Filistin yönetim güçleri Gazze'deki hastane saldırısını kınayan protestocuları vurdu

ABD’nin Orta Doğu politikası patlak veriyor

Joe Biden iyi bir savaş geçirmiyor. Biden, Beyaz Saray’ın daha sonra geri adım atmak zorunda kalacağını bile bile, Hamas’ın bebeklerin kafalarını kestiği iddiasını yanlış bir şekilde destekledi.

İsrail’e “bu saldırıya yanıt vermek” için ihtiyaç duyduğu her şeyi vermesi konusunda ABD desteği sözü verdi; yanlış bir şekilde Gazze’deki sivillerin canlı kalkan olarak kullanıldığını iddia etti.

Bu üç gün içinde İsrail liderliği, eldivenlerin çıkarıldığını ve devletin Hamas saldırısına vereceği yanıtın savaş kurallarına bağlı olmayacağını açıkça ortaya koydu.

Olaylar buna göre gelişti ve İsrail 10 gün içinde Gazze’ye nükleer bombanın dörtte birine eşdeğer patlayıcı gücü attı.

Biden son Ortadoğu gezisine çıkmak üzereyken İsrail güçleri, birkaç gün önce Gazze’de tahliye uyarısı yaptığı hastaneyi vurdu. Onlarca başka hastane de bu tür tehditlerle karşılaştı.

Saldırıda 500’e yakın kişi öldürüldü. Gazze’nin en eski hastanelerinden biri olan El Ahli’deki katliam, İsrail ulusal güvenlik bakanı Itamar Ben Gvir’i o kadar sevindirdi ki, vaktinden önce  sorumluluğu üstlenerek: “Hamas, elindeki rehineleri serbest bırakmadığı sürece, ihtiyaç duyulan tek şey bu. Gazze’ye bir gram insani yardım değil, Hava Kuvvetleri’nden yüzlerce ton patlayıcı giriyor.” dedi.

ABD'nin Orta Doğu politikası patlak veriyor

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun dijital ekibinde çalışan Hananya Naftali de X hesabında şöyle paylaştı: “SON DAKİKA: İsrail Hava Kuvvetleri Gazze’deki bir hastanenin içindeki Hamas terörist üssünü vurdu.” Fakat daha sonra gönderiyi hızla sildi.

Günün ilerleyen saatlerinde İsrail ordusunun bir sözcüsü, İsrail’e giden bir ” düşman roketinin” yanlış ateşlendiğini ve hastaneyi vurduğunu söyledi. Ancak herkesin bildiği gibi bu tür roketler 500 kişiyi öldürecek patlayıcı güce sahip değil.

Ordu başlangıçta İslami Cihad roketini gösteren görüntüleri ekledi ancak bu videonun bombalamanın gerçekleşmesinden 40 dakika sonra kaydedildiği ortaya çıktıktan sonra ordu görüntüleri kaldırdı.

Birisi hastane saldırısının izlerini silmek için dizüstü bilgisayarında fazla mesai yapıyor gibi görünüyor! Hatta Kanal 4’e göre sahte olan yanlış ton, sözdizimi ve aksan kullanılan Hamas görevlilerinin başarısız füze fırlatma işlemini tartıştıklarını ortaya koyan sesler bile var…

Mısır’a yönelme

Biden Çarşamba günü İsrail’e indiğinde planladığı bölgesel turun büyük kısmı iptal edilmişti. İşgal altındaki Batı Şeria’da, Ürdün’de, Irak’ta, Lübnan’da ve Mısır’da öyle bir öfke vardı ki, hiçbir Arap lideri kendi güvenlikleri için onu görmeyi kabul edemezdi.

Yüzlerce insan Ürdün’deki ABD ve İsrail büyükelçiliklerinin önünde toplanarak İsrail büyükelçisinin sınır dışı edilmesini ve İsrail ile yapılan barış anlaşmasının iptalini talep ederken, Amman ziyareti iptal edildi. 

İsrail’e vardıktan kısa bir süre sonra Biden, Netanyahu’ya hastane saldırısını anlattı ve halihazırda içinde bulunduğu derin çukura daha da gömülerek, “Gördüğüm kadarıyla bu senin değil, sanki diğer ekip tarafından yapılmış gibi görünüyor” diye ileri sürdü.

ABD'nin Orta Doğu politikası patlak veriyor

Açıkça söylemek gerekirse, Hamas saldırısının hemen ardından ABD’nin perde arkasında yaptığı eylemler, bölgenin şu anda içinde bulunduğu krize zemin hazırlamıştır. 

ABD, Gazze Şeridi’nin kuzey yarısındaki bir milyondan fazla insanı Mısır sınırına doğru itmeyi amaçlayan bir bombalama kampanyasına yalnızca yeşil ışık yakmakla kalmadı. Savunma yetkililerine göre İsrail’e yalnızca JDAM bombaları ve birkaç bin 155 mm’lik top mermisi tedarik etti.

Kaynaklar, ABD’nin, Mısır’a 20 milyar doları aşan önemli bir fon sağlama isteğinden bahsetti. Kahire’den “yardım alanında çalışan büyük organizasyon ekiplerinin Gazze’ye girmeden Refah sınırına transferinin kolaylaştırılması” yönündeki bir talebe dikkat çektiler.

İsrail’in 11 Eylül’ü

ABD'nin Orta Doğu politikası patlak veriyor

ABD, Hamas saldırısına yanıtında üç önemli hata yaptı. İsrail’i hiçbir kısıtlama olmaksızın Gazze’ye saldırmaya teşvik etti, başlangıçta Filistinlilerin Mısır’a kitlesel göçü senaryosunu değerlendirdi, Ortadoğu’yu bölgesel bir savaşın eşiğine getirdi. 

En başından beri hem İsrail hem de ABD tarafından kullanılan anlatı, Hamas saldırısının İsrail’in 11 Eylül anı olduğu yönündeydi; Hamas’ın İslam Devleti’nden hiçbir farkı olmadığını ve İsrail’in yalnızca Hamas’ın saldırısına yanıt vermek değil, aynı zamanda tüm hareketi ortadan kaldırmak gibi ahlaki bir görevi olduğu da ifade ediliyordu.

Bu, İsrail’in Gazze’ye hava saldırılarını yalnızca Hamas’ı yok etmek için değil, aynı zamanda Orta Doğu’daki güç dengesinde yapısal değişiklikler yapmak için de kullanabileceğini düşünmesine olanak tanıdı; bu, Hizbullah’la ve nihayetinde İran’la uğraşmak anlamına geliyordu.

Netanyahu ve muhalefet lideri Benny Gantz, Bölgedeki güvenliği ve stratejik gerçekliği değiştirecek” bir planın imasında bulundular. ABD’nin İsrail’in Hamas ve Gazze’den daha geniş bir planla ilerlemesine izin verip vermeyeceği benim için net değil, ancak plan açıkça ortadaydı.

Tel Aviv Üniversitesi Moshe Dayan Merkezi’ndeki Filistin Çalışmaları Forumu başkanı Michael Milshtein şunları  yazdı: “Bu savaş, İsrail ile Hamas arasındaki bir çatışmadan çok daha fazlasıdır. Batı’da, Demir Kılıç Savaşı’nın Ortadoğu mimarisini yeniden şekillendirmek için belirleyici bir an ve tek seferlik bir fırsat olduğu yönünde bir anlayış gelişiyor, bunun aynı zamanda tüm dünyadaki güç ilişkilerini de etkilemesi bekleniyor.”

Birkaç gün boyunca, insani koridorlar kurma kisvesi altında Gazze’nin yarısının zorla sınır dışı edilmesi işe yarayacak gibi görünüyordu. Lübnan’la olan kuzey sınırı ise sessiz kaldı. Hizbullah başlangıçta tepki vermedi. Batı medyası Hamas’ı fethetme ve Gazze’yi yeniden işgal etme planını kabul etti.

Dönüm noktası, ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken’in 1948’de yaşananlar ölçeğinde  bir Nakba’nın daha kırmızı çizgi olduğunu fark etmesiyle geldi.

Ürdün başbakan yardımcısı Ayman Safadi, dışişleri bakanları toplantısı sonrasında tüm Arap ülkelerinin Filistinlileri kendi topraklarından sürmeye yönelik her türlü girişime karşı toplu eylem sözü verdiklerini vurguladı. Aynı mesajı Ürdün Kralı II. Abdullah da son Avrupa turunda iletmişti.

Ürdün, Mısır, Türkiye ve Suudi Arabistan’dan gelen tepkiler o kadar büyüktü ki, Blinken bunun “başlangıçta yer alamayacağını” kabul etmek zorunda kaldı. Biden ayrıca Gazze’nin yeniden işgalinin “büyük bir hata” olacağını da söyledi. İngiltere Başbakanı Rishi Sunak ise herkesin gerginlikten kaçınması gerektiğini belirtti. 

Bütün bunlara başka açık uyarılar da eşlik ediyordu; İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Amir-Abdollahian, İran devlet televizyonuna yaptığı açıklamada, Gazze’ye yönelik saldırıların devam etmesi halinde direniş ekseninin İsrail’e karşı “çoklu cepheler” açacağı uyarısında bulunarak, “Zaman çok hızlı akıyor. Filistinlilere karşı işlenen savaş suçları derhal durdurulmazsa başka cepheler de açılacaktır ve bu kaçınılmazdır.” diye konuştu.

Eğer ABD hâlâ mesajı alamamışsa, yapması gereken tek şey, pencereden dışarı, bölgedeki rekor kitlesel gösterilere bakmak olacaktır. 

Ortadoğu kayıpları

Biden Çarşamba günü İsrail’e vardığında bölge kaynıyordu. Ahlaki meseleler bir yana, son birkaç yılı askeri varlıklarını azaltmakla geçiren ABD ordusunun böyle bir girişime açıkça hazırlıksız olduğu ortada idi.

Wall Street Journal’a göre geçen yıl Irak, Kuveyt ,Ürdün ve Suudi Arabistan’dan sekizden fazla Patriot füze bataryasını ve Suudi Arabistan’dan Terminal Yüksek İrtifa Saha Savunma (Thaad) sistemini geri çekti. İsrail’deki 155 mm’lik mermi stoklarını Ukrayna’ya vermek üzere boşalttı. Donanma varlıklarını ise Asya Pasifik’e taşıdı. 

Kısa sürede bunların çoğunu tersine çevirmek zorunda kaldı. Taşıyıcı gruplardan biri Akdeniz’de, diğeri de yolda. ABD, Orta Doğu’da en son iki taşıyıcı gruba sahip olduğu yıl 2020’deydi. Gemilerin yanı sıra A-10 saldırı uçakları ile F-15 ve F-16 savaş uçaklarını da Körfez’e geri göndermek zorunda kaldı. 

Hamas’ın işgal altındaki Batı Şeria’yı ateşe vermesine gerek yok, çünkü Filistin Otoritesi (PA) güçlerinin göstericilere gerçek ateş açmasının ardından tüm büyük kentlerde Başkan Mahmud Abbas’ın gitmesi için çağrıda bulunan devasa gösteriler var. 

Destek elden gidebilir

Washington’da Hamas saldırısının doğası, hızı ve kapsamının ABD merkezli Orta Doğu sistemini değiştirdiği yönünde bir iddia dolaşmaktadır. 

ABD’nin bölgedeki eski büyükelçisi James Jeffrey şunları söyledi; “Hamas’ın İsrail askeri savunma hattının tamamını aşma yeteneği, bu savaşı Yom Kippur (1973 Ortadoğu savaşı) seviyesine getiriyor. Son dönemde hiçbir savaş ABD merkezli Orta Doğu sistemini bu kadar tehdit etmemiştir ve yönetim de durumu bu şekilde değerlendirmektedir.”

Ancak bu analiz, saati saldırının kendisi üzerinden başlatıyor, öncesindeki acılardan değil; Filistin Yönetimi’nin çöküşü, İsrail’in Mescid-i Aksa’ya yönelik tecavüzleri, müzakerelerin imkansızlığı, Suudi Arabistan’la anlaşma yapma girişimleri, Filistinlilerin başları üzerinde ve tüm Filistinlilerin kolektif kafeslerinden kurtulmalarının imkansızlığı… Bütün bunlar gözardı edilmiş durumda.

Temeli İsrail’e körü körüne destek olan “ABD merkezli Ortadoğu sistemi” de kırılmış olabilir mi? ABD Dışişleri Bakanlığı’nda üst düzey bir yetkili olan ve yönetiminin Gazze Savaşı’na ilişkin tutumu nedeniyle istifa eden Josh Paul’un istifa mektubu ilginç bir okuma sunuyor.

Paul, Hamas saldırısını “canavarlıkların canavarlığı” olarak nitelendirdi ve şöyle devam etti; “Bu Yönetimin ve aynı zamanda Kongre’nin çoğunun tepkisi, onay yanlılığı, siyasi kolaylık, entelektüel iflas ve bürokratik atalet üzerine inşa edilmiş dürtüsel bir tepkidir. Onlarca yıldır aynı yaklaşım, ne güvenliğe ne de barışa yol açtığını gösterdi. Gerçek şu ki, bir tarafa körü körüne destek vermek, uzun vadede her iki taraftaki insanların çıkarları açısından yıkıcıdır.”

Biden sonunda mesajı almış olabilir. Ancak İsrail’in kolektif öfkesini 12 gün önce frenleyen Biden, şimdi bunu uygulamaya çalışırken çok zorlanacak.

Geçtiğimiz 12 günün her şeyden çok gösterdiği şey, ABD’nin dünya lideri olamamasıdır. Gerekli analitik becerilerden, bölgesel bilgiden ve beyin gücünden yoksundur. Kalçadan ateş ediyor ve sonuçlarını sonra düşünüyor. Açıkça hazırlıksız olduğu savaşlara sürükleniyor.

Dogmalarla körleşmiş, dünyayı Manici karşıtlıklara (demokrasiye karşı otokrasi, Yahudi-Hıristiyan dünyası ve İslam’a) bölmeye her zaman hevesli olan Amerika, savunduğunu iddia ettiği değerlerle bağlantısını kaybetti. İşlediği savaş suçları konusunda İsrail adına yalan söylemek İsrail’in savunulmasına yardımcı olmak mıdır?

Washington müttefiklerinin desteğini kaybediyor. ABD’nin eylemlerine bakan hiç kimse bunların enine boyuna düşünüldüğüne pek güvenemez. Bu 12 günün ve onu takip eden günlerin sonuçları, her yeri sarsacak. 

Kaynak: Mira Haber