre hizmet etmesini de makul görmek mümkün değildir. O halde medya sorumlularının terör olayları karşısında bilgi yoğun habercilik anlayışlarını bir kez daha gözden geçirerek kamuya karşı sorumlu yayıncılık ilkelerinden uzak kalmamaları en önemli hareket noktasıdır.
——————————-
Erkan Yüksel
Anadolu Üniversitesi İletişim Bilimleri Fakültesi Basın ve Yayın Bölümü Bölüm Başkanı
Anadolu Üniversitesi İletişim Bilimleri Fakültesi Basın ve Yayın Bölümü Bölüm Başkanı
http://www.dorduncukuvvetmedya.com/article.php?sid=5115