Filistinliler her yıl, İsrail işgalinin 750.000’den fazla insanın yerinden edilmesine, yüzlerce köyün yıkılmasına ve yaklaşık 80 köyün ele geçirilmesine neden olduğu Mayıs 1948’deki Nakba’yı (Arapça’da “felaket” anlamına gelen) anıyorlar.
Bu yıl Filistinliler bu olayı, Filistin halkının tarihinde belki de en korkunç ve en kanlı olan, devam eden ikinci Nakba’nın ışığında zihinlerinde canlandırıyorlar.
Bugün, ilk Nakba’dan 76 yıl sonra, milyonlarca Filistinli mültecinin anavatanlarına dönüş hakları reddedilirken, İsrail Filistin halkını yok etme arayışıyla geri kalan topraklarını işgal ederken yaralar hala açık.
Bu yıl, yerinden edilmiş Filistinlilerin torunlarının felaketin acı dolu anılarını anmasına gerek yok çünkü onlar onu yeniden yaşıyorlar. Sanki her Filistin nesli kendi Nekbe’sini yaşayacakmış gibi. İsrail bu kez hem Gazze’de hem de işgal altındaki Batı Şeria’da Filistinlilere karşı soykırım ve etnik temizlik yapıyor.
İsrail, Gazze’ye savaş başlattıktan sonra kuzey ve orta Gazze sakinlerine evlerini terk etmelerini emretti ve yüzbinlerce Filistinlinin güneye doğru hareket etmesine neden oldu. İşgalci İsrail savaş uçakları bombalardan kaçan aileleri hedef aldı.
Nüfusun çoğunluğunun evlerine dönmesini engellerken Filistinlileri yerinden etme ve öldürmeye yönelik bu kampanya, 1948 Nakba’yı anımsatıyor.
Yerleşimci şiddeti
Nakba ile Gazze savaşı arasındaki bu bağlantı yalnızca Filistinliler tarafından algılanmıyor. Üst düzey İsrailli yetkililer açıkça ikinci bir Nakba’dan söz ederken, Tarım Bakanı Avi Dichter Filistinlilerin kuzeyden güneye doğru yer değiştirmesini “Gazze Nakba 2023” olarak tanımlıyor..
Gazze’deki savaş yedi aydan fazla bir süredir devam ediyor ve 35.000’den fazla Filistinlinin ölümüne, yaklaşık 80.000 Filistinlinin yaralanmasına ve yaklaşık iki milyon kişinin yerinden edilmesine yol açıyor. Filistinliler açlık, susuzluk ve sağlık hizmetlerinden yoksunlukla karşı karşıya. Yüzbinlerce ev hasar gördü veya yıkıldı.
Gazze’deki yeni yerinden edilmiş insanlar, 1948’de memleketlerinden zorla yerinden edilenlerin torunlarıdır; bunların bir kısmı hâlâ hayattadır ve ilk Nakba’ya bir kez daha tanık olmuşlardır.
Bu zorlu bir işkence yolculuğu… Kaçınılmaz kaderlerini bekleyen Filistinlileri Refah’tan çıkaracak güvenli bir yer ve ulaşım aracı yok.
İsrail ordusu, hareketi sınırlamak için bariyerler ve demir kapılar dikerek, aynı zamanda mülteci kamplarına saldırarak, genç erkekleri öldürerek, evleri ve altyapıyı yıkarak Filistinlilerin yaşamını kısıtlıyor.
Unrwa’yı kötü addetmek
İsrail’in kitlesel, sistematik ve adaletsiz bir İsrail şeytanlaştırma kampanyasına maruz kalan BM’nin Filistinli mültecilere yönelik kuruluşu Unrwa’yı dağıtma tehdidinin ortasında bu yıl Nakba’nın yıldönümünü hatırlıyoruz.
İsrail, Unrwa’nın çalışmalarını aktif olarak engelliyor, yardım dağıtmasını engelliyor ve onu “antisemitizm” ve “terörizmle” suçluyor. İsrail, Unrwa’yı uzun süredir Filistinlilerin geri dönüş hayalinin tanığı ve sembolü olarak görüyor ve Gazze’deki savaş aracılığıyla onun çalışmalarını sona erdirme fırsatı buluyor.
Aslında İsrail, Filistinli mülteciler sorununu ve geri dönüş hakkı hayalini kesin olarak sona erdirmek istiyor. Sadece birkaç gün önce İsrailliler, işgal altındaki Doğu Kudüs’teki Unrwa karargâhının çevresini ateşe vererek tesisin kapatılmasına neden oldu.
Filistinliler, 76 yıl önce yerlerinden edilmelerine yol açan felaketi unutmadı. Onların torunları tarihi Filistin’in içindeki ve dışındaki kamplarda mülteci olarak yaşıyor. Yeni nesil Filistinli mülteciler unutulmaya ve teslim olmaya direniyor. Kırılmayı reddediyorlar, geri dönüşün, adaletin ve özgürlüğün hayalini kuruyorlar.
Bugün, kuzey Gazze halkının güneye doğru yerinden edilmesinden yedi ay sonra, Refah’tan ayrılarak orta bölgelere dönmeleri isteniyor. İkinci Nakba yine zorlu bir işkence yolculuğu ama bu sefer, kaçınılmaz kaderlerini bekleyen Filistinlileri Refah’tan çıkaracak ne güvenli bir yer ne de bir ulaşım aracı var.
Dünyaya yeni bir Nakba’nın önlenmesi ve Gazze halkının kurtarılması çağrısında bulunuyoruz. Uluslararası toplum, özellikle de bu felaketin yaratılmasından sorumlu olduğu için harekete geçmelidir.
Acı gerçekleri daha iyi anlayan, adaletsizliği ve zulmü reddetme konusunda daha istekli görünen üniversite öğrencilerinin dünya çapındaki protestolarında ve tezahüratlarında umudun işaretleri olacağını öngörüyoruz. Belki de seleflerinin başaramadığı bir şeyi, yeni bir Nakba’yı önlemeyi başaracaklar…
Kaynak: Mira Haber