Hamas çatışmanın gidişatını nasıl görüyor ve neden kazanabileceğini düşünüyor?

Hamas’ın siyasi liderliğine yakın bir kaynak, grubun İsrail’i yenebileceğine inandığını ancak sahadakilerin ödediği ağır bedeli kabul ettiğini söyledi.

Planlama ayrıntıları hakkında bilgi sahibi olan kişilerin, en fazla iki düzine askeri rehineyi ele geçirmek için tasarlanmış taktiksel bir görev olduğunu söylediği operasyon, İsrail’in Gazze Tümeni çöktüğünde akıl almaz bir saldırıya dönüştü.

Bazıları yabancı uyruklu olan 250 kadar rehine ele geçirildi.

Buna yanıt olarak İşgalci İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Gazze’deki Hamas’ı yok etme sözü verdi.

Ülkenin kuzey yarısında bir milyondan fazla insanı güneye ve Mısır sınırına doğru itmeyi amaçlayan misilleme amaçlı bombalama kampanyası beşinci haftasına girmek üzere ve İsrail askerleri ile Hamas savaşçıları çatışmaya kilitlenmiş durumda.

Filistin sağlık bakanlığının rakamlarına göre, bombalama Gazze’nin kuzeyini yerle bir etti ve 9.000’den fazla Filistinliyi öldürdü. İsrail ve ABD ateşkes için artan uluslararası baskıya direnirken bu durum herhangi bir azalma belirtisi göstermiyor.

Kaynaklar, Hamas’ın Doha’daki siyasi bürosunun, İzzeddin el Kassam Tugayları komutanı Muhammed Deif’in baskını başlatma kararının dışında tutulduğunu söyledi.

Ancak liderliğin bir parçası olarak Hamas’ın siyasi kanadı bunun sorumluluğunu üstlenmek zorunda kaldı ve şu anda rehinelerin serbest bırakılması, Katar’ın arabuluculuğunda yürütülen müzakerelerin önemli bir parçası.

Militan grubun dışından görülen bilanço bu, ancak Hamas’ın bu olayları gördüğü şey bu değil.

Kaynaklar, Hamas’ın ne düşündüğünü öğrenmek için Hamas’ın siyasi liderliğiyle temas halinde olan üst düzey bir Filistinli kaynakla konuştu.

Üç ana soru yöneltildi;

Saldırı neden gerçekleşti? İsrail’in savaş hedeflerine ulaşılabilir mi? Hamas bu savaş bitiminde neyi öngörüyor?

Neden şimdi?

7 Ekim saldırısının tetikleyicisi, “Hamas’ın aşırı sağcı Yahudilerin Mescid-i Aksa’da bir hayvan kurban etme niyetinde olduğu ve böylece Kubbet-üs-Sahra türbesinin yıkılıp Üçüncü Tapınağın inşasına zemin hazırladığı yönündeki endişesiydi” dedi.

Hamas, İsrail’in Mescid-i Aksa’da kalıcı bir Yahudi varlığı oluşturma planlarını yakından takip ediyordu. Mescid-i Aksa, İslam’ın üçüncü kutsal mekanı ve Filistin kimliğinin sembolü olarak kabul ediliyor. İsrail’de burası Tapınak Dağı olarak bilinir.

Aşırı sağcı Yahudilerin Mescid-i Aksa’daki günlük varlığı, sabah ve öğleden sonra olmak üzere ağır silahlı polisler tarafından korunan ve 30 dakikadan bir saate kadar süren günlük iki saldırıyla zaten sağlanmıştı.

Tapınak Enstitüsü gibi bazı Mesih dini mezheplerine göre, Üçüncü Tapınağın yeniden inşa edilebilmesi için toprağı temizlemek ve kusursuz bir kırmızı düve kurban edilmelidir.

Kırmızı Angus inekleri bu amaçla ABD’den ithal edilmiştir. ‘One Third Temple’ grubu bu yılın başlarında, gelecek yılın Nisan 2024’e denk gelen Fısıh Bayramı’nda beş ithal düve kesmeyi umduklarını söyledi.

Kaynak, Mescid-i Aksa’nın zaten zaman içinde bölünmüş olduğunu belirterek, yerleşimcilerin burada “sebze kurbanları” sunduğunu kaydetti.

Bu, bir ay önce Yahudilerin Sukhot bayramını kutlamak için palmiye yaprakları taşıyan düzinelerce yerleşimcinin düzenlediği saldırıya bir gönderme gibi görünüyor.

“Geriye kalan tek şey ABD’den ithal ettikleri kırmızı düvelerin kesilmesi. Eğer bunu yaptılarsa, bu Üçüncü Tapınağın yeniden inşası için bir sinyaldir” diye belirtti.

Hamas, hem Müslümanlar hem de Yahudiler tarafından paylaşılan El Halil’deki İbrahimi Camisi’ndeki düzenlemelerin benzerini Mescid-i Aksa’da da uygulamaya çalışarak İsrail’i ateşle oynadığı konusunda uyarmıştı.

Filistin Yönetimi de dahil olmak üzere diğer Filistinli gruplar da İsrail’i camideki statükoyu değiştirme konusunda uyardı.

Baskından önceki üç hafta içinde Sukhot ile biten üç Yahudi bayramı vardı. Kaynak, “Hamas’ın Gazze’deki hissi, El Aksa’nın yakın tehlike altında olduğu yönündeydi” dedi.

Saldırıyı başlatma kararında uzun vadeli faktörler de vardı.

Kaynak, İsrail’de gözaltında tutulan 5.200 Filistinli mahkumun kaderinin Hamas liderliğinin üzerinde “ağır bir sorumluluk” olduğunu söyledi.

“Onların nasıl serbest bırakılabileceği her gün Hamas’ın aklının bir köşesindeydi.”

Saldırının arkasındaki üçüncü sebep, İsrail’in yerleşimcileri bölgeden çekmesinden bu yana 18 yıl süren kuşatmanın ardından Gazze’nin kendisiydi.

“ABD ve bölgesel güçler, sanki Gazze yaşam desteğiyle bir köşeye sinmiş, yiyecek, para ya da jeneratör için çabalıyormuş gibi Gazze’yi cansız ama ölümsüz bıraktı. 7 Ekim’deki kaçış, Gazzelilerin kuşatmayı kırabileceğine dair büyük bir mesajdı” diye konuştu.

Hamas yok edilebilir mi?

İsrailli liderlerin Hamas’ı yok etme sözü verdikleri ilk değildi ve önceki tüm savaşların İsrail’in geri çekilmesiyle sonuçlandığını söyledi.

Hamas liderleri, yıkımın boyutunun farklı olduğunu kabul ediyor ancak yine de nihai sonucun İsrail’in geri çekilmesi olacağına inandıklarını da sözlerine ekledi.

“İsrail Gazze’nin yarısını yok edebilir ama sonuçta sonucun aynı olacağını düşünüyorum. Netanyahu’nun sorunu, savaşı halka yaratacak iyi bir imajla nasıl bitireceği olacak.”

“Fakat onun büyük bir sorunu var. Gazze’deki Hamas liderliğini ortadan kaldırma yönündeki savaş hedefinde başarılı olsa bile, 7 Ekim saldırısının sorumluluğu konusunda hâlâ sorularla karşı karşıya.”

Kaynak, İsrail’in asıl amacına ulaşması ihtimalini reddetti. Grubun büyüklüğü ve Gazze’deki bağımlıları nedeniyle Hamas’ı bitirmenin fiziksel olarak imkansız olduğunu söyledi.

“Hamas toplumun dokusunun bir parçası. Savaşçılarınız ve aileleri var. Hayır kurumları ve onların aileleri var. Devlet çalışanları ve aileleri var. Bunları bir araya getirdiğimizde halkın çok önemli bir kısmı ortaya çıkıyor.”

Başka bir kaynak, Hamas’ın bu ölçekte bir İsrail tepkisi öngörmediğini ancak “yüzlerce kilometre” boyunca uzanan geniş bir tünel ağına sahip olduğunu söyledi.

Dolayısıyla Hamas’ın, İsrail güçlerinin kuşatmaya çalıştığı Gazze Şehri’ni kaybetmesi halinde faaliyetlerini durduracağı fikri pek olası görünmüyor.

Benzer şekilde Hamas, Hizbullah’ın savaşa katılmasına bağımlı değil, ancak hareket içindeki pek çok kişi onun katılımını kaçınılmaz olarak görüyor.

Eğer Hizbullah Hamas’ın sonunun gelmesine izin verirse İsrail’in Lübnanlı gruba saldırmasının an meselesi olacağını söylüyorlar .

Bu savaş bittikten sonra ne olacak?

Hamas, savaşın bitip Gazze’nin yeniden başlayacağı 6 Ekim’e geri alınabileceğini düşünmediğini söyledi.

“7 Ekim saldırısı, Filistinlilerin İsrail’i yenebilecek ve işgalden kurtulabilecek güce sahip olduklarına dair doğrudan ve kesin bir mesaj verdi. Hamas için bu artık bir gerçektir” diye ifade etti.

Hamas, saldırının İsrail ordusuyla halk arasında devletin ilanından bu yana 1948’den bu yana var olan anlaşmayı bozduğunu düşünüyor.

Dile getirilmeyen anlaşma, halkın oğullarını ve kızlarını orduya göndermesi ve bunun karşılığında ordunun ülkeyi korumasıydı.

Kaynağa göre Hamas, mevcut çatışmanın “Filistin halkını ve Filistin direnişini zafere ve özgürlüğe doğru hareket ettirdiğine” inanıyor.

“İsrail’in geleceğe olan güvenini büyük ölçüde kaybettiğini düşünüyorum.” diye sözlerine devam etti.

Hamas’ın Gazze’deki insanların ödediği ağır bedeli kabul ettiğini belirtti. Ancak çoğu kişinin ikinci bir Nakba’dan kaçmak yerine kalmayı tercih edeceğine inanıyordu. Çoğu insan için başka seçenek yoktu. Gazze’nin Mısır’la sınırı ve İsrail’le olan sınırı kapalı ve bombalamalara karşı güvenli hiçbir yer yok.

“Her Filistinli, toprakları moloz haline gelmiş ve çadırlarda yaşıyor olsa bile kendi topraklarında kalmak zorunda olduğunu biliyor” diye ifade etti.

Hamas, İsrail’in çatışmanın sona ermesine yol açacak çok sayıda Arap barış girişimini reddederek büyük bir stratejik hata yaptığını düşünüyor.

“Onların stratejisi her şeye sahip olmak, bu nedenle her şeylerini kaybedecekler, Filistinlileri küçümsüyorlar” diye konuştu.

Batılı başkentler Hamas sonrası bir dönemi beklerken, Filistin direnişinin de kendi devletinde yaşayabileceği bir dönemi güvenle beklediğini söyledi.

İsrail ordusunun ezici bir askeri avantaja sahip olduğunu kabul etti. Ancak savaşın sonuçlarının her zaman güç dengesine bağlı olmadığı konusunda ısrar etti.

“Vietnam’a bakın, Afganistan’a bakın, Cezayir’e bakın . Bakın bu sömürge savaşları nasıl sona erdi” dedi.

Kaynak: Mira Haber