Iraklı Şii silahlı gruplar, dış müdaheleler ve iç dinamikler ekseninde ülkedeki Şii hareketlerin geçirdiği merhalelerin derin tesiriyle şekillenmiş bulunuyor.
Iraklı Şii silahlı gruplar, dış müdaheleler ve iç dinamikler ekseninde ülkedeki Şii hareketlerin geçirdiği merhalelerin derin tesiriyle şekillenmiş bulunuyor.
Özellikle son süreçte ülkede hakimiyeti ele alan Şii gruplar oldukça karmaşık bir yapıya sahip.
Mepa News Akademi tarafından hazırlanan bu çalışmada, Irak merkezli Şii grupların köken ve düzenini anlamak için, Şii gruplar genel özellikleriyle tasnif edildi.
Çalışmanın ilk merhalesinde 2003 ABD işgali öncesi, ikinci merhalesinde ABD işgali sonrası, üçüncü merhalesinde ise 2014 yılında Haşdi Şabi’nin kurulması sonrası dönem ele alınıyor.
1.MERHALE: ABD İŞGALİ ÖNCESİNDE IRAKLI Şİİ ÖRGÜTLERİN FİKRİ VE SİYASİ KÖKENLERİ (1958-2003)
Irak’ın bağımsızlığını kazandığı dönemde ve sonrasında Şii-İmami/Caferi Mezhebi’nin havza sistemi ve tüm Şiilere Şii mercilerine tabi olmasını farz kılan mevcut yapısı önem arz ediyordu.
Bu sistem, Irak Şiilerini genellikle Necef Havzası’ndaki Şii merciler etrafında birleştiriyordu.
İslami Davet Partisi (Hizbu-l Dava)
Bu geleneksel yapının hilafına Irak Şiileri arasında ilk modern örgütlenme 1958’de ‘Hizbu-d Daveti-l İslamiye’ (İslami Davet Partisi) ile ortaya çıktı. 1957’de Iraklı bir Şii olan Muhammed Sakik tarafından temeli atılan bu oluşumun kuruluş tarihi 1958 yılı olarak kabul edilir.
Bunun sebebi, Necef’teki ünlü genç Şii molla Muhammed Bakır es-Sadr’ın (1935-1980) lider olarak bu yapıya 1958 yılında dahil olup teşkilatlandırmasıdır. Mısır’daki ‘İhvan-ı Muslimin’ (Müslüman Kardeşler) teşkilatını inceleyen ve eserlerini okuyan Bakır es-Sadr, Davet Partisi’ni İhvan’ı taklit ederek örgütledi.
İslami Davet Partisi Irak’taki modern anlamdaki Şii örgütlenmesinin ilk örneği olmasının ötesinde bir öneme sahiptir. Bu da yapının, kendisinden sonra bugüne kadar Irak Şiileri arasında ortaya çıkan tüm örgütlenmeleri fikren ve teşkilatlanma olarak etkilemesidir.
Bu tarz bir teşkilatlanma yapısı Necef’in Muhsin el-Hakim (1889-1970) ve Ebulkasım el-Hoyi (1899-1992) tarafından yabancı addedilmiş ve dini iktidarlarına tehdit olarak görülüp eleştirilmiştir.
1963’te Bakır es-Sadr Muhsin el-Hakim’in Şii merciliğine hazırlanması ve bu yoldaki bir mollanın parti liderliğinde bulunmasının sakıncalı olduğu tavsiyeleri üzerine Davet Partisi’nden istifa etmiş ama partiyle ilişkisini sürdürmüştür.
Irak’ın Abdusselam Arif ve kardeşi Abdurrahman Arif tarafından yönetildiği 1963-1968 döneminde yönetimden bir baskı görmeyen ve açıktan örgütlenen Davet Partisi 1968’de iktidarın Baas Partisi’ne geçmesiyle sıkıntılar yaşamaya başladı.
1970’li yıllar boyunca yönetimle Davet Partisi arasındaki gerginlik git gide arttı. 1972, 1974 ve özellikle de 1977 yılında Davet Partisi’nin organize ettiği eylemler, protesto gösterileri yönetimin tutuklama kampanyalarıyla sonuçlandı. 1970’te Muhsin el-Hakim’in ölümüyle Muhammed Bakır es-Sadr merci oldu. Onu merci olarak taklid eden Davet Partisi yöneticileriyle Bakır es-Sadr arasında 1970’li yıllar ilerledikçe sorunlar yaşanmaya başladı ve nihayet Bakır es-Sadr Davet Partisi’ne katılmanın haram olduğuna dair fetva verdi.
Bunun üzerine Davet Partisi yöneticileri Bakır es-Sadr’ı taklid etmeye son verdiler ama onu kamuoyuna açık biçimde eleştirmekten de kaçındılar.
Temmuz 1979’da cumhurbaşkanı yardımcısı Saddam Hüseyin’in cumhurbaşkanı olmasıyla Davet Partisi’ne baskılar arttı. Aynı dönemde İran Devrimi’nin etkisiyle Davet Partisi de ayaklanma yoluyla Baas rejimini devirme çalışmalarına aleniyet kazandırdı. Baas yetkililerine suikastlere ve Şii halkı gösterilere yöneltmeye başladı.
Tüm bu gelişmeler 1979-1980 döneminde Saddam rejimiyle Davet Partisi arasında Davet Partisi’nin yenilgisiyle sonuçlanan kanlı bir mücadeleye sebep oldu. Nisan 1980’de Davet Partisi ile bazı açılardan ters düşse de karşılıklı ilişki ve hürmeti süren Bakır es-Sadr rejimce idam edildi. Pek çok Davet Partisi mensubu hapsedildi, idam edildi veya İran’a ve Suriye’ye kaçtı.
İran ve İran’ın müttefiği Hafız Esed kontrolündeki Suriye’yi merkez edinen Davet Partisi’nin adı bazı saldırılarla beraber anılacaktı. Bunlar Aralık 1981’de 61 kişinin öldüğü Irak’ın Lübnan’ın başkenti Beyrut’taki elçiliğine ve Aralık 1983’te 5 kişinin öldüğü ABD’nin Kuveyt’teki elçiliğine yönelik bombalı saldırılardı.
Bu saldırıların organizasyonunda o dönem Davet Partisi mensubu olduğu bilinen, Ocak 2020’de Kasım Süleymani ile birlikte ABD saldırısında hayatını kaybeden Ebu Mehdi el-Mühendis’in (1954-2020) de bulunduğu belirtilmektedir.
İran-Irak Savaşı’nda (1980-1988) İran’ın yanında savaşa katılan Davet Partisi 1982’de Saddam Hüseyin’e Irak’ın Duceyl kasabasında başarısızlıkla sonuçlanan bir suikast girişiminde de bulunmuştur.
1982’den itibaren İran’ın Irak konusunda daha çok Iraklı Şii lider Muhammed Bakır el-Hakim (1939-2003) ve grubu ‘Irak İslam Devrimi Yüksek Konseyi’ ile çalışmayı tercih etmesi üzerine Davet Partisi İran ile ilişkilerini korumakla beraber merkezini Suriye’ye taşımıştır.
1991 Körfez Savaşı’nın ardından 1980’li yıllarda düşmanca ilişkiler içerisinde olan ABD ve Davet Partisi yakınlaşmış, Saddam rejimine karşı iş birliğine girmiştir. Grup, 2003’te ABD’nin Irak’ı işgalinin ardından ABD kontrolünde Irak’ta seçimlere dahil olmuştur. Halen Irak politik sahnesindeki partilerden biri olan Davet Partisi’ni 2007’den beri, 2006-2014 döneminde Irak’a başbakanlık eden Nuri el-Maliki (1950-) yönetmektedir. Nuri el-Maliki 1970’li yıllardan beri Davet Partisi mensubudur.
Şirazi örgütlenmesi
1961’de babasının ölümüyle taklid mercii olan ve Necef Havzası’na oranla çok daha küçük olan Kerbela Havzası’nın başına geçen Muhammed Şirazi Irak Şiileri için önemli isimlerdendir.
Şirazi, Humeyni’nin Velayet-i Fakih teorisine benzer biçimde toplumun siyasi açıdan da merciler tarafından yönetilmesi gerektiğine inanıyordu.
1960’lı yıllarda Davet Partisi’nin Irak Şiileri üzerinde etkisini artırmasından rahatsız olan Muhammed Şirazi, adamları üzerinden bizzat yönettiği bir örgütlenme oluşturdu. Sürekli isim (Dava Öncüleri Hareketi, İslami Eylem Örgütü ve diğerleri) ve görev tanımı değiştiren bu örgütlenme 1980’li yılların ortalarına değin sürecekti.
1971’de Muhammed Şirazi hem Necef Havzası’ndaki rakip mercilerin hem de Irak Devleti’nin baskısıyla Irak’tan ayrıldı ve Kuveyt’te yerleşti. Şirazi örgütlenmesi Kuveyt’te özgürce çalışma ortamı edinerek Kuveyt merkezli olarak Körfez Şiileri arasında örgütlendi ve bölgenin zengin yardım kaynaklarıyla büyüdü. İran Devrimi henüz gerçekleşmediğinden Körfez rejimlerinin Şii hareketleri engellemeye yönelik özel bir hassasiyetinin olmamasından faydalanan Şirazi’nin örgütlenmesi Suudi Arabistan Şiileri arasında bile yayıldı.
1979’da İran Devrimi’yle hem Muhammed Şirazi hem de ona bağlı örgütler İran’a geçti. Humeyni başlangıçta hem Irak hem de Körfez ülkelerindeki çalışmalarda Şirazilere büyük ağırlık verdi, onları destekledi. 1979’dan itibaren Şirazi örgütlenmesi Irak içerisinde rejim karşıtı silahlı eylemlerde bulundu, Kasım 1979’da Doğu Arabistan’da çıkan Şii İsyanı’nda başı çekti.
Fakat ilerleyen dönemde Humeyni ve Muhammed Şirazi’nin arasının bozulmasıyla İran Şirazilere desteği kesmenin ötesinde onların silahlı ve örgütsel faaliyetlerine el koydu. Muhammed Şirazi Kum’a çekilirken Şirazi ağı dini ve kültürel çalışmalarına ağırlık vererek silahlı ve yeraltı faaliyetlerine son verdi.
Şirazilerin Körfez ülkelerindeki yer altı ve silahlı örgütlenmesi büyük ölçüde Humeyni rejimine katıldı. Haziran 1996’da ABD’nin Suudi Arabistan’ın Hobar şehrindeki askerlerine düzenlenen ve resmi açıklamaya göre 19 ABD askerinin öldüğü saldırıdan Hizbullahi-l Hicaz (Hicaz Hizbullahı) örgütünün sorumlu olduğu düşünülmektedir. Bu örgüt, Şirazilere bağlıyken Humeyni tarafından devşirilip Şirazilerden koparılmıştır.
2020’de bir ABD mahkemesi bu saldırıdan ötürü ölenlerin yakınlarına ödenmek üzere İran’ı 879 milyon dolar cezaya çarptırmıştır.1979’da planlayıcılığını Iraklı Şiilerin yaptığı şekilde ortaya çıkıp Muhammed Şirazi emrinde silahlı da dahil eylemler düzenleyen, 1980’li yıllarda Humeyni tarafından devşirilip Şirazi ağından çıkarılan Hizbullahi-l Hicaz 1996’dan sonra ortadan kaybolmuştur.
Hakim Grubu/Irak İslam Devrimi Yüksek Konseyi
Necef Havzası’nın ünlü mercii ve lideri olan Muhsin el-Hakim’in oğlu olan Muhammed Bakır el-Hakim babasının çizgisinden çok Muhammed Bakır es-Sadr’ın yanında yer almıştı ve onun talebeleri arasında bulunuyordu. 1977’de hapsedilen Bakır el-Hakim 1979’da serbest bırakılmasının ardından kardeşi Abdulaziz el-Hakim (1950-2009) ve bazı arkadaşlarıyla İran’a kaçmıştı.
Humeyni ile Şirazi örgütlenmesinin arasının bozulmasının ardından İran, Irak dosyasını Muhammed Bakır el-Hakim’e verdi. 1982’de İran’da İran’ın desteğiyle ‘Irak İslam Devrimi Yüksek Konseyi’ ve bu örgüte bağlı olarak İran’da yaşayan Iraklılardan müteşekkil binlerce militanı olan ‘Feylaku-l Bedr’i (Bedir Tugayı) kurdu. Feylaku-l Bedr, İran-Irak Savaşı’na katıldı.
Körfez Savaşı’nın ardından Mart 1991’de Güney Irak’ta çıkan Şii İsyanı’na Feylaku-l Bedr aktif biçimde katıldı ama Irak Ordusu’na yenildi. 1991-2003 döneminde Feylaku-l Bedr, İran’ın desteğiyle İran-Irak sınırının kontrolü zor sazlık ve bataklık bölgelerinen sızarak Irak içerisinde propaganda faaliyetleri ve silahlı saldırılar düzenledi. 1990’lı yıllarda Saddam Hüseyin tarafından Necef Havzası’nın başına atanıp desteklenen Muhammed Sadık es-Sadr ile Hakim Grubu büyük bir düşmanlık içerisine girdi.
Sadr’ın Irak Şiileri arasında geniş bir destekçi kitlesi edinmesi ve çalışmalarını İran’daki Iraklılar arasına ulaştırma çabaları Sadr’ı Hakim ile büyük bir rekabet içine soktu. 1997-1999 döneminde İran rejimi ve Hakim Grubu İran gazetelerinde Sadr’ın Saddam’ın ajanı olduğu işlediler. Aralık 1998’de Sadr’ın aleyhine Hakim Grubu’nun hazırladığı bildiri sınırdan kaçak yollarla Irak’a sokularak gizlice dağıtıldı. 19 Şubat 1999’da Muhammed Sadık es-Sadr Necef’te öldürüldüğünde suçlananların arasında Hakim Grubu da vardı. 1990’lı yıllarda yaşanan bu büyük düşmanlık, 2003 sonrasında da Hakim ve Sadr gruplarının birbirine düşman kalmasına sebep olacaktı.
1982’den itibaren İran’ın Irak konusunda ana muhatap olarak aldığı Yüksek Konsey 2003’te ABD’nin Irak’ı işgali üzerine lideri Bakır el-Hakim ve Bedir Tugayı ile birlikte Irak’a dönecekti. Yüksek Konsey 1990-1991’de Körfez Krizi ve Körfez Savaşı ile ABD ile Saddam rejiminin ilişkilerinin tepetaklak olmasıyla ABD ile zaten yumuşamaya, sonrasında iş birliğine girmiş bulunmaktaydı. İran’ın, Irak’a döndüğü takdirde Sadr Grubu tarafından öldürüleceği uyarısına rağmen Mayıs 2003’te Irak’a dönen Bakır el-Hakim, Irak’ta İslam Cumhuriyeti kurma iddialarından vazgeçtiklerini, teşkilatlarının ismini ‘Irak İslam Devrimi Yüksek Konseyi’nden ‘Irak İslami Yüksek Konseyi’ne çevireceklerini, ABD’ye silahlı direnişe taraftar olmadıklarını açıkladı.
29 Ağustos 2003’te Bakır el-Hakim Necef’te bombalı saldırıda öldürüldü. Saldırıdan öncelikle Sadr Grubu sorumlu tutuldu. Aynı dönemde saldırının Basra merkezli Şiiliğin Şeyhiye ekolünce gerçekleştirmiş olmasının da ihtimal dahilinde olduğu belirtildi. Daha sonraları saldırının o dönem henüz yakalanmamış olan Saddam Hüseyin veya ‘Tevhid ve Cihat Cemaati’ lideri Ebu Musab ez-Zerkavi tarafından da düzenlenmiş olabileceği iddia edildi. Saldırıyı üstlenen olmadı.
Hakim Grubu yeni Irak rejimine entegre edilen silahlı kuvvetleri ve Irak’ta seçimlere giren politik partisiyle faaliyetlerine devam etti fakat Irak’ta Şiilerden umduğu halk desteğini bulamadı. Bakır el-Hakim’in yerini alan Abdulaziz el-Hakim’in 2009’da ölümü yerine grubun başına Abdulaziz el-Hakim’in oğlu Ammar el-Hakim (1971-) geçti.
Sadr Grubu
1990’lı yıllarda geniş bir halk hareketi olarak Necef Havzası’nın Saddam Hüseyin tarafından atanmış ve desteklenen lideri Muhammed Sadık es-Sadr tarafından kuruldu. Hareketin kurucusu bazı kaynaklarda Muhammed Bakır es-Sadr olarak gösterilse de uzmanlar bu bilgiyi doğru bulmamaktadırlar.
Bakır es-Sadr’ın 1960’lı ve 1970’li yıllardaki daha akademik çalışan ve bir halk hareketi ile ilgisi olmayan tavrı yerine Muhammed Sadık es-Sadr daha halkçı bir tavır izledi.
Muhammed Sadık es-Sadr 1990’lı yıllarda ABD bombardımanları ve BM Ambargosu’nun ekonomik sonuçlarıyla boğuşan Irak halkı dahilindeki Irak Şiilerine, Irak Şiilerinin de genellikle en fakir kesimine uygun bir hitap ve organizasyon tarzı geliştirerek çok geniş kitlelerin desteğini kazanmıştı. 1999’da öldürülmesinin öncesinde Muhammed Sadık es-Sadr, Irak’ta devletten sonra en güçlü organizasyonun başındaydı.
1999’da Muhammed Sadık es-Sadr’ın öldürülmesinin ardından yerine oğlu Mukteda Sadr geçti. 1999-2003 döneminde Saddam Hüseyin idaresinden bir baskı görmeyen Mukteda Sadr bu dönemi minimum faaliyette geçirmeyi tercih etti. 2003’te Irak’ın işgaliyle Irak’a dönen Abdulmecid el-Hoyi’yi (1962-2003) Mukteda Sadr destekçileri 10 Nisan 2003’te Necef’te alenen öldürdüler. Abdulmecid el-Hoyi, ünlü Şii mercii Ebulkasım el-Hoyi’nin oğlu olup 1991’den beri Londra’da yaşamakta ve faaliyet göstermekteydi. Sadr Grubu’nun Abdulmecid el-Hoyi’ye düşmanlığı Londra’da iken Muhammed Sadık es-Sadr aleyhine yaptığı, onu Saddam Hüseyin’in ajanı olmakla suçlayan yayınlardan kaynaklanmaktaydı. Temmuz 2003’te Mukteda Sadr Mehdi Ordusu’nu kurduğunu açıkladı fakat ABD ile savaşmaya niyetli olmadıklarını da ekledi. Ağustos 2003’te Mukteda Sadr ve Mehdi Ordusu, Bakır el-Hakim suikastini düzenlemekle suçlandı.
2.MERHALE: ABD İŞGALİNDEN HAŞDİ ŞABİ’YE IRAKLI Şİİ ÖRGÜTLER (2003-2014)
2003’te ABD’nin Irak’ı işgali Saddam rejimi muhalifi Şii örgütlenmelere iktidarı sunmuştu. ABD’nin Iraklı Şii örgütlenmeler aracılığıyla İran tarafından ülkede yeni bir döneme ikna edildi. Şii yapılar Baas Partisi mensuplarını yeni dönemde her türlü vazifeden men etti. Saddam rejimi dönemi Irak Ordusu tamamen ilga edilirken, Iraklı Sünni Arapları ve Türkmenler sistemin dışına etildi. İdari makamlar ve güvenlik güçleri büyük ölçüde Iraklı Şiilere tahsis edildi. Bakır el-Hakim ile beraber İran’dan dönen Bedir Tugayı mensupları ABD desteğinde kurulmakta olan yeni Irak Ordusu’na katıldı. Yurt dışından dönen Saddam rejimi muhalifi Şiiler yeni sistemde makamları büyük ölçüde doldurdular.
1999’da öldürülen Muhammed Sadık es-Sadr’ın geniş takipçi kitlesi arasından, başta oğlu Mukteda Sadr olmak üzere, gerçek varisi olduğunu iddia eden pek çok isim ortaya çıkarak çok sayıda örgütlenme kurdu.
Yeni dönemde Şii örgütler büyük ölçüde devlete hakim olup imkanlarından yararlanma politikası güttüler. İçlerinden sadece Mukteda Sadr’ın yönettiği Mehdi Ordusu 2004-2007 döneminde ABD’ye saldırılar düzenledi, sonra bu politikadan vazgeçti. Mehdi Ordusu da dahil Şii örgütlenmeler bu dönemde silahlarını ABD’ye karşı direnen Sünni silahlı yapılara karşı kullandılar. Şii ağırlıklı olarak kurulan yeni Irak Ordusu bünyesinde veya dışarıdan destek olarak, ABD Ordusu’yla beraber Sünni halka yönelik saldırılara da giriştiler.
Ocak 2005 ve Aralık 2005 seçimlerinde Şii gruplar ortak bir ittifakla seçimlere girdi. Bu seçimlerde sırasıyla %48,2 ve %41,2 oy alarak birinci geldiler. 2010 ve 2014 seçimlerine ise sırasıyla 2 ve 3 ayrı grup halinde girdiler.
Mehdi Ordusu
Temmuz 2003’te Mukteda Sadr Şiilerin beklediği “12. Kayıp İmam”/Mehdi’ye asker hazırlamayı hedefledikleri iddiasıyla ‘Mehdi Ordusu’nu kurduklarını ilan etti:
Mukteda Sadr 2003’te ABD işgaline karşı savaşmayacaklarını belirtiyor ve bu savaşın haram olacağını iddia ediyordu.
Mukteda Sadr ‘Mehdi Ordusu’nu kurduktan sonra 2003’te el-Cezire ile yaptığı röportajda ABD işgaline karşı savaşmanın haram olduğunu iddia ediyor
Mukteda Sadr ve grubu, ABD’nin Irak’a vali olarak atadığı Paul Bremer liderliğindeki 2003-2004 Geçici Hükümeti’ne kabul edilmemişti. Bremer bu dönemde Irak Devlet Başkanlığı statüsünde olan Geçici Koalisyon Yönetimi’nin başkanlığını yapıyordu.
Sadr Grubu ve diğer Şii gruplar arasında 1990’lı yıllardan kalan sorunlar nedeniyle Geçici Hükümet’te yer alan Hakim Grubu ve Davet Partisi başta olmak üzere Şii gruplar, büyüyen gücüne karşı ABD’den Mukteda Sadr’ı engellemesini talep ediyorlardı.
Mart 2004’te ABD, Mukteda Sadr’ın emriyle aleni olarak öldürülen Abdulmecid el-Hoyi cinayeti dosyasını açarak Mukteda Sadr ve grubunun bazı yöneticileri hakkında tutuklama, grubun dergisini ise kapatma kararı aldı. Bu karar üzerine Mukteda Sadr ABD’ye karşı savaşma kararı aldıklarını açıkladı. Sadr Grubu’nun güçlü olduğu Bağdat’ın doğu varoşlarında ve Güney Irak’ta grup adına ABD askerlerine saldırılar gerçekleşti.
2004 yılı yazında Mehdi Ordusu’nun Necef-Kufe şehrine hakim olmaya çalışması üzerine ABD Ordusu, yeni kurulan ve ağırlıklı olarak Şiilerden oluşan Iraklı ordu ve polis teşkilatı mensuplarıyla beraber Necef-Kufe’ye operasyon düzenledi.
Operasyonu önceden haber aldığı iddia edilen ve Sadr Grubu’nun rakibi olan Şii mercii Ali Sistani, operasyon öncesi tedavi gerekçesiyle Londra’ya uçtu. Sistani’nin bu tavrı da operasyona yeşil ışık olarak algılandı.
ABD’nin operasyonu neticesinde yenilen Mukteda Sadr ve Mehdi Ordusu Ağustos 2004’te teslim oldu. Çatışmaların yenilgiyle sonuçlanması üzerine Necef’teki Hz. Ali Türbesi’ne sığınan Mukteda Sadr’a yaptığı antlaşma gereği dokunulmadı. Ocak 2005’te ABD denetiminde yapılan Irak seçimlerine, Sadr Grubu da Şii İttifakı kapsamında katıldı.
2006’dan itibaren Mehdi Ordusu saldırılarını ABD askerlerinden çok Sünnilere yoğunlaştırdı. 2006 sonundan itibaren diğer Şii gruplar ve yeni kurulan Irak Ordusu’yla da çatışmaları yoğunlaştı. 2007 başında ABD’nin Mehdi Ordusu’na operasyonları yeniden başlatması üzerine tutuklanacağından endişe eden Mukteda Sadr Şubat 2007’de İran’a sığındı ve Sadr’ın Kum Havzası’nda dini eğitimine devam edeceği açıklamasında bulunuldu.
Bu gelişmenin ardından Mukteda Sadr üzerindeki İran etkisinin arttığı belirtilmektedir. Ağustos 2007’de Mehdi Ordusu’yla Irak Ordusu bünyesinde bulunan Bedir Tugayı mensupları arasında Kerbela’da gerçekleşen ve Hz. Hüseyin Türbesi’nin de zarar gördüğü büyük çatışmaların ardından Mukteda Sadr Mehdi Ordusu adına 6 aylık ateşkes ilan etti.
Ekim 2007’den itibaren Bağdat’taki Şii ağırlıklı hükümetin güçleriyle Mehdi Ordusu arasında Basra’daki petrol tesislerinin kontrolü üzerinde gerginlik başladı. Gerginliğin artmasına rağmen Şubat 2008’de Mukteda Sadr bir kez daha 6 aylığına Mehdi Ordusu’nun tüm faaliyetleri için ateşkes kararını ilan etti. Fakat Mart 2008’de Mehdi Ordusu unsurlarıyla Irak Hükümet güçleri Bağdat, Basra ve Güney Irak’ın çeşitli bölgelerinde çatışmaya başladılar. ABD Ordusu da karadan ve havadan hükümet güçleri safında savaşa dahil oldu. 2 ila 3 bin kişinin öldüğü bu çatışmalar 11 Mayıs 2008’de ateşkesle sona erdi. Ağustos 2008’de Mukteda Sadr İran’dan yaptığı açıklamayla Mehdi Ordusu’nu feshettiğini duyurdu. Kasım 2008’de ise Sadr grubunca daha sınırlı kapsamda ve hükümet güçleriyle savaşmayacak şekilde ‘el-Yevmu-l Mev’ud’ (Vaad Edilen Gün) isminde bir milis gücü kuruldu.
2004’ten itibaren Sadr Grubu’ndan Mukteda Sadr’ın askeri ve idari kararlarına karşı çıkan pek çok kişi ayrıldı ve ayrı gruplar kurdu. Bunların arasında 2003-2014 döneminde en çok ses getireni Kays el Hazali’nin grubu oldu. Necef-Kufe Savaşı’nın ardından 2004’te Muhammed Sadık es-Sadr döneminden beri Sadr Grubu’nda önemli bir isim olan Kays el-Hazali, 2006 yılında Sadr Grubu’ndan ve Mehdi Ordusu’ndan ayrılıp ‘Asaib ehl el Hak’ (Hak ehlinin birlikleri) isimli grubu kurdu. Bu grup yabancı güçlere de kısıtlı şekilde saldırılar düzenledi..
Fazilet Partisi ve milisleri
1990’lı yıllarda Muhammed Sadık es-Sadr’ın talebelerinin başında gelen ve ilmi varisi olarak görülen Basralı Muhammed Yakubi (1960-) 1999’da Muhammed Sadık es-Sadr’ın ölümü üzerine kendisini Sadr’ın varisi ve Şii mercii ilan ederek Mukteda Sadr’ı yetersiz biri ilan etti ve yollarını ayırdı.
Yakubi’yi daha çok Sadr Hareketi’nin içindeki Basralılar takip etti. Saddam rejimiyle uyumlu çalışan Yakubi 2003’ten sonra manevi liderliğini Yakubi’nin yaptığı Fazilet Partisi’ni ve aynı parti kapsamında Fazilet milislerini kurdu. Fazilet Partisi seçimlere Şii ittifakları kapsamında girdi. Yakubi Hareketi başlangıçta Mukteda Sadr’dan kopanlarla büyüse de daha sonraları stabil bir seyir izleyerek nispeten küçük bir grup olarak kaldı.
Muhammed Sadık es-Sadr’ın diğer pek çok talebesi de Sadr’ın gerçek varisi olduğu iddiasıyla ortaya çıkarak merciliklerini ilan etti, 2003’ten itibaren grup ve milis gücü kurmaya girişti.
Hakim Grubu
2003’e kadar İran’da üslenen ve İran’ın Irak konusunda desteklediği ana grup olan Hakim Grubu bu dönemin en önemli grupları arasındaydı.
Grup İran’ın da yönlendirmesiyle 2003’te Irak’ın işgalinin ardından Irak’ta yeni bir rejimin kurulması konusunda ABD ile açık bir şekilde işbirliği yapmış, 2003-2004 Geçici Hükümeti’nde yer almıştı. Gruba bağlı Bedir Tugayı yeni kurulan Irak Ordusu’na katılmıştı.
Bedir Tugayı ABD askerleriyle beraber Felluce Savaşı’nda (Kasım 2004-Ocak 2005) Sünni güçlere ve şehrin halkına karşı savaşta yer almıştı. Ocak ve Aralık 2005 seçimlerinde Hakim Grubu da Şii İttifak’ta yer almıştı. 2003’te grubun lideri Muhammed Bakır el-Hakim’in öldürülmesi üzerine yerine geçen kardeşi Abdülaziz el-Hakim Aralık 2006’da ABD’yi ziyaret etmiş, dönemin ABD başkanı George Bush ile görüşmüş ve Bush’tan övgü almıştı.
Fakat Hakim Grubu’nun, 2003 öncesinde Irak’ta bulunmamaları sebebiyle, Sadr Grubu’nun aksine Irak’ta bir tabanı yoktu. 2003 sonrasında da Hakim Grubu tüm propaganda faaliyetlerine rağmen taban bulmada başarılı olamadı. Bu sebeple 2003’te Irak Şiileri üzerinde çok etkili olacağı düşünülen Hakim Grubu beklenilen etkiyi gösteremeyerek Sadr Grubu ile yarışabilmek için Sistani ile iş birliğini artırma yolunu seçti.
2009’da Abdulaziz Hakim’in ölümü üzerine yerine oğlu Ammar Hakim geçti. Hakim Grubu halen Irak’ta politik sahadaki yerini korumaktadır. Gruba bağlı Bedir Tugayları ise yeni Irak Ordusu bünyesinde ABD ile beraber Sünni direnişçilere ve dönem dönem Mehdi Ordusu’na karşı savaşmıştır. Bu dönemde Bedir Tugayları’nı genelde İran’da askeri eğitim alıp 2003’te İran’dan Irak’a dönen Hadi el-Amiri yönetmiştir.
Bedir Tugayları’nın eski mensuplarından Ebu Mehdi el Mühendis de bu dönemde 2003 yılındaki işgalden hemen önce, İran’ın yoğun desteğiyle Ketaib Hizbullah’ı teşkil etmiştir. Ketaib Hizbullah zaman içerisinde Irak’taki en etkin Şii milis gruplar arasında yerini almıştır. İran’da uzun yıllar geçiren ve İran Devrim Muhafızları ile yakın bağlantılar kuran Mühendis’in grubu, Suriye ve Irak’ta özellikle 2013 ve sonrasında önemini artırmıştır. Irak’ta ABD’ye karşı savaş sürecinde ise kısıtlı etkinlik göstermiştir.
Cundu-s Sema (Gökyüzü Ordusu)
1990’lı yıllarda Muhammed Sadık es-Sadr’ın hareketinde yer alan Ziya Abduzzehra Kazım (1970-2007) Sadr’ın Mehdi’nin gelişine dair vaazlarından etkilenerek Şia’da Mehdi/Kayıp İmam konusunu derinlemesine inceler. 2003’te çevresiyle örgütlenmeye başlayan Kazım, Mehdi’nin gelişinin hazırlığı için kendince belirlediği engelleri kaldırma hazırlığına girişir. Muhammed Sadık es-Sadr’ın ölümünden Sistani’yi sorumlu tutan Kazım, Sistani’nin Deccal olduğunu çevresine anlatır.
İddialara göre 29 Ocak 2007’ye tekabül eden ve Şiilerde çok önem verilen Aşure Günü’nde Cundu-s Sema (Gökyüzü Ordusu) ismini verdiği silahlı grubuyla Sistani’yi Necef’teki evinde öldürmek üzere harekete geçer. Fakat Cundu-s Sema milisleri Sistani’nin evine ulaşamadan ABD ve Irak Ordusu’nun saldırısına uğrar ve yok edilir. Çatışmalarda lideri Ziya Abduzzehra Kazım da öldürülür.
Cundu-s Sema ile irtibatlı ve irtibatsız olarak özellikle Basra ve çevresindeki Şiiler arasında Sistani’nin Deccal olduğuna inanan Şii grupların halen yeraltında varlıklarını sürdürdüğü fakat silahsız oldukları bildirilmektedir.
İslami Davet Partisi
Irak’ın işgalinin ardından Irak’a dönüp ABD ile iş birliği içerisinde yeni rejimin kurulmasında aktif rol alan Davet (Dava) Partisi, lideri Nuri el-Maliki’nin 2006-2014 döneminde kesintisiz olarak başbakan olmasıyla örgüt psikolojisinden uzaklaştı.
Bu süreçte yapı tamamen yeni rejime eklemlenmiş, parti mensupları bürokrasi, polis teşkilatı ve orduda önemli yerlere gelmiştir. Nuri el-Maliki’nin ikinci döneminde (2010-2014) sadece Sünni çevrelerden değil Şii çevrelerden de Maliki’ye diktatörleşme suçlaması yöneltilmiştir.
Nisan 2014 seçimlerinin ardından da başbakan olan Maliki, Haziran 2014’ten itibaren Irak’ın Sünni bölgelerinde başlayıp başarılı olan toplu isyanın ardından başbakanlığı bırakmak zorunda kaldı.
3. MERHALE: HAŞDİ ŞABİ (2014-)
2011’de başlayan Suriye İç Savaşı’na Iraklı Şii gruplar Esed rejiminin safında katılarak yeni bir silahlı canlanma yaşadılar ve İran’dan daha çok destek görmeye başladılar.
Fakat Iraklı Şii silahlı grupların asıl gücünü ve önemini artırdığı dönem 2014’te başladı. 2011’de ABD Ordusu’nun büyük ölçüde Irak’ı boşaltmasının ardından Şii ağırlıklı yeni rejimin zulmüne uğradığını belirten Irak Sünnileri protesto gösterilerine başladı. Arap Baharı’nın da etkisiyle 2013’te bu gösteriler yoğunluk kazandı. Fakat protestoların hükümet güçlerince katliam yoluyla bastırılmaya çalışılması Irak Sünnilerinin tepkisini daha da artırdı.
Irak Sünnilerinin bu ayaklanmasıyla Sünni aşiret liderleri, İzzet Duri önderliğindeki eski Baasçılar ve IŞİD ilerleme kaydetti ve 2014 yılında ayaklanma başlattı. Haziran 2014’te Musul, Tikrit, Havice, Felluce, Beyci ve daha pek çok şehir ve bölge Bağdat’ın denetiminden çıktı. Bu bölgelerde IŞİD hakim oldu. IŞİD’in ve Sünni ayaklanmanın Bağdat ve Kerbela yönlerine ilerlemesi üzerine ABD ve İran doğrudan dahil olarak Bağdat’taki Şii ağırlıklı rejimi korumak üzere müdahil oldular.
Sistani’nin ‘Cihat Fetvası’
Bu gelişmeler üzerine Irak’ta 13 Haziran 2014 Cuma günü Sistani’ye bağlı camilerde cuma hutbesinde ‘Cihat Fetvası’ ilan edilerek Iraklılardan silahlanıp gönüllü olarak isyana karşı savaşmaları istendi. Fetvanın, gelişmeler üzerine İran’dan Irak’a geçen Kasım Süleymani’nin teklifiyle ilan edildiği belirtilmektedir.
Sistani’nin Kerbela’daki Cuma İmamı Abdulmehdi Kerbelai, Sistani adına Cihat Fetvası’nı okuyor
Haşdi Şabi
Böylece Irak Ordusu’nun yanı sıra Şii milis güçlerinin kurulmasına yönelik Necef Havzası bir çağrıda bulunduğu gibi isyan karşısında başarısız olan merkezi hükümet de bu projeye destek çıktı.
Bu şekilde mevcut gruplar büyüme imkanı bulduğu gibi yeni grupların kurulması da kolaylaştı. Tüm bu silahlı gruplar ‘Haşdi Şabi’ (Halkın Toplu Seferberliği) isimli çatı organizasyon altında birleşti.
2014’te Haşdi Şabi’deki en ünlü gruplar şunlardı:
-Bedir Tugayı
-Asaib Ehl el Hak
-Ketaib Hizbullah
-Ketaib Seyyidu-ş Şuheda
-Hareketu-l Hizbullahi-l Nuceba
-Ketaibu-l İmam Ali
-Ketaib Cund el-İmam
-el-Haşdu-t Turkmani (Şii Türkmenlerin birliği)
-Seraya-s Selam (Sadr Grubu’nun Haşdi Şabi için kurduğu birlik)
İlerleyen dönemde de irili ufaklı pek çok grup kurulmaya devam etti. Haşd güçlerine katılıma yönelik yoğun propaganda ile Haşdi Şabi’nin mevcudunun 150 bini geçtiği tahmin edilmektedir. Haşdi Şabi güçleri ABD’nin hava desteğiyle Irak’ın Sünni bölgelerinde IŞİD güçleri başta olmak üzere yönetimi elde tutan yerel güçlere de saldırarak ilerlemiş, 2017 itibariyle tüm bu bölgelerde hakimiyet sağlamıştır. Grup aynı zamanda 2017’de Kerkük ve çevresinde Irak Kürdistanı Özerk Bölgesi güçlerine karşı savaşıp Kerkük’e girmiştir.
Haşdi Şabi ile ortaya çıkan grupların büyük çoğunluğu Irak’ta önemli bir geçmişe sahip olmayan, İran ve Süleymani etkisiyle Şiilerin mobilize olmasıyla kurulan yeni yapılardan oluşmaktadır.
Halihazırda Irak’ta Şii milis örgütleri genel hatlarıyla şu şekilde saymak mümkündür:
Haşdi Şabi güçleri bu savaşlar boyunca Irak’ın Sünni bölgelerinde Sünni halka yönelik geniş çaplı katliam, yağma, işkence, zorunlu göç, tecavüz gibi uygulamalarla suçlanmıştır. 2014-2017 Savaşı Irak’ın Sünni bölgelerini son derece yıpratmıştır.
Haşdi Şabi politik sahnede
2014-2017 Savaşı’nın ardından Haşd-i Şabinin bazı ana bileşenleri bu oluşumu politikleştirerek 2018 seçimlerine girmeye karar verdiler ve bu konuda İran’dan da destek gördüler.
Sadr Grubu’nun yer almadığı bu girişim 2018 seçimlerine Fetih Koalisyonu adıyla girdi ve seçimlerden ikinci çıkarak %13.16 oy aldı. Koalisyonun liderliğini Hadi el-Amiri yapıyordu. Bu koalisyonda Ebu Mehdi el-Muhendis’in liderlik ettiği Ketaib Hizbullah da bulunuyordu. Ayrıca, Kays Hazali liderliğindeki Asaib Ehli-l Hak başta olmak üzere çeşitli tarihlerde Sadr Grubu’ndan ayrılan ve İran’a Sadr Grubu’nun İran’a olan tavrından daha yakın olan gruplar da yer almaktaydı.
Haşdi Şabi ve bazı anlaşmazlıklar
2017’den itibaren Irak’ta merkezi yönetimle Haşdi Şabi arasında iktidarın paylaşımı gibi hususlarda anlaşmazlıklar baş göstermeye başladığı gözlemlendi. Aynı dönemde Haşdi Şabi’de İran’a bakış açısı, Kasım Süleymani ve Ebu Mehdi el-Mühendis’e bağlılık gibi hususlarda anlaşmazlık artmaya başladı. Sonraki dönemde Haşdi Şabi içerisinde Sistani ve İran konusunda bir rekabet yaşandığı, Sistani’ye daha sadık güçlerin Savunma Bakanlığı’na bağlandığı gözlemlendi. Bu bağlamda halen Sistani-İran çatlağı devam etmekte.
Ayrıca Sadr’a bağlı grupların da diğer gruplarla sürtüşmelerinin sürdüğü göze çarptı.
Aralık 2019’da bazı Haşdi Şabi güçlerinin Bağdat’taki ABD elçiliğine saldırmasının ardından Ocak 2020’de ABD’nin Kasım Süleymani ve Ebu Mehdi el-Mühendis’i bir hava saldırısıyla öldürdü.
Bu saldırıda, bazı Şii grupların bu ikilinin Irak’ta artan etkisi sebebiyle ABD’ye istihbarat sağladığı iddiaları gündeme geldi.
Süleymani’nin ölümü sonrası Haşdi Şabi içerisinde anlaşmazlıkların artması da dikkat çekti. Süleymani ideolojik ve siyasi eksende Haşdi Şabi gruplarını bir arada tutan ve ağırlığıyla ülkeyi etkileyen bir isim olarak öne çıkıyor. Süleymani sonrası Kudüs Gücü’nün başına geçen İsmail Kani’nin ise böyle bir etkisi yoktu. Süleymani etkisinin ortadan kalkması, Irak’taki Şii grupların ayrılığını şiddetlendirecek bir etken olarak görülüyor.
Irak’ta paravan Şii gruplar
Özellikle 2014’te kurulan Haşdi Şabi’den itibaren Irak’ta Şii grup kurulumundaki enflasyon dikkati çekiyor. Bu grupların bazıları anlaşmazlıklar ve maddi çıkar ilişkileri nedeniyle ana gruplardan bölünerek oluşurken, bazı grupların ana gruplarca paravan grup olarak kurulduğu belirtiliyor. Şii milis gruplar, paravan gruplar yoluyla ana grupların kendi isimleriyle icrasından zarar görebilecekleri saldırı ve işlemleri gerçekleştirdiği bildiriliyor.
Bu gruplar ABD’ye ait üslere, konvoylara, Suudi Arabistan topraklarına, Irak kuzeyindeki Türk Silahlı Kuvvetleri’ne yönelik saldırılar gerçekleştiriyor. Büyük Şii gruplara bağlı olduğu düşünülen bu grupların ismi en çok duyulanlarını şöyle sıralamak mümkün: Vaad el Hak Tugayı, Seraya Evliya ed Dem, Ashab el Kehf, Kasım el Cabbarin, Usbat el Sairin.
Kaynak: Mepa News Akademi
*Yayınlanan haberlerde yer alan düşünceler ve ortaya konulan fikirler veya kişiler Mira Haber’in editöryel politikasını yansıtmayabilir.