image 2025 07 30 17 26 35

Türkiye Hamas’a neden silah bırakma çağrısında bulundu?

Fransa ve Suudi Arabistan öncülüğünde Birleşmiş Milletler çatısı altında gerçekleştirilen sözde “Filistin Barış Konferansı”, Filistin halkının direnişini hedef alan tartışmalı bir deklarasyonla sona erdi

Birleşmiş Milletler’in ev sahipliğinde düzenlenen “İki Devletli Çözüm Konferansı”ndan çıkan bildiride, Filistin Devleti’nin kuruluşu için 15 aylık bir takvim ilan edilirken, direnişin sembolü Hamas’tan “silah bırakması” ve “yönetimden çekilmesi” talep edildi.

Ancak toplantıya, sahadaki katliamı sürdüren İsrail ve ABD katılmadı.

Konferansta yayımlanan taslak bildirge, Hamas’ı silahsızlandırmayı merkeze alan ifadelerle dikkat çekti. Hamas’ın elindeki rehineleri serbest bırakması ve yönetimi devretmesi gerektiği belirtilirken, Gazze’nin tüm idaresinin “tek bir otoriteye”, yani Siyonist işbirlikçisi Mahmud Abbas liderliğindeki Filistin Yönetimi’ne geçmesi gerektiği vurgulandı.

Bu deklarasyona imza atan ülkeler arasında Türkiye’nin de bulunması dikkat çekti. Lakin her ne kadar Türkiye iki devletli çözüm olasılığını savunsa da, Hamas’ın tamamen silah bırakması konusunda çekimser bir tavır sergiledi. Tamamen bir silah bırakma eyleminin, ancak 1967 sınırlarına dönülmesi ve tam egemen bir Filistin devleti kurulması takdirinde gerçekleşebileceği vurgulandı.

BM himayesinde yeni müdahale

Gazze’nin yeniden imarı sürecinde, uluslararası bir “istikrar gücünün” konuşlandırılması önerildi. BM gözetiminde kurulacak geçici misyonun amacı, sözde “istikrar” kisvesi altında sahaya fiilen dış müdahaleyi normalleştirmek. Aynı zamanda, geçici bir “yönetim komitesi” kurularak Abbas’ın otoritesinin Gazze’ye taşınması planlandı.

Bildiride “zorla yerinden edilmenin reddi” ve “İsrail’in şiddet içeren söylemlerine son vermesi gerektiği” ifadeleri bulunsa da, aynı metin içinde 7 Ekim 2023 saldırıları kınanırken, İsrail’in yüz binlerce sivili katletmesine dair herhangi bir sorumluluk çağrısı yapılmadı. Bu durum, Batı’nın çifte standardının ve Filistin direnişini terörize eden yaklaşımının net bir göstergesi oldu.

Avrupa’dan yeni tanıma dalgası

Konferans sonrasında yayımlanan bilgilerde, daha önce Filistin’i tanımayan Avustralya, Kanada, Finlandiya, Yeni Zelanda, Portekiz, Andorra ve San Marino gibi Batılı ülkelerin Eylül ayında yapılacak BM Genel Kurulu öncesi Filistin Devleti’ni tanımayı olumlu değerlendirdikleri belirtildi.

Ayrıca, İzlanda, İrlanda ve İspanya’nın da bu çağrıya destek verdiği aktarıldı. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un da eylül ayında resmen tanıma ilanında bulunacağı kaydedildi.

Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Noel Barrot, bildirinin yayımlanmasının ardından yaptığı açıklamada, bu metni “tarihi” ve “emsalsiz” olarak nitelendirdi. Barrot, ilk kez Arap ülkelerinin Hamas’ı açıkça kınadığını ve onu Filistin yönetiminden dışlamayı desteklediğini söyledi.

Bu açıklama, Batı’nın uzun zamandır Arap rejimleri üzerinden direnişin siyasi olarak tasfiyesini hedefleyen stratejisinin bir halkası olarak yorumlandı.

UNRWA’nın rolü sona mı erecek?

Mülteci kamplarında hayatta kalma mücadelesi veren Filistinlilere yönelik yardım sağlayan UNRWA’nın, sürecin sonunda görevini Filistin Yönetimi’ne devredeceği açıklandı. Bu da mülteci meselesinin “yönetilebilir bir kriz” haline getirilip zamanla dosyanın kapatılması planlarının bir parçası.

Sonuç olarak, bu konferans; Filistin’i sadece harita üzerinde var eden, ama iradesini teslim almayı hedefleyen yeni bir proje olarak kayda geçti. Gazze’de dökülen kan henüz kurumamışken, işgalciyle barış içinde yaşam hayali sunuluyor. Silahsız, teslim olmuş ve iradesi elinden alınmış bir “Filistin Devleti” inşa edilmeye çalışılıyor. 

Kaynak: Mira Haber

Bir Cevap Yazın