Suriye’de kurulacak yeni devletin adının Suriye Arap Cumhuriyeti olacağı duyurulurken, yönetim şeklinin Esed’den devralınan mevcut sistem üzere devam edeceği yeni Adalet Bakanı tarafından açıklanmıştı. Bakan Şadi el Vaisi verdiği bir röportajda, Şeriat düzenine geçişin ancak halkın demokratik seçim ve onayıyla mümkün olabileceğini ortaya koymuştu.
Ancak bu yaklaşım, “Batı ne derse o” anlayışının bir yansıması olarak eleştiriliyor. İslami açıdan bakıldığında ise, mücahitlerin kanıyla fethedilen toprakların yönetimini Batı’nın dayattığı demokratik sistemlere uyarlamak, Müslümanlar için ‘zaafiyet’ olarak görülüyor.
“Yeni Mücahid” Profili ve Kravat Meselesi
Yeni yönetimle birlikte “mücahid” kimliğinin de değişim ve dönüşüm sürecine girdiği göze çarpıyor. Özellikle Ahmed el-Şaraa (Ebu Muhammed el-Cevlani) tarafından başlatılan ve Batı’ya “biz de sizdeniz” mesajı verme çabası olarak yorumlanan kravat kullanımı bu hususta başı çekiyor. Cevlani’yle sınırlı kalmayan kravat takma adımı; tüm kabine üyelerine de yayılmış durumda. Bu dönüşüm, İslam’a uygun bir yönetim bekleyen Müslümanlar arasında ciddi endişelere neden oluyor.
Savunma Bakanlığı Başkanı Murhaf El Kasr ve Tümgeneral Ali El Naasan gibi isimlerin, Batı tarzı bir imajla halk önüne çıkması da dikkat çekiyor. Bu durumun, İslami hassasiyetlere sahip diğer mücahid kardeşlere tesir etmesinden korkuluyor. Bu yeni profilin, ümmetin köklü değerlerine zarar verme ihtimali endişe uyandırıyor. Allah mücahidleri Şam’ın fitnelerinden korusun. Amin.
Şam’da Toplumsal Değişim ve Nebevi Yöntemin Terk Edilişi
Geçtiğimiz hafta bir kardeşimizin Şam sokaklarında yaptığı gözlemler, yeni yönetimin toplum üzerindeki etkilerini gözler önüne serdi. Şam sokaklarında İstanbul sokaklarından farksız bir manzara olduğu, hatta mini etekli kadınların sokaklarda dolaştığı aktarıldı. Daha önce mücahidlerle poz veren açık saçık kadın görüntüleri Müslümanlar tarafından mahcubiyetle karşılanmış, bu durumun yaygın hale gelmesinden korkulmuştu.
Bir başka kardeşimizin aktardığına göre, Şam’daki yöneticiler bu durumu “tebliğ safhası” olarak açıklıyor. Ancak bu izah, “İslami cihat” anlayışıyla örtüşmüyor. Kardeşler haklı olarak “Madem tebliğ yapacaktınız, o halde neden cihat ettik?” diye soruyor. Türkiye’de de tebliğ yapmanın mümkün olduğu, hatta yeni bir yöntem geliştirilse bile bunun daha az bedel ödenerek yapılabileceği ifade ediliyor.
İslami Yöntem ve Hakikat Arayışı
Şam’daki mevcut yönetim, İslami hassasiyetleri gözetmek yerine Batı’ya uyum sağlamayı öncelik haline getiriyor gibi görünüyor. Bu durum, hem yerel halk hem de İslami çevreler arasında rahatsızlık oluşturuyor. Müslümanlar, nebevi yöntemin terk edilerek farklı bir yol izlemenin doğruluğunu haklı olarak sorguluyor.
Rabbim, hakkı hak, batılı batıl göstersin ve ümmetin önüne hayırlı bir yol açsın.
Kaynak: Mira Haber