2. Doğu Türkistan İslam Cumhuriyeti’nin 1944’te kurulması ve 1949’da yıkılması arasındaki dönemde Doğu Türkistan çok hareketli yıllar geçirdi.
Zengin kaynakları ve stratejik konumuyla bilinen büyük Türk ülkesi Doğu Türkistan Türk, Moğol ve Çin tarihinde de önemli gelişmelere sahne olmuş bir coğrafya.
Doğu Türkistan’ın tarihine dair dosyamızın dördüncü bölümünde, bölgenin 1940’lı yıllarda yaşanan bağımsızlık hareketi dönemindeki tarihini ilginize sunuyoruz.
2. Doğu Türkistan İslam Cumhuriyeti’nin 1944’te kurulması ve 1949’da yıkılması arasındaki dönemde Doğu Türkistan çok hareketli yıllar geçirdi. 1946’da idaresi Sovyetler Birliği lideir Joseph Stalin tarafından devrilip değiştirilen bu cumhuriyet bağımsızlık iddiasını kaybetmiş, 1949’da ise zayıflatılmış olarak yeni kurulan Komünist Çin rejimine teslim edilmişti. Osman Batur ve güçleri ise tüm olumsuz şartlara rağmen işgalci güçlere karşı savaşını 1951’e kadar sürdürmüştü.
2. Doğu Türkistan İslam Cumhuriyeti (1944-1949)
Bu dönemde Doğu Türkistan Sovyetler Birliği’nin nüfuzunda, Çinli savaş ağası Şeng Şicai tarafından yönetiliyordu. Bölgedeki isyan, halka büyük baskıların, katliamların uygulandığı bir esnada Kasım 1944’te Çin’in ve Sovyetler Birliği’nin 2. Dünya Savaşı’yla meşgul olduğu bir dönemde yaşandı. Doğu Türkistan’ın kuzeyinde Kazakların yoğun yaşadığı İli Bölgesi’nde Kazakların öncülük ettiği bir isyan çıktı ve yörenin merkezi Gulca (Gülce) isyancıların eline geçti.
İsyan öncesinde Şeng Şicai’nin 20 bin Kazak’ı Doğu Türkistan’dan Çin’e sürmesi, Hui (Müslüman Çinli) asıllı Çinli General Ma Bufang’ın içlerinden sadece 135 kişinin kaçıp kurtulabileceği şekilde hepsi katletmesi Doğu Türkistan’daki Kazakları öfkelendirmişti. Kazaklar bu katliamdan itibaren Sovyetler Birliği’nin ve Çin’in aynı anda ilgilerinin Doğu Türkistan’dan çekilmesini beklemişlerdi.
Bu isyanın Doğu Türkistan’ın kuzeyinde Kazaklar arasında başarılı olmasıyla Uygurlar da isyan edip kendi bölgelerini ele geçirmişlerdi. Böylece 2. Doğu Türkistan İslam Cumhuriyeti, ilkinin yıkılmasından 10 sene sonra bu kez Gulca başkentli olarak kurulmuş oldu. Henüz isyanın başında, 12 Kasım 1944’te cumhurbaşkanı olarak Alihan Töre Sağuni (1884-1976) seçilmişti.
Alihan Töre Sağuni
Alihan Töre Sağuni (1884-1976)
Batı Türkistanlı ve Özbek kökenli olan Alihan Töre Sağuni Buhara’nın ardından Mekke ve Medine’de de dini eğitim görüp ülkesine din alimi olarak dönmüştü. 1914’te 1. Dünya Savaşı başlayıp Rus Çarlığı Batı Türkistanlıları askere almaya başlayınca, bölge halkına Rus Çarlığı’nın askeri olmamaları, askerlikten kaçmaları, bilhassa Osmanlı Devleti’ne karşı savaşmamaları yönünde fetvalar verdi.
Aynı dönemde Batı Türkistan’da Rus Çarlığı’na karşı başlayan Türk isyanlarına destek verdi. Bu isyanların 1916’da Rusya tarafından bastırılması üzerine Doğu Türkistan’ın Gulca şehrine geçip hocalık yapmaya başladı, 1937-1941’de hapis yattı. İlk Doğu Türkistan İslam Cumhuriyeti’ne de destek veren Alihan Töre Sağuni, ikinci Doğu Türkistan İslam Cumhuriyeti’nin kuruluşuyla sonuçlanan Kasım 1944’teki Kazak İsyanı’nda liderlerden olarak yer almış ve bu yeni cumhuriyetin cumhurbaşkanı olmuştu.
Osman Batur (1899-1951)
Altay yöresinin Doğu Türkistan sınırlarında yer alan tarafından, Doğu Türkistan’ın kuzeyinden bir Kazak olan Osman İslamoğlu (İslambay) 2. Doğu Türkistan İslam Cumhuriyeti’nin kuruluşunda yer alan bir diğer önemli isimdi. 1941’de liderlik ettiği küçük bir grupla Doğu Türkistan’da Sovyet askerlerine ve Şeng Şicai’nin güçlerine karşı gerilla savaşına başlayan Osman Batur, 1944 İsyanı’nın hazırlığında da önemli rol oynamış ve isyanı idare etmişti.
İsyanın başarılı olmasında Osman İslamoğlu’nun başarılı idaresinin büyük rol oynadığı belirtilmiş ve kendisine cesur kahraman anlamında “Batur” lakabı verilmişti. Bu lakabın kendisine verilmesinin ardından artık daha çok Osman Batur olarak anılacaktı.
Alihan Töre idaresinde Doğu Türkistan İslam Cumhuriyeti (1944-1946)
Alihan Töre Çin ve Sovyetler Birliği’ni tüm Doğu Türkistan’dan çıkarmak istiyordu. Bu sebeple hakim olduğu arazilerle yetinip Çin ve Sovyetler Birliği ile diplomatik ilişkilere girmek yerine 1945’te Doğu Türkistan İslam Cumhuriyeti ordularına Çin işgalindeki Urumçi’ye yönelmeleri emrinde bulundu.
Osman Batur’un yönettiği 20 bin kişilik ordu Urumçi yönünde ilerlemede başarılı oldu.
Fakat 1945’te 2. Dünya Savaşı’nın sona ermesi, Almanya ve Japonya’nın teslim olması Çin ve Sovyetler Birliği’nin Doğu Türkistan ile yeniden ilgilenmesine neden oldu. Çin güçleri bu sayede Urumçi’de kalabilmeyi başarmakla beraber sayıca üstün güçlerine rağmen Osman Batur idaresindeki Doğu Türkistan İslam Cumhuriyeti birliklerini geriletmeyi başaramadılar. Bu dönemde Hui (Müslüman Çinli) General Ma Bufang, kalabalık Hui güçleriyle Çin adına Doğu Türkistanlılara karşı savaştı.
Çin bu aşamada Sovyetler Birliği’ni yöneten Stalin’den yardım talebinde bulundu. Zaten Doğu Türkistan’ın bağımsızlığının Batı Türkistan’daki Türkleri bağımsızlığa ve İslami idare istemeye yöneltmesinden endişe eden Stalin, durumu tehdit olarak görmekteydi. Başlangıçta Doğu Türkistan İslam Cumhuriyeti’ni ortadan kaldırmayı nispeten zor gören Stalin, bu sebeple aşama aşama bir siyaset izledi. Öncelikli olarak tam bağımsızlıkçı ve İslamcı bir siyaset takip eden Alihan Töre’yi devirip yerine kendisiyle daha uyumlu olacak bir yönetimi Doğu Türkistan’ın başına geçirmeyi daha uygun gördü.
Stalin ayrıca bu dönem Doğu Türkistan’ı bir Sovyet cumhuriyeti olarak Sovyetler Birliği’ne bağlamanın planlarını da yapıyor, bu sebeple Çin’in de Doğu Türkistan’a hakim olmasını istemiyordu. Fakat Stalin için en kötü senaryo Çin’in Doğu Türkistan’a hakim olması değil, Doğu Türkistan’ın İslam hukukuyla yönetilen bir İslam cumhuriyeti olarak bağımsızlığıydı.
Alihan Töre’nin kaçırılması ve Ahmedcan Kasımi’nin cumhurbaşkanı olması (1946)
Stalin, Doğu Türkistan’da içeriden bazı ajanlarını harekete geçirerek Alihan Töre’nin güvenliğini zayıflattı. Sovyet ajanlarının Haziran 1946’daki baskınıyla Alihan Töre’yi kaçırıp dönemin Özbekistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’nin başkenti Taşkent’e yerleştirdi. Alihan Töre vefat edeceği 1976’ya kadar 30 yıl Taşkent’te sıkı bir denetim altında ev hapsinde tutuldu.
Stalin’in müdahaleleriyle Doğu Türkistan İslam Cumhuriyeti’nin başına Ahmedcan Kasımi (1914-1949) geçirildi. Alihan Töre’ye yapılan bu darbeyi bazı tarihçiler Doğu Türkistan İslam Cumhuriyeti’nin yıkılışı olarak kabul etmektedir.
Ahmedcan Kasımi (ortada), Çinli milliyetçi lider Chiang Chieh-shih (sağda) ile beraber
Ahmedcan Kasımi (Kasımov) idaresinde Doğu Türkistan (1946-1949)
1914 Gulca doğumlu olan Ahmedcan Kasım 1930’lu yıllarda Sovyetler Birliği’nin başkenti Moskova’da üniversitede okuyup 1936’da mezun olmuştu. Moskova’dayken Komünist ideolojiyi benimseyen Kasımi Sovyetler Birliği Komünist Partisi’nin üyesi olmuş ve kendi isteğiyle Kasımi olan soyadını Rusçalaştırıp Kasımov’a çevirmişti.
Doğu Türkistan İslam Cumhuriyeti’nin kuruluşunda yer almayan ve bağımsızlık ilanına da desteğini açıklamayan Kasımi Haziran 1946’da Stalin’in müdahelesiyle Doğu Türkistan’ın başına getirilmiş oldu. Bu değişimde Doğu Türkistanlı bazı yönetici kadroların Alihan Töre’yi radikal ve uzlaşmaz biri olarak bulup ona tepkili olmaları da etkili oldu. Bu değişime karşı olanların pek çoğu da Sovyetler Birliği’nin Doğu Türkistan’a saldırmasından endişe ederek sessiz kaldılar.
Fakat Osman Batur bu darbeyi ve Gulca’daki Kasımi idaresini kabullenmeyerek Tayankol’u kendine merkez edinip Çin güçlerine karşı mücadelesini sürdürdü.
1946’da Sovyetler Birliği’nin dahil olmasıyla Kasımi Çin ile antlaşma imzaladı. Buna göre Doğu Türkistan bağımsızlığından vazgeçecek, Doğu Türkistan’ın Kaşgarya, Çungarya ve Gulca merkezli, daha çok Kazaklarla meskun kuzeydeki İli Bölgeleri geniş bir özerklik kazanacak, Urumçi ve çevresi ise doğrudan Çin’e bağlı kalacaktı. Bağımsızlıktan vazgeçilmesi Doğu Türkistan’da büyük tepki çekerken Osman Batur bağımsız şekilde silahlı mücadelesini sürdürdü.
Çin’in Doğu Türkistan’ı işgali (1949)
1927’den beri Çin’de Komünist bir rejim kurmak için Çin rejimine karşı silahlı mücadele veren, Japonya’nın Çin’e saldırması üzerine Japonya’ya karşı da savaşan Komünist Mao Zedong (1893-1976) bu dönemde öne çıkan bir isimdi. Mao, 1945’te Japonya’nın 2. Dünya Savaşı’ndan teslim olarak çekilmesi üzerine yeniden Çin rejimine karşı savaşına yoğunluk vermişti. 1949’da Mao Zedong Çin’de yönetimi ele geçirmeyi başardı.
Çin’e Komünist bir rejimin hakim olması üzerine o dönem ABD ile başlayan Soğuk Savaş’a ve 2. Dünya Savaşı’yla Sovyet nüfuzuna giren Doğu Avrupa ülkelerinde Komünist rejimler inşasına odaklanan Stalin, Doğu Türkistan’ın tamamen Çin kontrolüne girmesine razı oldu.
Çin’de iktidara gelen Komünist Çin Yönetimi, Doğu Türkistan’daki fiili iç bağımsızlık seviyesindeki geniş özerkliğe sahip Çungarya, Kaşgarya ve İli Özerk Bölgeleri’ne ültimatom vererek teslim olmalarını istedi. Sovyetler Birliği Doğu Türkistan Yönetimi’ne Pekin’e gidip Çin ile görüşmesini tavsiye ederek arabulucu olacağını bildirdi. Ahmedcan Kasımi liderliğinde Doğu Türkistanlı yöneticiler Pekin’e uçakla geçmek üzere dönemin Kazakistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’nin başkenti Almatı’ya geldiler ve 27 Ağustos 1949’da bir Sovyet uçağıyla Pekin’e havalandılar. Fakat uçak Baykal Gölü yakınlarında düştü ve uçaktaki heyetten kurtulan olmadı.
Ahmedcan Kasımi de dahil Doğu Türkistanlı üst düzey idareciler bu kazada hayatını kaybederken bir diğer idareci Seyfeddin Azizi’nin (1915-2003) son anda bu yolculuktan vazgeçmesi çok şüpheli bulundu. İddiaya göre Sovyet-Çin antlaşmasıyla bu uçak kazası tertip edilmiş, Çin’e tam teslimiyet göstermesi konusunda kendisiyle gizlice anlaşılan Seyfeddin Azizi bu tertibi bildiğinden bu yolculuğa çıkmamıştı.
Seyfeddin Azizi (solda), mevcut Çin lideri Şi Cinping’in babası siyasetç Şi Zhongxun (ortada) ve Burhan Şehidi (sağda)
Eylül 1949’da Burhan Şehidi ve Seyfeddin Azizi Çin’e teslim olduklarını ilan ettiler. 1946-1949 arasında Ahmedcan Kasımi yönetiminde Doğu Türkistan askeri gücünü büyük ölçüde kaybetmiş ve Osman Batur kendi güçleriyle bu idareden kopmuştu. İdareleri teslim olan Çungarya, Kaşgarya ve İli Özerk Bölgeleri halkın Çin’in gücüne oranla zayıf kalan direnişleriyle Çin işgaline girdi.
Osman Batur’un yakalanması ve idamı (1951)
1946’da Alihan Töre’nin devrilip kaçırılmasının ardından yönetimden kopan Osman Batur, birlikleriyle önemli askeri başarılar göstererek Çin’de iç savaşın kızıştığı bir sırada 1948’de Urumçi’yi ele geçirmeyi dahi başarmıştı.
Fakat 1949’da Doğu Türkistan’daki özerk bölgelerin teslim olması ve Çin’in Doğu Türkistan’a büyük işgal orduları göndermesi üzerine 6 aylık bir savaşın ardından Osman Batur geri çekildi. 1950’de elinde kalan 4 bin adamıyla gerilla savaşı vermek üzere Doğu Türkistan’ın güneyinde Himalaya Dağları’nın eteklerinde yer alan Makay’a yerleşti.
Osman Batur’un idam anı
Üzerine büyük Komünist Çin Orduları gönderilen Osman Batur 17-18 Şubat 1951’de Komünist Çin güçlerince esir alındı. Osman Batur’un güçlerinden hayatta kalabilenlerden Himalaya Dağları’nı aşıp Keşmir’e, oradan Türkiye ve diğer ülkelere ulaşabilenler oldu. “Doğu Türkistan’ın Şeyh Şamili” olarak görülen Osman Batur, ağır işkencelerden geçirildikten sonra, Komünist Çin güçlerince 29 Nisan 1951’de kızı Azapay’ın da esir olarak çalıştırıldığı Urumçi’deki bir elbise imalathanesinde kurşuna dizildi.
İdam edileceği bölgeye götürülen Osman Batur
Doğu Türkistan’da Komünist Mao rejimi kuruluyor
Doğu Türkistan’ın tamamen Çin işgaline girmesiyle Doğu Türkistan’da Çin işgaliyle Komünizm baskılarının birleştiği yeni bir dönem başladı. Doğu Türkistan’ı Çin’e teslim eden Seyfeddin Azizi, Mao’nun yakın adamlarından biri oldu ve onun Aralık 1949’daki Moskova gezisine katıldı. Seyfeddin Azizi Doğu Türkistan’ın bağımsızlığı girişimlerinden pişmanlığını aleni olarak ilan etti. 1955’te Mao Seyfeddin Azizi’nin 1978’e kadar yöneticisi olacağı, çok az bir fiili özerklik iç yapısına sahip Sinciang (Sincan) Uygur Özerk Bölgesi’ni kurdu.
Ahmedcan Kasımi’nin 1945’te evlendiği eşi Mahinur Kasımi (1929-) de Doğu Türkistan’ı Mao rejiminin işgalini destekleyenlerden biri oldu ve ilerleyen yıllarda rejimin idaresinde görevler aldı, 2003’te emekli olana değin Pekin’de politikada ve yönetimde yer aldı.
Bu gelişmeler nedeniyle pek çok Doğu Türkistanlı bölgeyi terk etmek istedi fakat Çin ve Sovyetler Birliği’nin buna müsaade etmemesi nedeniyle yol bulamadılar. Bu dönemde Doğu Türkistan’dan kaçabilenler çok zorlu bir yolculukla Doğu Türkistan’ın güneyindeki Himalaya Dağları’nın sıraları üzerinden genellikle Hindistan’ın Keşmir Bölgesi’ne ulaşabilenlerdi.
Kaynak: Mepa News Akademi
*Yayınlanan haberlerde yer alan düşünceler ve ortaya konulan fikirler veya kişiler Mira Haber’in editöryel politikasını yansıtmayabilir.