Bazen bir metin, yazıldığından daha fazlasını söyler.
Bazen de söylenmeyenler, söylenenlerden daha gürültülüdür.
Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed Şara’nın Palmira’da ölen Amerikan askerleri için ABD Başkanı Donald Trump’a gönderdiği taziye mesajı da tam olarak böyle bir metin. Okuyorsunuz, bitiriyorsunuz ve ardından aklınıza tek bir soru geliyor:
Biz buraya nasıl geldik?
Mesajda kullanılan ifade tanıdık: “fallen soldiers.”
İngilizce askerî ve diplomatik metinlerin vazgeçilmez kalıbı. Ölen askerleri “öldürülen” olarak değil, görev uğruna hayatını kaybeden, saygıyı hak eden figürler olarak sunan steril bir dil. Şiddeti görünmez kılan, kaybı yücelten bir kelime tercihi. Sertliği törpülenmiş, anlamı parlatılmış bir ifade.
Teknik olarak bakıldığında şaşırtıcı bir şey yok. Bu dil Batı’da yıllardır böyle. Çeviri araçları da bu yüzden bu ifadeye “şehit” karşılığını veriyor. Elbette bu, İslâmî anlamda bir “şehadet” ilanı değil; fakat kullanılan dilin, ölen askerleri yücelten bir çerçeve sunduğu da inkâr edilemez. Mesele kelimenin fıkhî karşılığı değil.
Mesele, bu ifadenin kimden çıktığı.
Daha düne kadar ABD askerleriyle birlikte hareket etmeyi “küfür” başlığı altında anlatan bir söylem vardı bu topraklarda. Açık, net, tartışmasız. ABD askeri işgalciydi, onunla yan yana gelmek akide meselesiydi. Siyah ve beyazdı her şey.
Şimdi aynı askerler, yine aynı topraklarda, yine Müslüman kanı dökmek üzere, yabancı – işgalci bir güç olarak bulunurken öldürülüyor..
Ve bu kez Şam’dan taziye gidiyor.
Mesajın tonu dikkat çekici derecede yumuşak. Hatta insana şunu düşündürüyor:
Bu kadar hassasiyet, bu kadar duygulu bir dil biraz fazla değil mi?
Diplomatik nezaket elbette anlaşılır. Devletler konuşur, taziye verir. Ama burada sadece bir “protokol cümlesi” yok. Mesajın tonu, diplomatik nezaket sınırlarını aşarak adeta derin bir yas havası estiriyor. Geriye bir tek üç günlük resmî yas ilan edilmediği kalmış gibi duruyor.
İnsan ister istemez durup düşünüyor:
Dün söylenen onca söz neydi peki?
“İşgal”, “küfür”, “dava” diye kurulan cümleler nereye gitti? Bu dil değişimi, sanıldığından çok daha fazla şey anlatıyor.
Sorun bir taziye mesajı değil. Sorun, durulan yerin sessizce yer değiştirmiş olması. Dün iman–küfür ekseninde kurulan bir dilin, bugün diplomatik nezaket potasında eritilmesi. İlkelerin yerini konjonktürün alması.
Siyaset böyle bir şey olabilir. Ama hafıza bu kadar kısa olmak zorunda değil.
Çünkü insanlar, dün kendilerine söylenenleri hatırlıyor.
Ve bugün okudukları metinle o sözleri yan yana koyunca, ortaya ister istemez bir uçurum çıkıyor. Sonuçta oluşan şey, menfaatlere göre şekillenen bir savrulma oluyor.
Bazen birkaç kelime, bir dönemin kapandığını ilan eder. Bu metin de tam olarak bunu yapıyor. Şara artık ne geçmişine dönüp hesap verme ihtiyacı hissediyor ne de kendi tabanından yükselecek itirazları dikkate alıyor. Bu, bilinçli bir yön değişimi. Meşruiyetini artık geçmişinden, ilkelerinden ya da bu çizgiye inanmış insanlardan değil, yüzünü döndüğü yeni merkezden alıyor. Bu yüzden dili bu kadar rahat, dönüş bu kadar keskin. Çünkü artık eski kitlesini muhatap almıyor, onların onayını aramıyor, itirazını hesaba katmıyor.
Kaynak: Mira Haber
Mira Haber – Ortadoğu Bağımsız Muhabir Ajansı Tarafsız değiliz. Ancak Mirahaber'de sadece gerçekleri okursunuz.