Bir dağ gibi duranlar vardı, bir de rüzgâr gibi savrulanlar: Şara, Esed’in bile yapmadığını yaptı, direniş liderlerini zincirledi
Ortadoğu’nun yorgun topraklarında adam gibi bir adam vardı, düşmanlarının bile dik duruşunu takdir ettiği Molla Ömer. Emperyalizme meydan okuyuşun, kendisine sığınanı canı pahasına korumanın, izzetin ve şerefin adıydı. O, Üsame bin Ladin’i teslim etmesini isteyen ABD’ye, “Biz misafiri teslim etmeyiz!” diyerek kafa tutmuştu. Ne NATO dinlemişti, ne tehdit, ne ambargo.. Çünkü onun için davası pazarlık konusu değildi.
Bugün ise aynı coğrafyada, aynı mücadele ruhunu taşıması beklenen bir isim, Ahmet Şara tam zıddı bir yöne yürüdü. Cevlani kimliğiyle o da cihad diyordu, ümmet diyordu, özgür Filistin, zalim Amerika, düşman Batı diyordu… Ama geldiğimiz noktada onun hakikati bambaşka bir noktaya evrildi. Şara’nın “dava” dediği şeyin Washington’dan gelen talimatla çöpe atılabilecek bir senaryo olduğu ortaya çıktı.
Suriye’de bir ilk..
Washington’dan gelen bir fısıltı, Şara’yı titretmeye yetti. ABD’nin onayıyla başına geçtiği ülkesinde ilk defa Filistinli direniş liderleri tutuklandı. Gözaltına alınanlar, sıradan insanlar değil, İsrail işgaline karşı direnişin ön saflarında yer alan direniş liderleri.
Üstelik dünyanın gözü kulağı Gazze’deyken, masumlar Siyonist terörü altında inlerken, Filistinli bebekler parça parça edilip katledilirken bunu yaptı. Şara’nın, ABD’nin baskısıyla bu isimleri tutuklaması, cihad davasına atılan soğuk bir hançer olarak algılandı.
Esedci Şebbihaların diline düştü
Şara, bu skandal kararıyla zulmüne karşı savaştığı Esedcilerin bile diline düştü. Evet, kendi halkının katili, zalim Esed bile İslam’ın izzeti için savaşan bu insanları tutuklamamıştı. Bugün muhaliflerin dahi “Şara’nın dümeni artık Washington’a kırık” demesi boşuna değil.

Molla Ömer’in dik durduğu yerde diz çöktü!
Bu, sadece bir geri adım değil. Bu, doğrudan ihanettir. Molla Ömer’in dik durduğu yerde, Şara diz çökmeyi tercih etti. Dağa karşı duvar olacağına, Amerikan emirlerine karşı kapı oldu.
Bu dava ne Amerika’nın ne sarayların ne de çıkar koalisyonlarının oyuncağıdır. Bu dava; onurla, cesaretle, sadakatle taşınır. Ve bu ihanet, sadece liderlere değil, tüm İslam aleminin direniş ruhuna bir darbedir.
Filistin halkı ne Şam, ne Suud, ne de Ankara saraylarına güveniyor. Her düştüğünde Hasbunallah ve ni’mel vekil diyen bu mustazaf ve yalnız bırakılmış halk, yalnızca alemlerin rabbine güveniyor. Gerçek kahramanlar da saraylarda değil, tünellerde, dikenli tellerin, yıkık duvarların ardında yaşıyor.
Şara’nın adı artık cihadla, batılla mücadeleyle değil, teslimiyetle, zilletle, ihanetle anılacak. Ve bu ümmet, ihaneti asla unutmayacak.
Kaynak: Mira Haber
Mira Haber – Ortadoğu Bağımsız Muhabir Ajansı Tarafsız değiliz. Ancak Mirahaber'de sadece gerçekleri okursunuz.