Suriye'den Sonra Libya'da da Türkiye'ye Yönelik Rusya Tehdidi
138505

Suriye’den Sonra Libya’da da Türkiye’ye Yönelik Rusya Tehdidi

Mehmet Acet, Libya’daki gelişmeleri değerlendirdiği yazısında, Suriye’den Libya’da Türkiye’ye çelme takmaya çalışan Rusya gerçeğine dikkatleri çekmiş.

Mehmet Acet’in Yeni Şafak gazetesinde yayımlanan yazısı (23 Mayıs 2020) şöyle:

Suriye’den Sonra Libya’da da Ruslarla Baş Başa mı Kalıyoruz?

Salı günü konuşup Çarşamba yazısında sözlerine yer verdiğim Ankara’nın karar mekanizmalarında sandalye sahibi olan üst düzey bir isim, “Ruslar Suriye’deki Hmeymim Üssü ile Libya arasında hava koridoru oluşturdular” demişti.

Bu sözlerin ne anlama geldiğini ertesi gün Libya’dan gelen haberlerle anlamış olduk.

Ruslar, Hmeymim’den kaldırdıkları 8 savaş uçağını Libya’da Hafter güçlerinin kontrolündeki Tobruk ve El Cufra’da bulunan hava üslerine indirmişlerdi.

Peki bu neyin habercisiydi?

Güvenlik toplantıları, takvimle belirlenmiş belli periyotlarla yapılmıyor.

Ne zaman önemli bir gelişme olduysa, ya da ne zaman önemli bir karar alınacaksa genelde bu toplantılar öyle zamanlarda yapılıyor.

Çarşamba günü İstanbul Huber Köşkü’nde Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın başkanlığında toplanan zirvenin mahiyeti de böyle olmalıydı.

İçinden geçtiğimiz Kovid-19 sürecinde uzaktan video konferans usulüyle olabilecek böyle bir toplantının, ihtimal ‘içerik güvenliği’ gerekçesiyle yüz yüze bir formatla yapılması yine ‘önemli bir gelişme’ nedeniyle bu zirvenin yapıldığını ihsas ediyordu.

Güvenlik zirvesinin hızlıca toplanmasını gerektiren o önemli gelişme muhtemelen Libya’dan gelen haberlerle ilişkiliydi.

Masada Rus savaş uçaklarının Suriye’den Libya’ya taşınmasından cesaret alan Hafter güçlerinin, son günlerde verdikleri büyük kayıpların da öfkesiyle Türkiye’ye dönük yeni tehdit açıklamaları yapması da vardı.

Darbeci Hafter’in Hava Kuvvetleri Komutanı Caruşi, “Önümüzdeki saatlerde Libya tarihindeki en geniş kapsamlı hava saldırılarını göreceksiniz” demiş ve “Libya’daki Türk pozisyonları ve çıkarlarının hedef alınacağını” duyurmuştu.

Bunun üzerine Ankara’dan “Öyle bir şey olursa Hafter’in karargahı dahil vururuz” cevabı geldi.

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, Bloomberg’e verdiği demeçte, “Temsilciliklerimiz ile çıkarlarımızın hedef alınması halinde, Hafter unsurlarını meşru hedef olarak telakki edeceğimizi bildiriyor ve her türlü saldırıya karşı en sert şekilde karşılık vereceğimizi vurguluyoruz” dedi.

F-16’LAR HAFTER’İN KARARGAHINI VURUP GERİ GELEBİLİR

Öyle bir durumda Ankara’nın Hafter’e nasıl bir karşılık verebileceğini geçen sene Haziran sonu yine böyle bir tehditle muhatap kalındığında kulak verdiğimiz ilgili isimlerin sözleri üzerinden tahmin edebiliyoruz.

Libya’daki Türk unsurlarının hedef alınması halinde Hafter güçlerinin ‘meşru hedef’ haline geleceği o zaman da vurgulanmıştı.

“Peki, öyle bir durumda ne yapılır” diye sorduğumuzda “Türk savaş uçaklarının İzmir ya da Antalya’dan kalktıktan sonra Akdeniz’deki Uluslararası Hava Sahası’nı kullanarak Libya’ya ulaşabileceği ve oradaki belirlenen hedefleri vurup geri gelebileceği” söylenmişti.

Geçen sene “meşru hedef haline gelirsiniz” dendiğinde Hafter, gözaltına aldırdığı Türk vatandaşlarını hemen serbest bıraktırmıştı.

Yani mesajı alması gerektiği gibi almıştı.

Bugün için de, bu anlamda durum çok farklı değil.

Ancak yeni denklemde karşımıza çıkan sorun, Hafter’in tehditlerinden ziyade Rusların yeni bir meydan okuma türüyle Libya’da boy göstermesi.

RUS SAVAŞ UÇAKLARI DENKLEME GİRERSE LİBYA SURİYE’YE DÖNEBİLİR

Ankara’nın hafızasında Ruslar’ın Hmeymim Üssü ile Libya arasında hava koridoru oluşturması, savaş uçaklarını bu ülkeye taşıması gibi haberlerin ne anlama gelebileceğine işaret eden bir Suriye tecrübesi var.

Bir tür “Biz bu filmi görmüştük” çağrışımı yapan ‘Deja vu hali’ yani.

2015 Eylül ayında da böyle olmuştu ve Ruslar, Suriye savaşına Şam rejimi lehine dahil olarak savaş hukukunu da hiçe sayan acımasız bir müdahaleyle gidişatı değiştirmişlerdi.

Benzeri bir durum Libya’da da karşımıza çıkabilir mi?

Aldığım nabız, Ankara’da bu anlamda ciddi bir endişe olduğuna işaret ediyor.

Önceki yazıda aktırdığımız gibi, hem yakın zamana kadar CİA’nın kucağında olan bir adamın Ruslarla açıktan iş tutmasındaki garabete dikkat çekiliyor, hem de Moskova’nın Libya’dan elini çekmeye niyetinin olmadığına vurgu yapılıyor.

Belki de Amerikalılar, 2015 Eylül ayında Rusya’nın Suriye’ye girmesini nasıl geriden geriye desteklemişlerse, bugün de kendi yetiştirmeleri olan Hafter’in Putinle iş tutmasından gocunmuyorlar, hatta el altından buna yol veriyorlardır.

Zaten son yıllarda dünya, kimin elinin kimin cebinde olduğunun bilinmediği garip bir hal almadı mı?

Bu kritik ve tehlike arz eden gelişmelerin yaşandığı geride kalan birkaç gün içerisinde Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ile Rus mevkidaşı Lavrov arasında bir telefon görüşmesinin gerçekleştiğini ve görüşmede Libya’daki son gelişmelerin ele alındığını not edelim.

Görüşmenin arkasından her iki tarafın da Libya’da acil ateşkes ilan edilmesi gerektiği konusunda fikir birliği içinde oldukları yönünde haberler yansıdı.

Ancak, Ruslar gerçekten de bir ateşkes mi istiyor, yoksa başka niyetleri mi var, orası net değil.

Net olan şey, Türkiye ve Rusya’nın Suriye’de olduğu gibi Libya’da da ortak bir zeminde buluşamamış olmaları ve bu durumun ciddi riskleri beraberinde getiriyor olması.