16:43 Cuma / 29 Mart 2024 | 19 Ramazan 1445

Hasan el Benna kimdir?

14 Ekim 1906 tarihinde Mısır’ın Buhayre vilâyetine bağlı Mahmûdiye kasabasında doğdu.

Babası, “el-Fetḥu’r-rabbânî li-tertîbi Müsnedi’l-İmâm Aḥmed b. Ḥanbel eş-Şeybânî” adlı eserin müellifi olan ve geçimini saatçilikle sağladığı için Sââtî lakabıyla tanınan Ahmed b. Abdurrahman el-Bennâ’dır.

İlk eğitimi

İlk öğrenimini babasından alan Hasan, sekiz yaşında Mahmûdiye’deki klasik eğitim veren “Medresetü’r-reşâdi’d-dîniyye”ye girdi. Burada Kur’ân-ı Kerîm’in bir kısmını ezberleyip nahiv ve biraz da Arap edebiyatı okudu. Medresenin yöneticisi Şeyh Muhammed Zehrân’ın onun üzerinde derin izler bıraktığı anlaşılmaktadır.

Nitekim bu zatın ayrılmasından sonra modern eğitim veren “el-Medresetü’l-i‘dâdiyye”ye kaydoldu; bir yandan da hıfzını tamamlamaya çalıştı. Mısır yönetiminin idâdîleri kapatması üzerine Buhayre’nin merkezi Demenhûr’daki ilköğretmen okuluna geçti. Bu arada, henüz idâdîde iken girdiği Cem‘iyyetü’l-ahlâkı’l-edebiyye ve Cem‘iyyetü men‘i’l-muharremât gibi kuruluşlarda görev aldı ve mânevî yapısında derin etkiler bırakan Hassâfiyye tarikatı şeyhi Abdülvehhâb el-Hassâfî’ye intisap etti.

Böylece sünneti esas alan dinamik bir davet anlayışına sahip mutasavvıflarla ilişkilerini derinleştirdi; daha sonra da Mahmûdiye’de Cem‘iyyetü’l-Hassâfiyye el-Hayriyye ile eş-Şübbânü’l-müslimîn’in kurulmasına ön ayak oldu.

Sosyal çalışmaları

Demenhûr’daki ilköğretim okulunu bitirdikten sonra Kahire’ye giden Hasan el-Bennâ, Mayıs 1927’de “Küçük Ezher” de denilen Dârülulûm’a kaydoldu. Öğrenciliği sırasında bir yandan dersleri ve diğer ilmî faaliyetleriyle kendisini yetiştirmeye çalışırken bir yandan da ailesiyle birlikte Kahire’ye göçen babasına saat tamirciliğinde yardım etti.

Bu sıralarda İngiliz emperyalizminin Mısır’ı maddî-mânevî bakımdan çöküntüye uğrattığını görerek bu durum karşısında bir şeyler yapmak için dönemin tanınmış âlimleriyle temasa geçti ve ısrarlı çabalarının sonucunda Ezher şeyhlerinden Muhammed Sa‘d ile, aralarında Yûsuf ed-Dicvî, Abdülazîz Çâvîş ve Muhammed Reşîd Rızâ’nın da bulunduğu birçok âlimi bir araya getirmeyi başardı.

Dârülulûm’daki öğrenciliği boyunca faaliyetlerini sürdürdü ve bu arada camilerde, kahvehanelerde toplantılar düzenleyerek bazı âlimlerin buralarda konferans vermesini sağladı; kendisi de çok sayıda konuşma yaptı. Mezun olduktan sonra tahsil için yurt dışına gitmeyi planladıysa da bu uygulamanın kaldırılması sebebiyle öğretmenlik yapmaya karar verdi; ancak beklediğinin aksine Kahire’ye değil İsmâiliye’ye tayin edildi. Mahmûdiye ve Demenhûr’dan sonra Kahire’de geçirdiği yıllar, Hasan el-Bennâ’ya Mısır toplumunun ve İslâm dünyasının içine düştüğü durum hususunda belli bir hükme varma imkânı kazandırmıştır.

Müslüman Kardeşler teşkilatı

Hasan el-Bennâ İsmâiliye’de de davet çabalarından vazgeçmedi; bir yıl boyunca yine camilerde, kahvehanelerde konuşmalar yaptı ve çok sayıda insanın etrafına toplanmasını sağladı. Nihayet Mart 1928’de evinde buluşan bir grup insanla İslâm davası için yaşamaya ve ölmeye yemin ederek İhvân-ı Müslimîn (Müslüman Kardeşler) teşkilâtının temellerini attı.

1932 yılına kadar İsmâiliye’de sürdürülen İslâm daveti çalışmaları âlimler, tarikat şeyhleri ve bazı cemiyetler başta olmak üzere halkın çeşitli kesimlerine ulaştırıldı. Bu dört yıllık dönem, İhvân-ı Müslimîn hareketinin gelecekte aşacağı merhaleler bakımından çok etkili olmuş ve bu arada Kahire’de faaliyet gösteren Cem‘iyyetü’t-tehzîbi’l-İslâmî adlı bir gençlik teşkilâtı da fikir ve çalışmalarından etkilendiği İhvân-ı Müslimîn’e katılmıştır.

1932 yılında Kahire’yi ziyaret eden Hasan el-Bennâ İhvân-ı Müslimîn’le ilgili büyük gelişmelere tanık oldu ve sonuçta teşkilâtın genel merkezi Kahire’ye taşındı. Böylece İsmâiliye’de evlendiği eşi ve çocuklarıyla Kahire’ye dönen Hasan el-Bennâ, burada yine öğretmenliğin yanı sıra vaktinin çoğunu İhvân-ı Müslimîn’in faaliyetlerine hasretti.

Henüz bir yıl geçmeden kuruluşu Kahire’de hızla teşkilâtlandırdı; erkek ve kız çocuklarının eğitimi için teşkilât bünyesinde okulların açılmasına, İsmâiliye’de bir mescid ve bir merkezin hizmete sokulmasına ön ayak oldu. Aynı yoğun faaliyet çerçevesinde Şebrâhit’te bir lokal ve bir fabrika, Mahmûdiye’de bir tekstil ve bir halı fabrikası ile tefsir ve hadis eğitimi yapan bir medrese kurularak gençlere okuma ve çalışma imkânları sağlandı. İhvân-ı Müslimîn’in Hasan el-Bennâ tarafından çizilen ve yönlendirilen faaliyet programları dinî, sosyal, kültürel, ekonomik ve sportif alanlarda etkili olmuş, teşkilât camiası Mısır halkı için dengeli ve âdil bir toplum örneği meydana getirmek istemiştir.

İngiliz baskıları

II. Dünya Savaşı sırasında gelen hükümetler İngilizler’in istekleri doğrultusunda İhvân-ı Müslimîn’e baskı yapmaya başladılar ve Hasan el-Bennâ ile önde gelen arkadaşlarını birçok defa tutuklattılar. 8 Ekim 1945’te yapılan genel kurul toplantısında yeniden ve ömür boyu başkan seçilen Hasan el-Bennâ’nın Mısır’daki sömürge uygulamasından kurtulmak için İngiltere’ye karşı cihad ilân etmesi, Nukraşî hükümetinin İhvân-ı Müslimîn üzerindeki baskılarını artırmasına yol açtı.

Ancak İhvân-ı Müslimîn bu baskılar karşısında yılmadı; hatta Filistin meselesiyle de ilgilenmeye başladı. 12 Aralık 1947 tarihinde Hasan el-Bennâ’nın önderlik ettiği kalabalık bir gösterici grubu Ezher’den başlayan bir protesto yürüyüşü düzenledi; 6 Mayıs 1948’de de İhvân-ı Müslimîn kurucular heyeti, Mısır ve öteki Arap ülkelerinden Yahudilere karşı cihad ilân etmelerini istedi.

vefatı

Hasan el-Bennâ, çatışmalarda yer almak üzere çok sayıda taraftarını Filistin’e gönderince Nukraşî hükümeti teşkilâtı yasa dışı ilân etti; 12 Ocak 1949’da da tamamen kapattı. Bunun üzerine Hasan el-Bennâ, kurucu üyeleri arasında bulunduğu Şübbânü’l-müslimîn’de faaliyet göstermeye başladı; ancak 12 Şubat 1949 Pazartesi akşamı bu teşkilâtın merkezinden evine dönerken otomobiline açılan yaylım ateşi sonucu ağır yaralandı ve kaldırıldığı hastahanede vefat etti. Hükümet bu suikasttaki muhtemel rolünü örtbas etmek amacıyla basın organlarına sıkı bir sansür uygulamış, fakat 1952 yılında yeniden başlatılan soruşturma ve yargılama sonucunda gizli polis teşkilâtının üç mensubu suçlu bulunarak tetiği çeken kişi ömür boyu hapse mahkûm edilmiştir.

Vefatı sonrası İhvan

Hasan el-Bennâ’nın bir suikasta kurban gidişinin ardından İhvân-ı Müslimîn hareketi bir kısmı ılımlı, bir kısmı da etkin mücadele yanlısı gruplarca sürdürülmüştür.

Ilımlı strateji yanlısı olan grupların en kayda değer temsilcisi, el-Müslimûn adlı dergiyle aynı zamanda damadı olduğu Hasan el-Bennâ’nın fikirlerini ve daha ziyade bekleme siyasetine dayalı yaklaşımlarını İslâm dünyasına yayan Saîd Ramazan’dır.

Daha etkin mücadele yanlısı grup ise Hasan el-Bennâ’nın bir başka halefi olan Sâlih Aşmâvî liderliğinde ihvân hareketini sürdürmüş, Aşmâvî ekolünün bu fikirleri ed-Daʿve dergisinde ifadesini bulmuştur. İhvân-ı Müslimîn’in Hasan el-Bennâ’dan sonra en etkili simalarından Seyyid Kutub harekete 1951 yılında katılmış ve eserleri 1990’lara kadar çeşitli İslâmî akımları derinden etkilemiştir. Seyyid Kutub’un da dahil olduğu Muhammed el-Gazzâlî, Abdülkādir Ûdeh ve Suriyeli Mustafa es-Sibâî’den oluşan bilgin ve düşünürler grubu özellikle Hasan el-Bennâ’nın İslâm’da sosyal adalet öğretisinden etkilenmiş ve bu perspektiften yazdıkları eserler Türkiye dahil birçok müslüman ülkesinde ilgiyle takip edilmiştir.

Eserleri. 1. Müẕekkirâtü’d-daʿve ve’d-dâʿiye (Kahire, ts. [Dârü’l-kitâbi’l-Arabî]). Hasan el-Bennâ’nın 1942 yılına kadar olan hâtıralarını ve bu hâtıralar vesilesiyle dile getirdiği fikirlerini ihtiva eder. İki bölümden oluşan eserin ilk bölümü kendi hayatıyla, ikinci bölümü ise İhvân-ı Müslimîn teşkilâtının kuruluşu ve gelişmesiyle ilgili hâtıralarından oluşmaktadır. Eser M. N. Shaikh tarafından İngilizce’ye tercüme edilmiştir (Memoirs of Hasan al Banna Shaheed, Karachi 1981; Delhi 1982). 2. Mecmûʿatü resâʾili’l-imâmi’ş-şehîd Ḥasan el-Bennâ. Çeşitli dönemlerde kaleme aldığı sekiz risâleden oluşan bir koleksiyondur. Bu risâleler, onun temel fikirleri çerçevesinde İhvan-ı Müslimîn teşkilâtının gaye, metot ve hedefleriyle ilgili tesbitlerini açıkladığı yazılardır. Son olarak 1988 yılında İskenderiye’de neşredilen mecmuanın birçok baskısı bulunmaktadır. Hasan el-Bennâ’nın hâtıra, risâle, makale, hutbe ve dualarını, ayrıca kendisi ve İhvân-ı Müslimîn hakkındaki bilgi ve değerlendirmeleri ihtiva eden eser, Hasan Karakaya ve Hasan Fehmi Ulus tarafından Türkçe’ye çevrilerek on dört cilt halinde neşredilmiştir (Risâleler, İstanbul 1991). Külliyatın daha önce Ramazan Nazlı tarafından yapılan bir tercümesi daha vardır (Şehit Hasan el-Bennâ’nın Hayatı ve Risaleleri, İstanbul 1978).

Hasan el-Bennâ’nın ayrıca İhvân-ı Müslimîn teşkilâtının resmî yayın organları olan Mecelletü’l-İḫvâni’l-müslimîn, Cerîdetü’l-İḫvâni’l-müslimîn, en-Neẕîr ve Mecelletü’ş-şihâb gibi gazete ve dergilerde yazıları bulunmaktadır.

DİĞER GELİŞMELER