Türkiye, 21 Temmuz’da iş seyaheti dönüşü İstanbul Havalimanı’nda gözaltına alınan Mısırlı sığınmacı Muhammed Abdelhafız’ı, kamuoyunun tüm çağrılarına rağmen üçüncü bir ülke üzerinden sınır dışı etti.

Hâlihazırda yasal ikamet izni olan Abdelhafız’ın gönderilmesi, sadece vicdanları değil, hukuku da ayaklar altına alan bir karardı. Zira iade edildiği ülke üzerinden Mısır’a geri gönderilme ve işkenceyle yüz yüze gelme ihtimali yüksek.
Avukatı Gülden Sönmez, gelişmeyi büyük bir acıyla kamuoyuna duyurarak, “Çocuklarından, ailesinden koparılarak ölüm ve işkence tehlikesine atılan bu insanı hangi hukuk, hangi gerekçeyle gönderdiğinizin hesabını kim verecek?” dedi. Abdelhafız’ın Türkiye’de yasal oturum iznine sahip olduğunu hatırlatan Sönmez, devletin hem ulusal hem uluslararası hukuka göre böyle bir sınır dışı işlemine kesinlikle imza atamayacağını vurguladı.
Sönmez açıklamasında şunları kaydetti:
Bu ülkeye sığınanlar Türk halkına emanettir. Devletin kurumları da bu halkın adına hareket eder. İnsan hayatını korumak sadece merhamet değil, hukuk meselesidir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti, işkence görme riski olan hiçbir bireyi sınır dışı edemez. Hukuk, çocukların anne babayla birlikte yaşama hakkını da koruma altına alır.
Ancak olan oldu. Abdelhafız, kendisine “eman” verilmiş bu topraklardan bilinmeze, hatta muhtemel bir ölüm yolculuğuna gönderildi. Herkesin aklındaki soru ise şu: Bu ihaneti hangi ‘üstün yarar’ gerekçesi meşru kılabilir?
Zulüm Hücresinden Feryat: Biltaci’den Açlık Greviyle Gelen Çağrı
Öte yandan, Türkiye’nin sınır dışı ettiği Abdelhafız gibi binlerce Müslüman, Mısır zindanlarında çile dolduruyor. Bunlardan biri de El-Ezher Üniversitesi eski öğretim üyesi ve Müslüman Kardeşler yöneticisi Dr. Muhammed el-Biltaci. Tam 12 yıldır zindanda olan Biltaci, insanlık dışı hapishane koşullarına dikkat çekmek için açlık grevine başladı.
Sekiz yıldır güneşi göremedik. 24 saat karanlıkta, tek kişilik hücrelerde yaşıyoruz. Annemizi, eşimizi, çocuklarımızı görmemiz yasak. Haberleşmemiz bile engelleniyor. Artık dayanacak gücümüz kalmadı. Ölüm, içinde bulunduğumuz şu zindandan daha kolaydır.”
Biltaci, sesini bir kez daha dünyaya duyurarak, Sisi cuntasının zindanlarında sistematik işkenceye uğrayan binlerce dava arkadaşının varlığına dikkat çekti ve özellikle Türkiye’deki Müslümanlara şöyle seslendi:
“Biz 25 Ocak devriminin öncüleriyiz. Direndik, bedelini ödüyoruz. Ama siz dışarıda hür iradeye sahipsiniz. Sessiz kalmak, bu zulme ortak olmaktır.”
Bu kararda AKP iktidarının rolü göz ardı edilemez. Türkiye, tarih boyunca zulümden kaçan mazlumların sığınağı olmuşken bugün bu yapılanlar, Mısır’daki darbeci rejimin işkence ve zulüm değirmenine su taşımaktan başka bir şey değil.
İktidar kendisine sığınan Mısırlı, Uygur ya da Özbek Müslümanları ölüm ve işkence dolu bir karanlığa kendi elleriyle teslim ediyorsa, bu sıradan bir hukuk ihlali değil, kirli çıkarlar uğruna insanî değerlerin, vicdanın ve merhametin de çöküşünün resmidir.
Kaynak: Mira Haber
Mira Haber – Ortadoğu Bağımsız Muhabir Ajansı Tarafsız değiliz. Ancak Mirahaber'de sadece gerçekleri okursunuz.