Mısır’da gerçekleşen halk ayaklanmaları
misirda gerceklesen halk ayaklanmalari 01

Mısır’da gerçekleşen halk ayaklanmaları

Mısırlı tarihçi, akademisyen yazar Muhammed İlhami’nin Mısır’da gerçekleşen ayaklanmalar ile ilgili kaleme aldığı yazısını sizlerin ilgisine sunuyoruz.

Yazının Tam Metni:

Geçen bunca seneden ve akan bu kanlardan sonra şu noktaları öğrenmiş olmamız gerekir:

1- Rejimlerin devrilmesi halk kararı değildir, birinci derecede uluslararası bir karardır. Belki halk hareketliliği duruma göre uluslararası kararların saiki ya da itici nedeni olabilir.

Mübarek’in Tahrir’de atılan sloganlarla düşmediğini, bilakis ordunun darbesi ile düştüğünü bilmemiz gerekir. Mürsi 30 haziran gecesiyle düşmedi, ordunun darbesi ile düştü. Aynı durum Sisi için de geçerlidir.

Aynı şeyler Ali Abdullah Salih, Kaddafi, Beşşar ve Zeynelabidin b. Ali için de söylenebilir.

2- Rejimin ifşa edilmesi kolay bir iştir. Bu, bir cep telefonu kamerası ve güzel bir halk hitabı ile gerçekleştirilebilir. Ancak rejimin devrilmesi başka bir iştir; güç, kudret, uluslararası ilişkiler ve çıkarlar gibi başka alanlarla ilintilidir.

3- Muhammed Ali ya rejim kanatları içerisindeki hareketin yüzüdür ya da zulme uğramış birisidir ve etkileşimin büyüklüğü karşısında kendisine şaşırarak devrimin fünyesi olacağını düşünmüştür. Şu anda olanları tahlil etme sadedinde değiliz, sonuçlara bakalım:

– Eğer rejim içerisindeki hareketin yüzü ise, onlar tarafından desteklenmektedir. Onu yükselten ve öne çıkaranların, Sisi’yi devirmek için tüm sebepleri ele alanlar olduğu farz edilecek olursa, (bu sebepler arasında en önemli olanı, Amerika’nın kararı ve tabi ki İsrail’in rızasıdır) bunun anlamı, halkın sokaklara inmesi ve -30 haziran gecesi gibi- daha önce hazırlanmış bir planın kılıfı olmasıdır.

– Eğer zulüm görmüş, sonra da ortaya çıkan etkileşim karşısında şaşıran birisiyse; ya da hatta (muhaberat, kovulanlar, ordudan, Mübarek’in adamlarından ya da iş adamlarından tutuklular gibi) Sisi’nin bitirdiği rejimin kanatlarından kızgın bir grubun kaptığı birisiyse… Eğer böyleyse halk gerçek mermilerle vurulacaktır, olmazsa bombalarla, gene olmazsa uçaklarla hedef alınacaktır.

Sisi Beşşar’dan daha az vahşi değil. Mısır ordusu da Beşşar’ın ordusundan daha az necis ve pislik değil.

Tüm bu senelerden sonra bunun çok açık ve tartışmaya ihtiyaç duyulmayacak bir konu olması gerekirdi.

4- Bunun anlamı; evde oturalım mıdır?

Hayır, bunun anlamı, gözlerinin önünde yüzlerce kez meydana gelen katliamların aynısının tekrarlanması için göğsün açık bir şekilde sokaklara inmemendir. Eğer inmekte ısrar ediyorsan, şunlara dikkat etmelisin:

– Bir dekor, ön yüz ve araç olduğunu bilmelisin. (Muhammed Ali’nin yönetim kanadı tarafından hareket ettirilen bir yüz olması durumunda bu böyledir.) Belki hayatını kaybedebilirsin. Kesinlikle Sisi’den sonra görüşlerinin hiçbir etkisi olmayacaktır.

– Silahlar ve tanklar karşısında kendini savunacağın şeylerle sokaklara inme durumunda, tedirgin olma. Eğer kılıf ve araç olması için halkın harekete geçmesini isteyen bir devrim ise, kimse seni hesaba çekemez, hatta belki kahraman bile olabilirsin. Eğer mağrur ve hayal dünyasındaki birisinin çığlığı ise, ister kendini savunacağın bir şeyin olsun isterse olmasın, sadece sokağa inmekle öldürüleceksin.

5- Bunun manası, Sisi rejiminin düşürülmesinin bir yolu olmadığı mıdır?

Cevap: Sadece sokaklarda patlayan barışçıl halk hareketliliği ile Sisi’nin düşmesi mümkün değildir. Sisi rejiminin düşmesini planlayanlar, bizzat Sisi’nin kendisinden kurtulmanın planını yapmalıdır. Bunun dışında sahne çok değişmeyecektir.

Yine şu da bilinmelidir ki, Mısır’da rejimin düşüşünün gerçek alameti, ABD, İsrail ve hatta Rus işgalinin bitmesidir. Muhammed Ali Paşa’dan beri Mısır rejimi yabancı işgalcilerin çıkarlarını gerçekleştiren ve onların yerine yöneten olmuştur. Bu rejimin tehdit edilmesi, onu desteklemesi ve yönetimde kalması için yabancı vekilin harekete geçmesi anlamına gelecektir.

Bu sözleri yüzlerce kez yüzlerce yayında dile getirdim, hatta hem bıktım hem de bıktırdım. Tarihi olaylara çok girmek istemiyorum. Şunu söylemekle yetineceğim: Suriye’ye bakın. Beşşar aciz kalınca, İran geldi. İran aciz kalınca, Rusya geldi. Eğer Rusya da aciz kalsaydı, Amerika gelirdi. Arap dünyamız bağımsız olmadı, kendi kendisini yönetmedi. Mısır’da Muhammed Ali’den, diğer Arap aleminde ise Birinci Dünya Savaşı’ndan beri hakim olan rejimler, yabancı işgalcilerin kurduğu rejimlerdir.

6- Bizi Suriye ve Irak’ın sonu ile müjdelediğini görüyorum; daha iyi bir çözümün yok mu?

Doğrusu, hayır. Bende daha iyi bir çözüm yok. Önünde aralarında seçimde bulunabileceğin bazı sonuçlar var:

– Suriye ve Irak.

– Burma, Orta Afrika, Endülüs, Doğu Türkistan ve Keşmir.

Maalesef, özgürleşen toplumlar özgürlük için çok büyük bedeller ödemiştir. Buna İngiltere, Amerika, Fransa ve hatta İsrail de dahildir. Hiç düşünebiliyor musun, insanlar arasında dünya hayatına en fazla düşkün olan, onlardan birisinin bin sene yaşamayı temenni ettiği bir toplum, yanında küresel güçler bulunmasına rağmen devletini ancak kanını çokça verdikten, mallarını çokça harcadıktan, gözyaşlarını çokça akıttıktan sonra kurabilmiştir. Tüm bunların ötesinde çıkarlarını büyük güçlerin çıkarlarına dahil edebilmek için devasa siyasi çabalar yürütmüşlerdir. Tüm bunları İsrail devletini kurmak için yapmışlardır. Düşünebiliyor musun?

7- Ancak biz Haziran’da az ve basit bedellerle başarılı olduk!

Eğer Haziran’da başarılı olduğumuzu düşünüyorsan, bu uzun yazı ile sizi rahatsız ettiğim için özür dilerim. Yorumlarını bana ithaf etmemeni umarım, zira aramızda uzun mesafeler bulunuyor.

Ancak sana başarı nedenlerinden bazılarını açıklayabilirim:

– Birincisi: Halkın polisi kırmaya güç yetirebilmesi ve insanların kendilerini koruma sorumluluğu almaları, fıtratları ile almış olduğu bir karardı. Allah’a hamd olsun, bu hususta bir teşvikte bulunmayacak iğdiş edilmiş seçkin kimselere bir şey sorulmadı.

– İkincisi: Amerika’nın Mübarek’ten kurtulma kararı. Mısır ordusu bu kararı alçak bir şekilde uygulamıştır. Çünkü Mısır ordusu Amerika’nın kölesidir, kesinlikle onlardan bağımsız olamaz.

– Üçüncüsü: Türkiye Erbakan tecrübesi ve sonra Erdoğan tecrübesinin ilk dönemlerinde olduğu üzere, islami durumu emmeye katılması için Amerika’nın İhvan-ı Muslimin üzerine oynaması. Ancak Mursi çetin bir zamanda geldi. Siyaseti Suriye ve Gazze’ye yönelikti. Başarılı olması durumunda gerçekleştireceği örnek İsrail’de ve Körfez’de korku ve tedirginlik oluşturacak türdendi. Sonra İhvan (Amerika için) kendilerine karşı kolayca darbe yapılabilmesinde harika bir örneklik sundu. Bu kez Amerika’nın oyunu, 4 sene sonra seçimlerle başa gelen Mursi’nin, sadece bir sene sonra askeri darbe ile düşürülmesine evrildi. (Mursi’nin 4 sene iktidarda kalması, Gazze, Şam, Körfez ve Kuzey Afrika’da şaşırtıcı sonuçların doğmasına neden olabilirdi.)

8- Bununla Mısır halkının gücünü küçümsüyor ve imkanlarını hor görüyorsun!

Cevap, hayır. Mısır halkının gücünü hafife almıyorum. Ben aralarında Amerika, İngiltere, Fransa, Çin ve Rusya da olmak üzere tüm halkların gücünü azımsıyorum. Şu anda hakim olan uluslararası ve bölgesel sistem, yönetimi toplumdan çok daha güçlü bir hale getirmekte. Yönetimin toplumları ezmeye olan gücü, toplumların yönetimleri ıslah etme gücünden çok daha fazladır. Ancak bazı yönetimler ezme yoluna giderken, bazıları aldatma yolunu benimsemektedir. Aldatma, Avrupa ve Amerika’da görmüş olduğun demokrasidir. Oradaki halk seçimde bulunduğunu zanneder, oysa seçen o değildir.

Halk-yönetim denklemi, tarihi kökleri bulunan bir olgudur. Yönetim her zaman halktan daha güçlüdür. Ancak bu son iki asırda artan şey, iki taraf arasındaki güç farkının açılmış olmasıdır. Bu nedenle tarih boyunca başarılı olan halk devrimleri çok azdır. Bunlardan çok daha fazlası ise başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Bu nedenle değişim isteyenler, plan kurar, tedbir alır, işlerini sağlam yapar, sebeplere sarılır, sonra savaşır, devrim yapar ya da suikast yapar. Başarılı olduğunda da onu “devrim” olarak adlandırır ve tarih de onu böyle yazar.

Tarih boyunca liderler, halk devrimi tutuşturmada düşündüklerinden çok daha fazlasını devrim ve savaş hakkında düşünmüşlerdir. Evet, planları ve tedbirleri çerçevesinde halkı ayaklandırmayı hedeflemişler; halk ile, halk için ve halk uğruna zafer kazandıklarını ilan etmişlerdir. Ancak plan kurup düzenlemede bulunurken halkı teşvikle yetinmemişler, bilakis halkı plan sürecine ve uygulama adımlarına yerleştirmişlerdir.

Muhammed İlhami (Mısırlı tarihçi, akademisyen yazar)

Mütercim: Muhammed ATTA