Londra merkezli sivil toplum kuruluşu CAGE’in Araştırma Direktörü Dr. Asim Qureshi, başını ABD’nin çektiği Batılı ülkelerin, 11 Eylül saldırılarından sonra Afganistan ve Irak’ı işgal ederek hiçbir kazanım sağlayamadıklarını belirtti.
Qureshi, 11 Eylül saldırılarının 22’nci yılında Batı ülkelerinde Müslümanlara yönelik insan hakları ihlallerini ve dünyada yaşanan değişimleri değerlendirdi.
New York’taki Dünya Ticaret Merkezi ve Washington’daki Pentagon binalarına yönelik 11 Eylül 2001’de gerçekleştirilen saldırıların ardından ABD’de Müslümanlara karşı sergilenen tutumun daha önce siyahi toplumu hedef alan bir dizi yasa ve politikanın üzerine inşa edildiğine dikkati çeken Qureshi, şunları söyledi:
“ABD, özellikle Müslümanlara karşı ayrımcılık yapan bütün bir yasa ve yapı sistemini kurumsallaştırdı. Müslümanlar, gözaltı ve göçmenlik merkezlerinde tutuldu. Polis, FBI ve CIA tarafından izlendi ve her türlü tacize maruz kaldı. Bu da Müslümanlar için geçerli olan ancak toplumun geri kalanı için geçerli olmayan alternatif bir hukuk sistemi ve yasal yapı oluşturdu.”
Qureshi, 11 Eylül sonrasında ABD’nin İç Güvenlik Bakanlığını kurup CIA fonlarını artırarak çok yüksek bir seviyeye çıkardığını ve bu sistemde uyguladıkları şiddet için hesap verebilirliğin ortadan kaldırıldığını dile getirdi.
Saldırılardan itibaren hiçbir Amerikan yönetiminin Müslümanlara karşı hukuksuzlukların hesabını sormadığına işaret eden Qureshi, “Askerler, işledikleri şiddet suçları nedeniyle sık sık yargılansa da işkenceciler serbest bırakıldı.” dedi.
“Guantanamo, ABD adalet sistemi için gerçekten bir kara leke”
Qureshi, 11 Eylül saldırılarının üzerinden 22 yıl geçmesine rağmen hala açık olan Guantanamo Hapishanesi’ne ilişkin şu ifadeleri kullandı:
“Guantanamo, ABD adalet sistemi için gerçekten bir kara leke. Guantanamo, ABD’nin hiçbir zaman yasal süreçle ilgilenmediğini, hiçbir zaman hukukla ilgilenmediğini, hiçbir zaman teröristleri yakalamak ve onları tutmakla ilgilenmediğini gösteriyor. Burası sadece yakaladıkları, şüphelendikleri ve işkence ettikleri Müslümanlar için bir hapishane.
Şimdi insanların hala orada olmasının nedeni, işkencecilerin yaptıkları işkencelerden sorumlu tutulmak istememeleri. Bu yüzden onları serbest bırakmak ve maruz kaldıkları aşırı şiddet ve baskıya dair hikayelerini anlatmalarına izin vermek yerine orada kilitli tutuyorlar.”
Hücre hapsi, aileden uzakta iletişimsiz gözaltı gibi uygulamaların düşük seviyeli işkence olduğunu kaydeden Qureshi, “Guantanamo’da işkence çok daha sistematikti. Sağlık hizmetlerine erişimleri ihlal ediliyordu, dinleri ihlal ediliyordu, Kur’an-ı Kerim sürekli istismar ediliyordu, mahkumlar düzenli dövülüyorlardı. Dolayısıyla Guantanamo’da gördüğünüz şey, tepeden tırnağa işkenceydi ve bu mahkumların günlük normaliydi.” diye konuştu.
“Müslümanlar, Avrupa ve Batı dünyasında yasalara en çok uyan vatandaşlar arasındaydı”
Qureshi, Batı ülkelerinde 11 Eylül’ün Müslümanları ötekileştirmek için kullanıldığını, saldırılardan bu yana tüm partilerin sağa kaydığını ve Müslümanların sürekli “öcü” olarak tanıtıldıklarını belirtti.
Batı ülkeleriyle Müslümanların ilişkisini oryantalizm üzerinden açıklayan ve oryantalistlerle Müslümanlar arasındaki ilişkinin 11 Eylül saldırılarından çok daha öncesine dayandığının altını çizen Qureshi, şöyle devam etti:
“Edward Said gibi insanların eserlerini okursanız bunun çok uzun zamandır devam ettiğini görürsünüz. Bu yüzden 11 Eylül’ün, yeni bir şey değil İslam hakkında zaten inandıkları ve korktukları her şeyin arttığı bir an olduğunu düşünüyorum. Bunu Müslümanları, özellikle de Batı’da yaşayan bizleri toplum için bir tehlike olarak ‘günah keçisi’ ilan etmek için bir fırsat olarak kullandılar ve bu, genellikle siyasi nedenlerle yapıldı. Gerçekte, içten içe gerçeğin ne olduğunu biliyorlardı. Müslümanlar, Avrupa ve Batı dünyasında yasalara en çok uyan vatandaşların arasındaydı ama bu, onlar için bir fark yaratmıyordu.”
Qureshi, başını ABD’nin çektiği Batılı ülkelerin, 11 Eylül saldırılarından sonra Afganistan ve Irak’ı işgal ederek hiçbir kazanım sağlayamadıklarını ve iki ülkede de zafere ulaşamadıklarını belirterek, “Afganistan ve Irak işgallerinden sonra dünya, daha güvensiz bir yer haline geldi.” dedi.
“Terörle mücadele” adı altındaki müdahaleler nedeniyle 4,5 milyondan fazla insan öldü
“ABD finans sisteminin kalbi” New York’taki Dünya Ticaret Merkezi ve Washington DC’deki Pentagon, 11 Eylül 2001’de uçaklarla düzenlenen terör saldırısıyla vurulmuştu.
Saldırılarda New York, Washington ve Pensilvanya’da 2 bin 977 kişi hayatını kaybetmişti.
Bu saldırıların ardından ABD, “terörizmle savaş” söylemiyle 7 Ekim 2001’de Afganistan’a, 19 Mart 2003’te Irak’a yönelik işgal girişimi başlatmış, muhtelif ülkelerde terörle mücadele operasyonları yürütmüştü.
ABD’deki Brown Üniversitesince mayısta yapılan “Savaşın Maliyeti” isimli araştırmada ABD’nin son 22 yılda bazı ülkelerde “terörle mücadele” adı altında gerçekleştirdiği müdahaleler nedeniyle doğrudan ve dolaylı olarak toplam 4,5 milyondan fazla insanın hayatını kaybettiği açıklanmıştı.