Gazze Şeridi’nde açlık artık yalnızca bir insani kriz değil, İsrail’in bilinçli olarak yürüttüğü bir aç bırakma savaşının en kanlı neticelerinden biri hâline geldi. Şeridin neredeyse dörtte üçü yıkılmış, halk çadırlarda ve harabe evlerde yaşam mücadelesi verirken, geri kalan alana da İsrail ablukası ve ateş menzili hâkim durumda.
Bir yandan denizden kuşatılan Gazzeliler, diğer yandan İsrail’in ağır bombardımanları ve keskin nişancılarıyla çevrelenmiş durumda. Binlerce sivil, dar bir alanda üst üste yaşamaya mecbur bırakılmışken, havadan bırakılan yardımların büyük bölümü ya denize ya da düşman kontrolündeki bölgelere atılıyor. İsabet eden az sayıdaki yardım da genellikle sınıra yakın ve son derece tehlikeli bölgelere düşüyor. Bu yardımlara ulaşmak isteyen Gazzeliler de, keskin nişancıların hedefi olmaktan kurtulamıyor.
Üstelik sağ salim yere inen nadir yardım kolileri de çoğu zaman ihtiyaç sahiplerine ulaşamıyor. Bölgedeki silahlı gaspçı unsurlar, yardımların düştüğü yerlere hızla intikal ederek kamyonetlerle kolileri topluyor, sonra da bu temel ihtiyaç malzemelerini fahiş fiyatlarla halka satıyor. Açlığın pençesindeki halk, ya para ödemek zorunda kalıyor ya da yardıma uzanan eli kana bulayan İsrail kurşunlarıyla yüzleşiyor.
Gazze’ye yapılan havadan yardım operasyonları, medya önünde gösterişli ama pratikte faydasız ve çoğu zaman zararlı bir propaganda aracına dönüşmüş durumda. Açlıkla mücadele eden halk için bu yardımlar çoğu zaman ya erişilemez ya da ölümcül bir tuzağa dönüşüyor.
İsrail’in gıdayı ve suyu bir silaha çevirdiği bu vahşi kuşatma, sadece insanlık dışı değil, aynı zamanda açık bir soykırım stratejisinin parçasıdır. Sivil halkı açlıkla diz çöktürmeye çalışan bu vahşet düzeni karşısında sessiz kalan uluslararası kamuoyu ise, Batı’nın çifte standardını ve ikiyüzlülüğünü bir kez daha ortaya koyuyor.
Kaynak: Mira Haber
Mira Haber – Ortadoğu Bağımsız Muhabir Ajansı Tarafsız değiliz. Ancak Mirahaber'de sadece gerçekleri okursunuz.