kardeslik-platformundan-muslumanlara-farkindalik-cagrisi-01

Kardeşlik Platformu’ndan Müslümanlara farkındalık çağrısı

Gazze kardeşlik Platformu Müslümanlara farkındalık çağrısında bulundu.

Gazze’de yaşananların Müslümanları ayağa kaldırmasını ve birlikteliklerin artırmasını isteyen platform müdavimleri ortak açıklamalarında “Mescid-i Aksa” vurgusunu yaparak İslam Ümmeti’nin ayaklar altına alınmış onurunu kurtarma çağrısında bulundu. Platformun yayınladığı bildiri şu şekilde:

بِسْــــــــــــــــــمِ اﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

İnkâr edenler de, doğal olarak birbirlerinin yardımcıları, koruyucuları, müttefikleri ve dostlarıdırlar. Eğer siz de kendi aranızda böyle organize olmuş güçlü ve etkin bir toplum oluşturmak için üzerinize düşeni yapmayacak olursanız, yeryüzünde baskı ve zulme dayalı rejimler boy gösterecek; kan ve gözyaşı asla dinmeyecek, bütün dünyayı korkunç bir fitne ve imansızlık akımı dalga dalga saracak ve böylece, büyük bir kargaşa, anarşi, yozlaşma ve fesat baş gösterecektir. (Enfal 73)

Mü’minler birbirlerini sevmekte, birbirlerine acımakta ve birbirlerini korumakta bir vücuda benzerler. Vücudun bir uzvu hasta olduğu zaman, diğer uzuvlar da bu sebeple uykusuzluğa ve ateşli hastalığa tutulurlar.”  Buhârî, Edeb 27; Müslim, Birr 66

Kim din kardeşinin onurunu korursa Allah da kıyamet gününde onun yüzünü cehennem ateşinden korur.”

( Tirmizî “Birr ve Sıla” 20)

Her ne kadar tarihin başlangıcından itibaren hak-batıl savaşının aktörleri ve yöntemleri değişse de mantığı, diyalektiği senaryosuyla çok da değişiklik göstermemiştir. Tarihin bu süreci içinde Kâfirler müminlere, zalimler mustazaflara, münafıklar müslümanlara karşı hiçbir zaman ne  fıtrat ne akıl ne insaf ne de vahiy terazisi ile barış, huzur, refah ve adaleti icra edecek bir nizam inşa edememişlerdir.

Müslümanlar olarak hem Kur’an’ın verdiği gaybi haberlerle hem de müsellem ve müdellel tarihi haberlerle Haçlılar’ın ve Siyonizm’in müesses ittifakının insanlığa nasıl barbar bir tarih bıraktığına ve geçmişten bugüne korkunç bir vakıa yaşattığına hafızalarımız ve gözlerimizle şahidiz. Medeniyetler ittifakı dedikleri Birleşmiş Milletler’in de Avrupa Birliği dedikleri evrensel üst değerlerin de NATO dedikleri güvenlik politikalarının da yalan olduğu talan edilen yerlere bakanlara malumdur.

Toprakları telef edilen, halkı sefil bırakılan İslam coğrafyasını ve  sömürgeleştirilmiş üçüncü dünya ülkelerini azıcık müşahede eden her vasat akıl sahibi, her körelmemiş vicdan sahibi bu kirli dünya düzeninin kravatlı barbarlarını zaten tanıyor. Bu kirli ve vahşi emellerinin temel saiki her zaman inanç ve ideolojik bagajlarında saklıdır. Ama tarih, sosyoloji ve siyaset bilimcilerin bazıları bu tarz örgütlü, organizeli ve kolektif devlet geleneklerini, pratiklerini sadece emperyal ve kapital kaygılarla açıklamaya çalışsalar da batı aklının ve Siyonist teröristlerin katliam, soykırım pratiği İslam’la olan savaşlarına mesnet teşkil eden ideolojilerinin ve inançlarının tebarüzüdür. İslam’a ve Müslümanlara karşı güttükleri kinlerini ise dezenformasyon, algı yönetimi ve manipülasyon ile kamufle etmeye çalışmaktadırlar. Dünya kamuoyuna ve tabiilerine bu kılıf ile motivasyon aşılamaya devam etmektedirler. Bunu ise ağdalı sözler, afilli yüzler, sükseli işleriyle kafası karışık ve cahil Müslümanlara da yalanı doğru gibi servis etmekteler. Bu barbar soykırımcı Haçlı ve Yahudiler, “yavuz hırsız ev sahibini bastırır” sözünü bazen mazlum (antisemitizm) kisvesiyle bazen ıslah (demokrasi) yalanlarıyla bazen ilim-bilim (oryantalizm) sahtekarlıklarıyla bazen de kulisçilik-kumpasçılık (politika) marifetiyle dünyaya pazarlamaktalar.

Dinini, tarihini ve vakıasını bilen Müslümanlar olarak İsrail’in ve yancılarının genel olarak dünyayı ifsadına özel olarak mukaddes ve mahrem beldemiz Şam Topraklarının bir şubesi olan Filistin -Kudüs-Mescidi Aksa’ya işgaline karşı şeriatımızın meşru kıldığı her yol ile destek vermek, Gazzeli kardeşlerimizin mübarek cihadına taraf olarak seferber olmak için bu platformu kardeşlik hukuku gereği teşkil etmiş bulunmaktayız.

Bu vesileyle tüm Müslümanların sadece Filistin-Kudüs Davası için değil aynı zamanda inancımıza dil uzatanların, şeriatımıza hakaret edenlerin, beldelerimizi işgale yeltenenlerin, ümmetimizin mahrem ve meşru sınırlarına/değerlerine cüret edenlerin her kim olursa olsun ulusal ve uluslararası kirli emeller ve eylemlerine karşı dini, ilmi, fikri, ahlaki umdelerle teyakkuz ve farkındalık içinde seferber olmalarını ehem ve elzem görmekteyiz. 

Mescid-i Aksa davası, sadece Filistinli Müslümanlara emanet edilmemiştir. Bu Mescid, Allah Rasulü’nden, Hz. Ömer’den ve Selahaddin-i Eyyubi’den bütün Müslümanlara bir emanet olarak bırakılmıştır. Bu emanete sahip çıkmak ve onu korumak, Filistinli Müslümanların olduğu kadar, diğer coğrafyalarda yaşayan Müslümanların da görevidir. Dolayısıyla Müslümanlar bir ümmet bilinciyle, Mescid-i Aksa’ya sahip çıkmaları ve Siyonistlerin bu kutsal mekânları daha fazla kirletmelerine müsaade etmemeleri gerekmektedir. Ancak üzülerek belirtelim ki, kimi çevrelerce, Filistin meselesi ve Kudüs olayı, bunca katliama ve yerinden yurdundan tehcire zorlanan milyonlarca Filistinli Müslümana rağmen hâlâ bir Arap-İsrail meselesi olarak görülmektedir. Oysa Kudüs ya da Mescid-i Aksa meselesi, İslam ümmetinin en önemli ve en yakıcı meselesidir. Çünkü bu kutsal beldede bütün Müslümanların ortak mukaddes değerleri çiğnenmektedir; orada Müslümanların ilk kıbleleri ve haram mescidlerinin üçüncüsü olan Mescid-i Aksa’ları, Kudüs’leri ırkçı Siyonistler tarafından kirletilmektedir. Müslüman’ım diyen bir insan, buna bigâne kalabilir mi?

Ben Müslüman’ım diyen bir insan, bu beldenin kudsiyeti bilinirken Kudüs meselesi sadece Filistinlilerin meselesidir, beni ilgilendirmez deme hakkını kendisinde görebilir mi? Bir Müslüman, İslam ümmetinin ilk kıblesi olan Mescid-i Aksa’nın, Siyonist işgalciler tarafından kirletilmesi karşısında duyarsız kalabilir mi? Elbette kalamaz, kalmamalıdır! Çünkü mübarek Mescid-i Aksa’yı işgalden kurtarma davası sadece Filistinlilerin davası değil; bütün ümmetin davasıdır. Çünkü Kudüs, Mescid-i Aksa, İslam ümmetinin onurudur. Dolayısıyla Mescid-i Aksa’ya yapılan her saldırı, aynı zamanda ümmetin de onuruna yapılmış bir saldırıdır. Bugün çiğnenen, kirletilen, sadece Filistin’in değil, aynı zamanda ümmetin de onurudur. Bu ümmetin üzerine düşen en önemli görev ise, bir an önce kendi onurunu kurtarmasıdır.

Davamızın sonu Allah’a hamd, Rasulune salat ve selamdır. 

Güzel akıbet takva sahiplerinindir. (Kasas 83)

-Kardeşlik Platformu Gazze-

kardeslik-platformu-01

Öncesi Erdoğan: Hamas terör örgütü değil, topraklarını koruyan mücahitler grubudur!
Sonraki Fidan: İsrail’i cesaretlendirenler de bu suça ortak