12 yaşındaki Mahmud Ahmed Salah, 7 Aralık’ta Han Yunus’un batısındaki bölgede düzenlenen ve tüm ailesinin hayatını kaybettiği hava saldırısından sağ kurtuldu.
Saldırıda onlarca yakını hayatını kaybederken, cesetleri teşhis etmek zorunda kalmıştı. Ancak cesetler arasında annesi ve kardeşi yoktu.
Mahmud, ekim ayında evinin yıkıntıları yakınında verdiği bir röportajda, “Annem bombalama sırasında mutfaktaydı” diyebilmişti titrek bir sesle.
Onun tanıklığı, bazı kurbanların İsrail hava saldırılarında tamamen yok edildiğine dair artan kanıtlara bir yenisini daha ekliyor.
Sivil savunma görevlileri ve hastanelerden gelen raporlara göre, İsrail’in terör saldırılarında kullandığı bombaların oluşturduğu yüksek yoğunluklu ısı nedeniyle bin 760 ceset yanarak kül oldu.
Sivil savunma görevlisi Tamer Zourob karşılaştığı sahnelerin “tarif edilemeyecek kadar kötü” olduğunu söyledi.
“Bu bombalar yüzünden beton bile eriyor, kül oluyor, insan vücuduna neler yaptığını bir düşünün” dedi.
Hava saldırıları sonrasında çok sayıda kişinin kaybolduğu bildiriliyor, ancak kapsamlı arama çalışmalarına rağmen çoğu zaman herhangi bir kalıntıya ulaşılamıyor.
“Aileler sevdiklerini, hatta küçük bir parçalarını bile bulmamız için yalvardıklarında bu yürek parçalayıcı oluyor. Ama bazen hiçbir şey bulamıyoruz,” dedi.
Kapanışı bekliyorum
Hidaye Sadık, 22 Ekim 2023’te İsrail’in Han Yunus’un merkezindeki bir kafeye düzenlediği hava saldırısında öldürüldüğü belirlenen 27 yaşındaki oğlu Ekrem’in cenazesine ulaşamadı.
Akram, füze kafeye çarptığında arkadaşlarıyla oturuyordu. Ancak tanıkların saldırı sırasında orada bulunduğunu teyit etmelerine rağmen, cesedi hiçbir zaman bulunamadı.
Hidaya, oğlunun kaderiyle ilgili belirsizliğin acısıyla yaşamaya devam ediyor.
“Etten kemikten yapılmış bir insan nasıl böyle ortadan kaybolabilir?” diye sorarken “Ona baktım, geceleri onunla birlikte kaldım ve şimdi bir anda buharlaştı. Böylesine vahşi bir ölümü hak etmek için ne yaptı?”
Oğlunu gömememenin acısı onu sürekli bir keder içinde bırakıyor ve kafasında cevapsız sorular dönüp duruyor.
O yalnız değil..
Deyr el-Belah’taki El-Aksa Şehitleri Hastanesi Acil Servis Sorumlusu Muhammed Rayan, araştırdığı vakalardan ve kendi yakınlarının deneyimlerinden yola çıkarak “vücut buharlaşması” olayının yaşandığını doğruladı.
Bazı durumlarda, belirli bombalardan gelen yoğun ısının yalnızca ceset parçaları bıraktığını veya hiçbir şey bırakmadığını, bu nedenle herhangi bir insan kalıntısını tanımlamanın neredeyse imkansız olduğunu söyledi. Sonuç olarak, bazı cesetler molozların arasından çıkarılırken diğerleri iz bırakmadan kayboluyor.
Rayan, “Teyzemin evi vuruldu ve bugüne kadar kızının ve torununun cesetlerini, hatta hiçbir parçasını bile bulamadık. Sanki ortadan kaybolmuşlar gibi,” dedi.
Hesap verebilirlik
Euro-Med İnsan Hakları Gözlemevi, İsrail’in kullandığı silah türlerinin uluslararası bir soruşturmaya tabi tutulması çağrısında bulundu. Bu soruşturmada, İsrail’in kurbanların yanmasına neden olacak kadar aşırı ısı üreten bombalar kullandığı ihtimali de göz önünde bulunduruldu.
Hak örgütü, Hidaya ve Mahmud ailelerinin vakalarına benzer çok sayıda vakanın belgelendiğini, bu saldırılarda tünelleri ve yer altı sığınaklarını yok etmek için kullanılan termobarik veya “vakum” bombalarının kullanılmış olabileceğini ifade ediyor.
Örgütün bulguları, ortaya çıkabilecek herhangi bir hukuki iddiayı desteklemek için vakaları belgelendiren yerel sağlık yetkilileri ve Gazze’nin sivil savunması tarafından destekleniyor.
Sevdiklerini iz bırakmadan kaybetmenin dehşeti, zaten kayıp yaşayan ancak onları toprağa verip gerektiği gibi yasını tutamayan aileler için ekstra bir acı demek oluyor.
Gazze’deki Ma’an Gelişim Merkezi’ne bağlı ruh sağlığı uzmanı İman Ebu Akar, bir bedenin yokluğunun “belirsiz kayıp” durumuna yol açtığını, kapanmayı neredeyse imkansız hale getirdiğini ve yas sürecini uzattığını söyledi.
Dr. Hiday ve diğer yas tutan anneler için cenazenin yokluğu, veda edemeyiş anlamına geliyor ve bu da onları sürekli bir acı ve cevapsız sorularla baş başa bırakıyor.
“Onun herhangi bir parçasının, herhangi bir şeyin, çok küçük bir parça bile olsa, onun gerçekten gittiğine inanabilmesini istiyorum” dedi.
Mahmoud artık yalnız yaşıyor, etrafındaki yetişkinler ona sahip çıkıyor. Annesini çok özlediğini söylüyor:
“Keşke ona veda etmek için son bir kez görebilseydim. Bir mezarı olsaydı, onu her özlediğimde ziyaret ederdim.”
( Fedaa al-Qedra )
Çeviri: Mira Haber