IŞİD esaretinde on yıldan fazla bir süre geçirdikten sonra akrabalarıyla yeniden bir araya gelen Ezildi genç, Rudaw’a verdiği röportajda esaret altında yaşadıklarını anlattı.
Artık Kürtçe konuşamayan Rawand, “Ana dilimizi, Kürtçe konuşmamıza izin vermiyorlardı, bizi Arapça konuşmaya zorladılar,” dedi.
Oldukça akıcı bir şekilde Arapça konuşan Rawand, IŞİD’in kendisini ve diğer Ezidi esirleri namaz kılmaya, Kuran okumaya ve diğer İslami uygulamaları yapmaya zorladığını ifade etti. Kurallara uymayanlar falakayla cezasıyla karşı karşıya kalıyorlardı.
Şu anda 18 yaşında olan Rawand, IKYB Bölgesi Başkanlığı’na bağlı Kaçırılan Ezidileri Kurtarma Ofisi tarafından Suriye’nin Rakka kentinde IŞİD esaretinden kurtarıldı.
Yetkililer ve amcası, Rawand’ın akrabalarından 77 kişinin, örgütün 2014 yılında Şengal’e saldırması sırasında IŞİD tarafından kaçırıldığını iddia ediyor. Bunlardan otuz dokuzu hala kayıp.
Rudaw’ın Rawand ile yaptığı röportaj:
Rawand, hoş geldin. Nasıl serbest bırakıldın?
– IŞİD’den kurtarılmamın yolu, birinin gelip beni alarak sanki evlat edinmiş gibi ailesinin yanına götürmesiydi. Yaklaşık yedi yıl onlarla beraber kaldım. Beni aramaya başladılar ve hayatta olduğumu öğrendiler. Birine anlattım, o da haberi başkasına iletti ve oradan biri benimle iletişime geçti ve hayatta olduğumu öğrendi. Bana “Endişelenme, hiçbir şeyle ilgin yok. Seni akrabalarına götüreceğim” dedi. İlk başta ona inanmadım, “Yalan söylüyorsun” dedim. Ama amcamı arayıp konuştuktan sonra amcamı tanıdım ve o da beni tanıdı. “Tanrıya şükür” dedim. Ondan sonra onunla geldim ve yaklaşık bir ay onunla kaldım, sonra beni akrabalarıma getirdi.
IŞİD’in Hansur’a saldırdığı ve sizi esir aldığı günü hatırlıyor musunuz?
– Evimizde olduğumuzu hatırlıyorum. Birkaç aile bir aradaydık. Gelip bizi aldılar. Bizi aldıklarında bir okula koydular, nerede olduğunu bilmiyorum. Okuldan sonra bizi taşıdılar ve her birimizi birbirimizden ayırdılar.
Ailenizi ve kardeşlerinizi en son ne zaman gördünüz?
– Babamı ve kardeşlerimi en son gördüğümde hepsi bir aradaydı ama ayrıntıları pek hatırlamıyorum.
Hansur’da mı yoksa başka bir yerde mi?
– Hayır, Hansur’da değildi. Bizi Hansur’dan alıp bir okula yerleştirdikten sonra bir süre birlikte kaldık, sonra onları bizden ayırdılar.
Hikayenizin geri kalanını bize anlatın. Hansur’dan sonra sizi nereye götürdüler, örneğin Musul’a?
– Bizi Hansur’dan aldıktan sonra babaları ayırdılar, genç erkekleri ayırdılar ve bizim yaşımızdaki çocukları ayırdılar. Kardeşimle birlikteydik ve bizi ayrı ayrı aldılar. Bize dua ve Kuran okumayı öğrettiler. Öğrenmeniz gerekiyordu ve öğrenmezseniz sizi döverlerdi.
Bizi bir yerden bir yere taşıdılar, ta ki [Irak] devleti onları kuşatana kadar. Sonra bizi nereye götüreceklerini bilemeyecek hale geldiler. O adam geldi ve beni aldı. Beni ailesinin yanına götürdü ve yaklaşık yedi yıl onlarla kaldım. Yedi yıl sonra ailemi istediğimi söyledim.
Herhangi bir eğitime veya savaşa katıldınız mı?
– Hayır, savaş yok, eğitim yok çünkü daha çocuktum.
Yani sizden eğitim ve savaşlara katılmanızı istemediler mi?
– Hayır, sadece büyükleri eğitim ve diğer şeyler için aldılar. Ben küçüktüm, bu yüzden beni almadılar. O zamanlar dokuz veya on yaşındaydım. Yapamayacağımı söylediler.
Suriye’ye alınmadan önce Irak’ta kaç yıl kaldığınızı hatırlıyor musunuz?
– Hayır, sanırım Irak’ta yaklaşık on yıl kadar kaldım.
O dönemde Irak ve Suriye’de başka Ezidi genç gördünüz mü?
– Biz kalabalıktık, camide bulunuyorduk, sayımız çok fazlaydı.
Ve ondan sonra…
– Ondan sonra herkes başka bir yöne gitti. Biri kaçtı, biri ne oldu bilmiyorum.
Ve bu kişi gelip beni aldı, sanki beni evlat edinmiş gibi.
En son gördüğünüz Ezidi gencin kim olduğunu hatırlıyor musunuz?
– En son gördüğüm kişi ağabeyimdi.
Neredeydi o? Nerede olduğunu biliyor musun?
– Bilmiyorum, hatırlamıyorum. Geldi, ben onu gördüm, o da beni gördü ve gitti. Nereye gittiğini bilmiyorum.
IŞİD’deyken aileniz hakkında herhangi bir bilginiz var mıydı? Neredeydiler ve nereye gittiler?
– Hayır, bana söylemezlerdi. Bizi camiye ve eve götürüp bırakırlardı.
Seni bir keresinde, hala hafızanda acıyla canlanan belirli bir şey yüzünden dövdüklerini hatırlıyor musun?
– Özellikle namaza biraz geç kalsak ayaklarımıza falaka atıyorlardı.
Sopa ile mi?
– Evet.
Namaza geç kalmanın cezası bu muydu?
– Evet.
Diğer cezalar nelerdi ve sebepleri nelerdi?
– Çoğunlukla dayak ve benzeri şeylerdi. Onların kurallarına uymazsanız, dayak yerdiniz.
Kuralları nasıldı, sadece ibadetle mi ilgiliydi yoksa başka şeylerle mi?
– Namaz, Kur’an-ı Kerim, ders, sonra da antrenman.
Ceza sadece sopayla mı yoksa başka şeylerle mi veriliyordu?
– Hayır, bütün cezalar sopayla veriliyordu.
Sadece sopayla mı?
– Evet, benimle birlikte olanların başına gelenleri biliyorum ama bizden ayrılanların akıbetini bilmiyorum.
Kaç kez cezalandırıldınız? Dayak sert miydi yoksa hafif miydi?
– Vallahi kaç kere sayayım sana. Beş, altı kere falan ceza yedim. Dilimizi, Kürtçe’yi konuşmamıza izin vermiyorlardı. Ayrıca Arapça konuşmaya da zorladılar.
Yani on yıldan fazla bir süredir Kürtçe konuşmuyorsunuz?
– Evet, on yıldır Kürtçe konuşmuyorum.
Kürtçe kelimeler biliyor musun?
– Evet, parça parça öğreniyorum, “bashi?” (Nasılsın?). “Hale ta?” (İyi misin?).
Irak ve Suriye’de bulunduğunuz dönemde sizinle Kürtçe konuşan birileri var mıydı?
– Asla. Camide arkadaşınla Kürtçe konuşursan seni döverler.
Yani Kürtçe yasak mıydı?
– Kürtçe konuşmak yasaktı.
Kürtçe konuşmanın bir cezası var mıydı?
– Evet, cezası vardı.
Geri döndüğünüzde akrabalarınızı gördüğünüzde hepsi mutluydu. Nasıl hissettiniz?
– Çok şükür ki 11 yıl sonra ilk defa bu mutluluğu yaşıyorum.
Ebeveynlerinizi ve kardeşlerinizi özlüyor musunuz? Onlar hafızanızda mı?
– Annem ve babamı çok net hatırlamıyorum ama amcam babam gibidir, teyzem de annem gibidir. Çok şükür kuzenlerim hala hayatta, çok şükür.
Ailenizle ilgili şu an herhangi bir bilginiz var mı?
– Hayır, hiçbir bilgim yok.
Annen, baban, kardeşlerin kayıp olduğunu sana kim söyledi?
– Burada bana kardeşlerimin, annemin ve babamın da benim gibi kayıp olduğunu söylediler.
Koalisyon uçakları gelip bölgeyi bombaladığında ne yaptınız?
– Bize korkmayın, korkmayın derlerdi. Ama bombalama vardı. Bizi bir evden başka bir eve taşırlardı. Olanları hissedebiliyorduk. Bazen zihinlerimizi manipüle edip kendilerini havaya uçururlardı.
Çeviri: Mira Haber
Mira Haber – Ortadoğu Bağımsız Muhabir Ajansı Tarafsız değiliz. Ancak Mirahaber'de sadece gerçekleri okursunuz.